Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç değil bir araç...”

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç  değil bir araç...”
Yazar: Fırat Sayıcı

Senaryo nasıl ortaya çıktı?

 

Senaryonun spesifik bir çıkış noktası olduğunu söylemek epey zor benim için. Pek çok duygunun, kaygının, merak unsurunun bir araya geldiğini; aile içinde yaşanan ilişkiler, iletişime geçememek, birey olamamak gibi…söyleyebilirim. Sanırım ben de böyle bir süreçten geçiyordum. Bu yüzden ilk film senaryosunu, aile içi bir olay üzerinden yazdım. Uzun zamandır insanın kendini öldürme hakkı kafamı kurcalıyordu ve bunun yapılabilirliği, yasal olma durumu üzerine düşünüyordum. İlk önce Evren karakteri aklıma geldi. Vicdanı temsil ediyordu. Birey olamayan, bağımlı, anne ile büyümüş bir erkek çocuğu... Sonra diğer aile bireyleri zaten kendiliğinden dökülüverdiler. Kalabalık bir ailede yetiştiğim için hepsi beynimin bir köşesinde duruyorlarmış zaten. Babamı erken yaşta kaybettim annem ve kız kardeşlerimle büyüdüm. Ablamlarla ölüm üzerine konuşurken böyle birdenbire aklıma geldi. Annemiz uzun süre hasta yatsa ve başımıza böyle bir olay gelse ne yapardık diye konuştuk. Bu ölüm şekli bir kurtarış (kurtuluş) oluyordu benim gözümde. Hepimiz aynı fikirde olmadık, bir uzlaşma sağlayamadık. Kimimiz ‘polise giderim’, kimimiz ‘kimseye söylemem’, kimimiz ise ‘affederim’ dedi. Böylece senaryo ortaya çıkıverdi. 

 

Oyuncu seçiminde nelere dikkat ettiniz? 

 

Bir filmin senaryodan sonra en iyi enstrümanının oyuncu olduğunu düşünüyorum. Filmde cast direktörü Nimet Atasoy ile çalıştık. Oyuncu seçimleri yaklaşık 5 ay sürdü. Hepsi ile önce tanışıp, sonra audition çekimleri yaptık. Benim için hikayeyi içselleştirmeleri, karakter ile aralarında bağ kurmaları önemliydi çünkü inanarak oynanması gerektiğini düşünüyordum. Aile bireylerini canlandıracakları için yaş uyumuna dikkat ettik.  İyi oyunculukları ve güzel insani ilişkilerin kurulması, filmin son derece kolay ve uyumlu çekilmesini sağladı. Bu güzel oyunculuklar Adana film festivalinden iki ödül ile döndü.

 

 

Ölüm, hastalık gibi konular Türk insanının kutsal bir şekilde saygıyla yaklaştığı konular gibi gelir hep bana. Sizce bu filmde karakterlerin bu konu etrafında yüzleşememelerinin sebebi ne olabilir?

 

Dediğiniz gibi film aslında yüzleşememe üzerine inşa edildi. Ama ismi ‘Yüzleşme’ olduğu için herkes bunu görmek istedi. Sadece ölüm değil pek çok konuda yüzleşmeyi başaramıyoruz. Filmde ölüm bir amaç değil bir araç... Aslında bizim gibi toplumlarda her durumda, her zaman, her şey bilinir ve konuşulmaz, herkes üç maymunu oynar. Olayda dışarıdan, yani aileden olmayan bir suçlu varsa eğer- ki buna suçlu aramak diyorum- zaten tüm sorumluluk ona ait olur ve aile temize çekilir. Benim için böyle yargılamanın ahlaki bir boyutu olduğundan bu filmi yaptım diyebilirim. Çok kolay yargılıyoruz. Dinlemiyoruz. Dinlemediğimiz için anlamıyoruz ve suçluyoruz. Yüzleşme de tam olarak bunu soruyor. ‘Sen olsan ne yapardın?’ 

 

 

Film festivallerde nasıl karşılandı? Seyirciden beklediğiniz tepkileri alabildiniz mi?

 

‘Yüzleşme’ hala festival yolculuğuna devam ediyor. Festival seyircisi genelde özenli, dikkatli oluyor. Filmi beğenen de oldu, beğenmeyen de… ‘şöyle olsaydı daha iyi olurdu, böyle bitmemeliydi’ gibi eleştirilerle de karşılaştık. Adana seyircisi epey güzeldi, çok etkilendiklerini söyleyenler oldu. Ankara seyircilerinden birkaçı film okuması niteliğinde yorumlar yaptı, sanki senaryo aşamasından film bitene kadar benimle beraber çalışmış gibiydiler. Güzel cümleler duymak insanın hoşuna gidiyor tabii ki, gerekçelendirilen eleştirilere de kulak vermek gerekiyor. 

 

Türkiye'de bağımsız sinema yapmanın zorluklarından bahseder misiniz?

 

Film yapmanın tabiatı zor, kolektif ve pahalı bir sanat. İlk adımdan yani senaryo aşamasından, gösterimine kadar olan tüm süreç çetrefilli. Yapımcı, oyuncu, teknik ekip, dağıtımcı bulmak gerekiyor filmin ortaya çıkması için. Türkiye’de filmini çekebilmek için en yüksek desteği Kültür Bakanlığı sağlıyor. Onun dışında senaryo aşamasında fon alabileceğiniz az sayıda kurum var. Filminizi çektikten sonra, post desteği de alabileceğiniz bir sürü yerel ve yabancı platformlar, marketler mevcut. Filminizin size maddi getirisi pek olmuyor. Sinema seyircisi her geçen gün azalıyor. Ülkemizde bağımsız film seyircisi festivallerde kendini gösteriyor ancak sinema salonları ticari işletme olduğu için filme istedikleri kadar izleyici gelmiyorsa filmi de çok fazla salonda tutmuyor doğal olarak. Hepimizin bildiği gibi platformlar filmlere az da olsa katkı sağlamış oluyor. Bütün zorlukları maddiyata bağlamak doğru değil tabii ama ekonomik olarak zorlandığımız için, diğer problemleri konuşamaz hale geliyoruz, özgürlük, sansür vesaire. Elbette hem dünyada hem de ülkemizde düşük bütçelerle büyük ses getirmiş filmler de var. Her şeye rağmen film çekildiğini görebiliyoruz, bu da umut verici.

 

Yeni projeleriniz neler?


Bir belgesel, bir uzun kurmaca film projem var. Hangisinin önce olacağı netleşmedi.

 

twitter.com/firatsayici

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter