Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Bizi Hatırla

Bizi Hatırla
(6.0/10)
Yazar: Mustafa İri

'Ona bir oda ver baba!' diyordu Çağan Irmak o meşhur filminde. Babam ve Oğlum'da. 'Benim Yüzümdeeen' diye iman tahtasını yumrukladığı, gömleğini paralayıp bağrındaki acıyı haykırdığı saheyi anımsıyoruz Çetin Tekindor'un. Bunlar unutulmaz filmlerin unutulmaz yönetmenler yarattığının kanıtı olan önemli sahneler. İzleyicinin aklına mıh gibi saplanıp kalan dokunaklı film kareleri. Çağan Irmak, yolda yürüyen bir adamı bile 5 dakika içinde salya sümük ağladığımız acıklı bir efsaneye dönüştürecek yeteneğe sahip. Son filmi 'Bizi Hatırla', bunun nihai kanıtı. Artık kuşkusuz şekilde onun beyinlerimizdeki ağlama merkezi ya da duygusal klitoris bölgesini  keşfettiğini, oradaki numarayı iyi bildiğini söyleyebiliriz. Birkaç kötü filmi var o ayrı ama, kendi tarzıyla bir tür ağlatma sihirbazı olduğunu söyleyebiliriz. O, bunu yapmayı seviyor. 'Bizi Hatırla', istediği hayatı yaşamak için Foça'daki evinden, baba ocağından kopan ve zaman içinde mesleğinde yükselip dizi sektöründe yöneticilik yapan Kaan'ın hikayesi. Eşref Bey yani baba ise, sevimli bir doğruluk abidesi. Bir insanlık örneği.

 

Film, Kaan'ın acımasız medya dünyasına ruhunu kaptırdığı ve geri dönüşü olmayan bir noktada, hayattan bunaldığı bir yerde başlıyor. Eş zamanlı olarak Eşref Bey, sık tekrarlayan ani bayılma nöbetleriyle etrafındaki dostlarını korkutmaktadır. En yakın dostu papağanı Dudu'dur. Bir de kendi pastanesini  işleten ömürlük ahbabı. Tahmin edileceği üzere hastalanan baba ve büyük şehrin karanlığında yitip giden oğlun yeniden bir araya gelişinin dramı bu. Kaan'ı, kötü biri olmak yerine içindeki sevgiyi bastıran ve kendini bilen güzel bir adam olarak yazmış Çağan Irmak. Babam ve Oğlum'daki çatışma burada yok. Çünkü Eşref Bey pamuk gibi bir adam. Oğlunun gidişini sineye çekmiş, dargınlığa mahal bırakmamış. Film, çatışmasız başladığı için ilk yarıda seyirciyi geren bir durum da yok. Tek sorun yaşlı adamın hastalığı. 

 

'Bizi Hatırla', tüm karakterlerin iyi yazıldığı, iyi oynandığı bir film. Kuşak çatışması yerine kişilerin tek tek birbirleriyle olan ilişki ve iletişimlerine odaklanıyor. Yemek yedikten sonra kendini kusturan anoreksik küçük kız, mazide kalan taciz hikayesiyle yaralı anne, iyilik abidesi eğlenceli yardımcı kadın ve dert ortağı kasaba arkadaşı tekmili birden filmin ana omurgasına hem çok bağlı, hem de güçlü yan karakterler. Bu film ilginç biçimde kendi yazarını deşifre etmesi bakımından önemli bir yerde duruyor. Çağan Irmak'ı Çağan Irmak yapan özdeki şeyi açığa çıkarıyor. İç döküyor. Bir sahnede Kaan, Eşref Bey'i uykusundan uyandırır ve rakı masasına oturtur. Baba şaşkındır. Ama Kaan çok iyi bilir ki bu onun kendi babasıyla son yemeğidir. Evi efkar ve hüzün basar. Tolga Tekin'in oyunculukta döktürdüğü ağlak anların da ilk sahnesidir o. Aynı zamanda yönetmenin filmi çekme nedenidir. Sevgi sel olur ve o yürek burkan son fotoğrafa kadar perişan oluruz, iç çeker ağlarız. Salona baktığımda mendiller yine tek tek çıkıyor, erkekler çaktırmadan ağlıyordu. İkinci Babam ve Oğlum hadisesi denebilir mi? Bence denebilir. Kendi adıma bu kez yönetmenin sakinliğini sevdim. Çiğdem Erken'in müzikleriyle uyumlu, kasmadan zorlamadan bir duygu sağanağında ince ince ıslanıyorsunuz. Özellikle baba-oğul arasındaki derin bağın bu denli duygusal olabileceğini tahmin etmiyordum. 'Tek suçlu var o da yaşamın kendisi' İşte bu fikri lirik bir aile fonunda öylesine güzel biçimlendiriyor ki, etkilenmemek imkansız. Küçük teknik kusurları ya da zayıf halkaları konuşmak bile filmin baba-evlat arasındaki kutsiyetini zedeler de günaha gireriz diye adeta korkarız. Ne Issız Adam'ın ıssızlığına, ne de Ulak'taki küçük çocuğun amansızlığına benzer o duygu. Anne figürünü dahi bir kenara bırakacak kadar kişisel ve ilginçtir. Örneğin Reha Erdem'in Koca Dünya'sındaki baba metaforunu çözdüğümüz andaki gibi freudiyen ve mistik. Tabi Çağan Irmak'a özgü dizi anlatımına biraz yakın biçimlerde. 

 

Sumru Yavrucuk'un sade ve etkili yorumu, Binnur Kaya'nın müthiş varlığı ve annede Özge Özberk'in iyi oyunculuğu ile 'Bizi Hatırla' eminim ki kendini sevdirecek, eski açık hava sinemalarına özgü içtenliğiyle sıcak karşılanacak. Altan Erkekli kusursuz, Tolga Tekin iddialı. Benim için ise gittikçe kötüye giden sinemasında bir yönetmenin olgunluk ve dürüstlük nişanesi bir yapım. Sürprizi olmayan bildik bir klişenin içindeki hüzünlü ay sarayı....

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter