Popüler Sinema
Popüler Sinema
Ana Sayfa
Arama
arama
Üye
giriş yap
Follow @populersinema
Bölümler
VİZYON
SEANS BİLGİLERİ
ELEŞTİRİ>
HABER
DOSYA
RÖPORTAJ
DİZİ
EKRAN
BLOG
"Anne" için arama sonuçları
Eleştiriler
İçerik
71. Cannes Film Festivali’nden Geriye Kalanlar-3
İçerik
71. Cannes Film Festivali’nden Geriye Kalanlar - 2
İçerik
71. Cannes Film Festivali’nden Geriye Kalanlar - 1
İçerik
Cannes’dan Yine Geçti Bir Nuri Bilge Ceylan!
İçerik
ÜÇ HARFLİLER 3: KARA BÜYÜ- BİR ANNENİN HIRSI, İKİ KADININ KÂBUSU
Film, Türk korku sinemasının son zamanlardaki örnekleriyle kıyaslanamayacak kadar başarılı olmasına karşın, senaryosu Mestçi'nin diğer çalışmalarına göre oldukça basit ve onların bir anlamda kolajı gibi kalıyor.
İçerik
Que Horas Ela Volta? - Annemle Geçen Yaz
Hikayenin en temel esin kaynağı çalışmak için kızını arkasında bırakıp, filmin yazar ve yönetmeni olan Anna Muylaert’in oğlunun bakıcılığını yapan bir kadın. Hikaye bu denli bireysel bir noktadan çıkış yaptığı için, ihtiva ettiği öznelliği ve yaşanmışlığı hissetmemek imkansız.
İçerik
ANNEMİN YARASI - Savaşın Bedelini Çocuklar Öder
Annemin Yarası filminde hikâyenin geçtiği toprakların, günümüzde bile zaman 90’lı yıllarda durmuş gibi göründüğü için, zamansızlık hissi izleyiciye çok iyi geçiyor.
İçerik
GRANDMA - Anneanne
Grandma, toplumun birçok kesimine aykırı gelen lezbiyenlik ve kürtaj konularına değinmesine rağmen, anlatım biçimindeki doğallıktan ötürü önyargıları kırabilen sıcak bir aile filmi.
İçerik
MIA MADRE - Annem
Aslında bu filmle yönetmen hem kendi sinemasını sorguluyor, hem de tüm filmlerindeki melankoli duygusu yerini huzura bırakıyor.
İçerik
Anne, Gör Beni!
“Babamın Sesi”nin basit bir konusu var. Diyarbakır’da yaşayan Mehmet (Zeynel Doğan)ve hamile eşi, yeni ve daha büyük bir eve taşınırlar. Mehmet taşınma sırasında gurbette çalışıp, ölen babasına gönderdikleri kasetlerden birini bulur. Mehmet’in annesi Bâse/Asiye (Bâse Doğan) Elbistan’da tek başına yaşamaktadır. Mehmet yalnız yaşamasını sakıncalı gördüğü yaşlı annesini yanına almak ister. Görünmeyen ve söylenmeyen nedenler arasında belki annenin doğacak toruna bakması beklentisi de olabilir.
İçerik
Ruhumun eşi, annemin kardeşi!
Café de Flore / Ruh Eşim’i izlerken aklıma doğal olarak son olarak izlediğimiz yerli yapım Eşruhumun Eşzamanı geldi. O ne kadar sıkıcı ve özensizse bu filmde bir o kadar özenli, karışık ve duygusal.
İçerik
Cannes 2012 genel değerlendirme
Cannes’dan son yazımı yazdığımda sonuçlar belli olmamıştı daha. Ne uzun metraj yarışmasında, ne de yan bölüm “Belirli Bir Bakış”ta Türkiye’den bir film yoktu. Buna rağmen hem Rezan Yeşilbaş’ın kısa filmi “Sessiz”in kazandığı Altın Palmiye’yle, hem Nuri Bilge Ceylan’a verilen “Altın Fayton”la (film yönetmenlerince verilen bir ödül) hem de Fatih Akın’ın “Cennet bahçesindeki Çöplük” adlı belgeseliyle dünyanın bu en büyük ve en önemli film festivalinde yerimiz hiç de fena değildi.
İçerik
Cannes Film Festivali'nde 26 Mayıs
Ve nihayet sona geldik. Bugün son yarışma filmi “Mud” (Çamur demek ama filmde özel bir ad olarak geçiyor)gösterildi. “Mud” Jeff Nichols’ın üçüncü filmi. İkinci filmi “Sığınak”ı (Take Shelter)kısa bir süre önce izlemiştik. “Sığınak”ta hem hayali hem de gerçek fırtınalar vardı ve bu yüzden yanlış bir şekilde filmi çevreci ilan edenler olmuştu. Oysa filmin konusu kapitalizm ve şizofreniye dairdi. Güvencesiz bir sosyal yapı ve ekonomik kriz, ruhsal dengesi zaten sallantıda olan bir bireyi nasıl paranoyaklaştırır diye özetlenebilirdi filmin konusu. Nichols’ın yeni filmi de doğayla iç içe ama yine çevrecilik değil filmin derdi.
İçerik
Cannes Film Festivali'nde 25 Mayıs
Cannes’da bugün yaşadığımız en enteresan olay film seyretmek değil, Cannes Belediye Başkanı’nın gazeteciler ve jüriye verdiği yemeğe katılmak oldu. Kentin eski kısmında kalede verilen yemeğin menüsü oldukça basitti: balık fileto, patates, havuç, şarap ve tatlı. Ama ortam keyifli ve samimiydi. Tabii yine de jürinin ünlüleriyle aramızda güvenlikçiler eksik değildi. Samimiyet bir yere kadar!
İçerik
Cannes Film Festivali'nde 24 Mayıs
Perşembe günü seyrettiğim iki filmin tesadüfen ortak bir yanı vardı. İkisinde de işlemedikleri suçların cezasını çekmek zorunda kalan insanlar anlatılıyordu. “Central Park Beşlisi” (The Central Park Five” 1989’da New York’un Central Park’ında jogging yaparken saldırıya uğrayan, tecavüz edilen ve koma halinde terk edilen genç bir Beyaz kadının soruşturmasını konu alan bir AMD yapımı belgeseldi. Belgeselin altında 3 yönetmenin, Ken Burns, David McMahon ve Sarah Burns’ün imzası var.
İçerik
Cannes Film Festivali'nde 23 Mayıs
Bu sabahın yarışma filmi Brezilyalı yönetmen Walter salles’in “Yolda”sıydı (On the Road”). “Yolda” bilindiği gibi Jack Kerouack’ın Beat kuşağını tanımlayan romanının adı. Kült bir kitap söz konusu ise dünyada herhalde en başlarda “Yolda” vardır. Jack Kerouack kitapta kendisini ve çevresini anlatır. Kendisine Sal Paradise, yakın arkadaşı, en büyük kankası, gurusu Neal Cassady’ye ise Dean Moriarty adını verir. Sal ve Dean kankalar aleminin klasik ikililerinden biridirler. Mesela bizim “Kaybedenler Kulübü” de bu tip bir ikiliyi anlatır. Hatta “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” de.
İçerik
Anne-baba ve adaylarına
Hamile kadınların yüzde 95’inin el kitabı olan, USA Today’in son 25 yılın en etkili 25 kitabı arasında gösterdiği, hamilelik dönemindeki duygusal ve fiziksel değişimleri farklı çiftlerin hikâyeleri üzerinden anlatan ‘What to Expect When You’re Expecting’ (Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler) şimdi de beyazperdede. ‘Dikkat Bebek Var’, Türkçe adıyla vizyona giren filmin başrollerinde Cameron Diaz, Jennifer Lopez gibi ünlü oyuncular var.
İçerik
Cannes Film Festivali'nde 22 Mayıs
Andrew Dominik “Kasap” (Chopper) filmiyle çok güçlü bir şekilde girmişti sinemaya. Ardından yaptığı “Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı” kaygısız kalınamayacak bir filmdi ama bir dağınıklığı da vardı. Bu yıl Cannes’da yarışacak filmi doğrusu heyecan uyandırmıştı. Ama “Killing Them Softly” (Yumuşak Öldürmek)bekleneni vermedi.
İçerik
Cannes Film Festivali'nde 21 Mayıs
Çok yoğun bir gündü bugün: Ken Loach’tan “Meleğin Payı” (Angel’s Share), Thomas Vinterberg’den “Av” (Jagden), Alain Resnais’den “Henüz Bir Şey Görmedin” (Vous N’avez Encore Rien Venu) ve Michael Haneke’den “Aşk” ya da “Sevgi”yi (Amour) aynı gün gördüm. Bir de dün gece gördüğüm ve henüz yazmadığım Abbas Kierostami’nin “Aşık Biri Gibi”si var. Ve basın odasının kapanmasına az zaman kaldı. Cannes çok yorucu geçiyor, bunda şaşılacak bir şey yok. Fakat kötü hava şartları hastalanma olasılığını da gündemimize soktu.
İçerik
Cannes Film Festivali'nde 20 Mayıs
Cumartesi akşamı herkes Thomas Vinterberg’ın “Av” adlı yarışma filmine giderken, ben ne zamandır yeniden seyretmek istediğim “Bir Zamanlar Amerika”nın (BZA) yolunu tuttum. Bu filmin benim tarihimde şöyle özel bir yeri var. Segio Leone’nin BZA’sı hapisten çıktıktan (1984) sonra seyrettiğim ilk filmdi.
1
2
İleri »
BOX OFFICE
TÜRKİYE
ABD
Tüm Liste
TÜRKİYE
1
ABD
1
Gezinti
Gezinti
VİZYONDAKİLER
SEANS BİLGİLERİ
ELEŞTİRİLER
HABERLER
DOSYALAR
RÖPORTAJLAR
DİZİ
EKRAN
BLOG
RSS
KÜNYE
İletişim
Bize Yazın:
Mesajınız...
Gönder
Max. 1000 karakter
Populer Sinema:
#txt
Mesaj Gönder:
Gönder
Max. 1000 karakter