Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Kayıplar ve Suçluluk Duyguları

Kayıplar ve Suçluluk Duyguları
Yazar: Ali Aydın’ın Küf’ü Venedik’te Eleştirmenler Haftası adlı bölümde gösterildi ama sadece kendi bölümündeki filmlerle değil başka bölümlerdeki ilk filmlerle de yarıştı. Ve bilindiği gibi Geleceğin Aslanı Ödülü’nü alarak “Çoğunluk”tan sonra bu ödülü alan ikinci Türkiyeli film oldu.

 

Aydın’ı gerçekten yürekten kutlamak lazım. Küf bir ilk film olmasına karşın son derece olgun bir sinema diline, çok iyi bir oyuncu ve görüntü yönetimine sahip. Ercan Kesal, Basri adlı bir demiryolu işçisini canlandırıyor. Basri’nin oğlu 18 yıl önce polis tarafından kaybedilmiş. Basri’nin eşi bu acıya dayanamamış ve göçüp gitmiş. Yalnız yaşayan Basri’nin ise tek bir amacı var: Hiç olmazsa oğlunun bir mezarına sahip olmak, hiç olmazsa o mezar başında bir Fatiha okuyabilmek. Umudunu, devlet görevlilerinin bütün umursamazlıklarına ya da düpedüz düşmanca tavırlarına rağmen yitirmiyor, düzenli bir biçimde oğlunun bulunması için dilekçeler veriyor. Elinde Rus malı bir radyo, her an haberlerde bir ipucu bulmayı umuyor. Savcı (Muhammate Uzuner)tarafından aşağılandığı yetmemiş gibi, bir demiryolu çalışanı olan Cemil (Tansu Biçer) tarafından da sürekli alaya alınıyor. Basri ile Cemil’in arasındaki çatışma filmde önemli bir yer tutuyor. Cemil son derece olumsuz bir karakter: sadist, ayyaş ve tamamen sorumsuz. Kafamda soru işaretleri oluşturan kötü bir kaderi de var Cemil’in. Ciddi biçimde şiddete maruz kalıyor Cemil. Çok kötü bir karakter olduğu için ona üzülmüyoruz ama … Nihayetinde Cemil, Basri’nin müdahale etmemeyi seçtiği bir kazada ölüyor. Belki de Basri bile Cemil’in kötü kaderinden suçluluk duymaya başladığında, bizim de Cemil’e karşı kendi acımasızlığımızı sorgulamamızı istiyordur yönetmen. Bir de elbette Basri’nin oğlunun ölümünden dolayı yaşadığı suçluluk duygusuna işaret etmek istiyor.  Ki Dostoyevski etkisinden söz eden Aydın’ın böyle bir tavrı olması sürpriz olmaz. 

 

Filmin müthiş dokunaklı bir finali var. Basri’nin, duyarsız görevlilerden küçük bir kutu içindeki oğlunun kemiklerini alışı ve o kutuyla evde oturuşu Venedik’te gördüğüm en unutulmaz sahneydi belki de. “Küf” son derece politik bir öykü anlatmasına rağmen, politik bir film olarak tanımlanabilecek bir film değil. Daha çok acı, suçluluk duygusu ve başkasının acısına duyarsızlık üzerine bir film diyebilirim. Ali Aydın sinemamız için müthiş bir kazanç. Açıkçası Antalya Altın Portakal’da “Küf”ten daha iyi bir film çıkması büyük sürpriz olur. 

 

Cüneyt Cebenoyan

twitter.com/cuneytcebenoyan

Etiketler: küf, cüneyt cebenoyan

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter