Popüler Sinema

Paylaş
Ekran

İntikam Dizisinin Hakan’ı: Kadınsal Korkuları Olan Biseksüel Karakter

İntikam Dizisinin Hakan’ı:  Kadınsal Korkuları Olan Biseksüel Karakter
Üye: Gizem Merve Kaboğlu Şimdi başlığı böyle yazdım diye karakter hakkında net bilgi sahibi olduğum düşünülmesin. Revenge uyarlaması olarak ekrana gelecek İntikam dizisi hakkında merak ettiğim bir konuyu ele almak istiyorum yalnızca.

 

 

Biliyorsunuz dizinin başrollerinde Beren Saat, Mert Fırat ve Nejat İşler var. Dizinin kuvvetli yanrollerinden biri ise Engin Hepileri’nin canlandıracağı Hakan olacak. Nolan Ross olarak Revenge’den hatırlayacağımız karakter, Engin Hepileri’nin Hürriyet Gazetesi’nden Ebru Esen Turgud’a verdiği röportajdaki şu satırlarla detaylandı:


“Çekimlere başlamadan önce birkaç kere prova yaptık. O provalar sırasında nereye gideceğimize birlikte karak verdik. (Mesude Erarslan’ın) Bir iki tane çok kilit cümlesi oldu. “Bence Hakan’ın kadınsal korkuları var” dedi. Bir oyuncu için iyi bir açılımdı. “Aslında çok sert gözüken ama çok duygusal bir insan” dedi. (...) Hakan giyimine kuşamına çok düşkün bir karakter. Kostüm kreatörlerimiz Hafize ve Seda bana bu anlamda çok yardımcı oldu. Birkaç marka denedik. Çok ciddi çalıştık. Saçlarım da artık biraz daha farklı görünüyor. “



 

Revenge’deki Nolan’ı hatırlarsak, Nolan Ross internet girişimciliği ve hackerlıkla milyon dolarlık bir şirketin sahibi olmuş, biseksüel bir karakterdi. Biseksüellik Nolan için yan bir karakter unsuru değil, dizide öne çıkan bir özellikti. Anlaşılan o ki İntikam dizisi Hakan karakteri bu kadar belirgin bir anlatım görmeyeceğiz. Öyle ki konu röportajda “kadınsal korkular” ve “giyime düşkünlük” düzeyinde dile getirilmiş. Belli de olmaz spoiler vermemek veya izleyicide önyargı oluşturmamak için de konuşulmamış olabilir tabi ama biseksüel bir karakteri “kadınsal korkular”a indirgemek de komik...


Ayrıca, Türkiye’deki hassasiyetleri düşünürsek Hakan gibi tarihi ve kimi milli dokunuşları olan bir ismin biseksüel bir karaktere verilmeye cesaret edilemeyeceğini düşünüyorum. Türkiye’de en son doğru düzgün bir gay anlatısını Bir İstanbul Masalı’nda Emre Karayel’in canlandırdığı karakterde gördüğümüzü düşünürsek isim tespitinin yanıltıcı olabileceğini söylemekte de fayda var. Zira din mitolojilerinde de sıkça kullanılan, Peygamber ismi olarak anılan bir isimdi Zekeriya da...


Neyse bekleyelim görelim, bakalım İntikam bize nasıl bir “Hakan” gösterecek...  Umalım ki uyarlanırken sansürlenmesin...



 

Bir Esra Ceyhan Klasiği Daha


Esra Ceyhan’ın tepki uyandıran açıklamalarını bir daha uzun uzun yazmaya gerek yok. Kısaca değinirsek ölen bir kedi için yaptırılan mezarı anlatırken gülme krizine giren Esra Ceyhan konumuz. Bu derece dallanıp budaklanan bir konuyu çok da derinden incelemek istemiyorum. Yorumum sadece şu olacak, Esra Ceyhan açılışı yaptı.


Daha önce Allah nidalarıyla koltuktan atlayan adamdan tutun, uzaylı gören şarkıcılara, medyum ile profesörün tartışmasına kadar pekçok acayip konu ve konuğu programına konuk eden Esra Ceyhan bu kez bombayı kendi patlattı. Ha, sorarsanız daha önce de kendi bomba patlatmamış mıydı diye, o da olmuştu... Ekranda başörtüsü takmış, TRT’den aldığı iddia edilen ücretle gündeme gelmiş konu açığa kavuşana kadar uzun süre gündemde kalmıştı.


İşte Esra Ceyhan’ın yayın yaptığı her kanalda bıraktığı anılar gibi biri daha ekranda yer buldu. Kanal 7 için ilk anı hafızalara kazındı. Sonrasında zoom inlerle alışık olduğumuz Esra Ceyhan’ın ağlar halini görerek yanlış anlaşıldığı savunmasını ve eleştirilere karşı tavrını izledik. Şaşırdım mı, hayır... Neredeyse her yayınında homofobik söylemlerle gündem oluşturan İkbal Gürpınar’ın program yaptığı kanalda bir gün de hayvanların ölümüne gülünmüş, neden şaşırayım... Bence konunun bu kadar “Esra bunu nasıl yapar” düzeyinde tartışılması şaşılacak şey. Hafızanızı yoklayın, şaşırdığınıza siz de şaşıracaksınız.



 

Ellerine Sağlık Tayfun Atay



Tayfun Atay, Salı günü Radikal Gazetesi’ndeki köşesinde yayımlanan “Bir de saçma sapan tezler!” başlıklı yazısında televizyon eleştirisi ve eleştirmenlerine karşı olan değersizleştirme çabasını kaleme aldı.


Her gün karşılaştığımız “Günde kaç saat TV izliyorsun” sorusunun muadillerinin neden diğer eleştirmenlere sorulmadığı, TV’nin hala entelektüel bir anlayış kılıfında aşağılayıcı bir tavırla ele alındığını belirten Atay, yazısında televizyonun ideolojik, sosyolojik ve siyasi pekçok perspektifle analiz edilmesi gereken bir metin olduğuna dikkat çekti.


Akademik çalışmalarla da devam etmek istediğim bir alan olan televizyon ve medya sosyolojisi üzerine senelerdir bir şekilde her izleyici tarafından kolayca anlaşılabilecek, magazin beklentisini de doyurabilecek yazılar yazmaya çalışırken bunaldığım yergi dolu bakışların, Tayfun Atay gibi bir kalem tarafından Radikal Gazetesi’nde ele alınması tam anlamıyla içimi rahatlattı.


Türkiye’deki araştırma eksikliğini de vurgulayan Tayfun Atay’ın yazısını okumanızı salık verirken,  4 yıldır TV yazıları yazan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu olan bir yazar olarak derdime tercüman olan bu yazıyı kaleme aldığı için kendisine teşekkür etmek istiyorum. 

 

Gizem Merve Kaboğlu

 

twitter.com/gizemkaboglu

 

Diğer yazıları için tıklayınız

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter