Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Cannes’dan Yine Geçti Bir Nuri Bilge Ceylan!

Cannes’dan Yine Geçti Bir Nuri Bilge Ceylan!
(8.0/10)
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

Öncelikle bu bir eleştiri yazısı değil, izlenim yazısıdır en baştan belirtelim. Çünkü 188 dakikalık bir Nuri Bilge Ceylan yapıtını “eleştirmek” için en az 2 kez daha, mümkünse gündüz vakti, zihin dinçken, -tercihen kahve ile- izlemek gerekiyor. Çünkü ülke sinemamızın gurur ismi Ceylan, sinema filmi çekmiyor; film formatında roman yazıyor. Ve perdede akan romanının ola ki bir karakterini, bağını, bölümünü, diyaloğunu kaçırırsanız ya da tam olarak işlevini algılayamazsanız 2 sayfa geriye gidip tekrar okumanız olası değil!

 

2014 tarihli ve de Altın Palmiyeli Kış Uykusu’ndan bu yana sinefillerin heyecan içinde beklediği taze Nuri Bilge Ceylan filmi Ahlat Ağacı ödüllü önceki filmlerinde  de olduğu gibi Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptı. 188 dakikalık süresinin uzunluğundan ötürü başta bir veto yediği söylentileri, Ceylan’ın film süresinde ısrarcı davranıp, son dakika  final listesiyle yarışmada yer alması ve festivalin son gala filmi olarak gösterilmesi gibi magazin yönü kuvvetli mevzular filme olan merakı körüklerken, Cannes’nın 2018 yarışma filmlerinin de eleştirmenler cephesinde zayıf bulunmuş olması aslında Ahlat Ağacı’nın da ‘beğenilme’ şansını artırdı. Ceylan hali hazırda Cannes’nın demirbaşlarından birine dönüşmüşken, bu olumlu ön kabuller dün gece itibariyle haksız çıkmadı. Evet Ahlat Ağacı derinlikli ve pek tabii nitelikli bir NBC film-romanı; hem de 3 saati aşkın süresiyle kendisini seyrettiren ve bunu bilinmiş, güvenli kalıpların dışına çıkarak başaran bir yapıt. 

 

Çanakkale’nin Çan ilçesinde geçen film kendisine ‘taşra’ olarak anadolunun batısını alıyor ve pürüzsüz çalışılmış bir şive ile aslında çok çok yerel bir atmosferi önce dille ve onu kullanan insanların varlıklarıyla kuruyor. Filmin üzerine inşa edildiği baş karakter Sinan tek başına irdelense kendisinden gerçekten sinema yüksek lisans tezi çıkabilir; zira karakterin psikolojik ve sosyolojik yapısını ve dünya ile ilişkisini kurgularken titiz çalışılmış; tersine mühendislik yapıp Sinan’ı açtıkça açmak gerekiyor belki de. Fakat bu yazıda şu kadarını belirtelim, film boyunca izlediğimiz anne ve baba karakterleri hariç epizod epizod karşımıza çıkan yan karakterler senaryonun kendilerine verdiği alan ölçüsünde, yoğun diyaloglar hatta tiradlarla Sinan’ın desteklemek, değillemek, haklı ya da haksız çıkartmak adına müthiş görevler üstleniyorlar. Zira çoğu birebir tartışmada Ceylan’ın ağzından konuştuğunu hissettiğimiz Sinan, toyluğun verdiği dikkafalılıkla da dediğim dedik, fikirlerinde net, genelde aile içinde empati yoksunu bir karakter. Bazı umursamazlıkları kendisiyle özdeşlik kurmak isteyen seyirciyi tekrar tekrar yıkacak kadar da bencil. Dedik ya bilindik kalıplar, hazır formüller kullanmıyor Nuri Bilge Ceylan sineması; romanı film olarak çekerken baş kahramanını hem hayatın ortasında bir düzlemde bırakıyor hem de seyirciye “al filmden hangi öyküyü istersen çıkart” diyerek bir kesit sunuyor. Spoiler olmasın ama katharsis’i bile bu yönde inşa edilmiş gibi. 

 

Oyunculuklar açısındansa zannımca müthiş bir risk almış Ceylan. BKM Mutfak sahnesinden doğan Doğu Demirkol ismi ile adı görünen her posterin komedi filmi olduğu varsayılan Murat Cemcir’i filmin en başat iki figürü olarak tanımlayıp aslında her şeyin temellendiği sorunlu baba-oğul ilişkisini bu iki oyuncunun performasına bağlamak ancak Nuri Bilge Ceylan sinemasının yetkinliğine kısmet olurdu herhalde. Murat Cemcir karakter oyunculuğunu, farkında olmayanlar için tekrar tekrar kanıtlarken, Doğu Demirkol’un sarkastik Sinan’ı şaşırtıcı derecede başarılı. Çok uyumlu bir uyumsuzluk ikilinin arasındaki; ve bunu da ancak yetkin oyuncu yönetimi sağlar.


Öte yandan epizod epizod giren yan karakterlerdeki oyuncular ayrı ayrı başka filmlerin tanınmış baş rolleri olunca, çıta nerelere kadar yükseliyor varın siz düşünün! Yabancı seyirci bizim kadar tanımasa da, örneğin Serkan Keskin’in rolü ya da Hazar Ergüçlü için “bu kadarcık mıydı?” diyorsunuz; cevabı Ceylan’ın sinemasal üslubunda...

 

Filmde doğanın dilinin karakterlerle bütünleşik kullanımı -hangi filminde yok ki tabii- insanı gerçekten o kasabaya sıkışmış hissettiren görüntü yönetimi, Ceylan sinemasının bir diğer alametifarikası olan spesifik müzik kullanımı ve şüphesiz filmin içerdiği korkusuz politik muhteviyat daha genişletilmiş bir inceleme yazısının konu başlıkları.  

 

Cannes 2018’in yarı yarıya tatmin eden yarışma seçkisinde güzel ve yalnız ülkemize hak ettiği bir ödülle dönmesi dileği ile şansı jüri gözünde bol olsun! 

 

Twitter.com/duygkocabayli 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter