Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

The Dressmaker - Düşlerin Terzisi

:: Videolar The Dressmaker - Düşlerin Terzisi
(7.0/10)
Üye: Müge İbrikçi
The Dressmaker; komşuluk ilişkilerinin altında yatan kirli gerçekler, kasaba halkının sabit fikirliliği ve sürü psikolojisi mantığıyla hareket etme içgüdüsü gibi kavramlar ile sinemada sürekli dikte edilen “mutlu aile” tasvirini ve kasaba sıcaklığını, ironik bir dille eleştiriyor.

İlk filmi Proof (1991) ile dikkatleri üzerine çeken ama çok da aktif bir yönetmenlik kariyeri olmayan Jocelyn Moorhouse’un çektiği The Dressmaker (Düşlerin Terzisi), Rosalie Ham’in aynı isimli ilk romanından uyarlandı. Avustralya yapımı film, kadrosu ve 1950’li yılları tasviriyle dikkat çekiyor.


 

Myrtle Dunnageyeni yani diğer adıyla Tilly, çocukluğunda yaşadığı küçük kasabaya geri döner. Biraz çatlak ve hafızası gidik olan annesi Molly, kendini eve kapamıştır ama Tilly, onu ve kasabayı değiştirmeye kararlıdır. Paris’te moda eğitimi alan Tilly, terzilik yeteneğini konuşturur, fakat kasaba halkı ondan hem nefret etmekte, hem de ona güvenmemektedir. Geçmişte bir cinayet işlediğine inanan kasabalılar onu, yaşadıkları yerde istemezler. Tilly, bir yandan kasabadakilerin güvenini kazanmaya çalışırken, diğer yandan da tam olarak hatırlayamadığı geçmişiyle hesaplaşacaktır.


The Dressmaker’ın kalabalık kadrosuna bir göz atarsak: The Reader (2008) filmiyle oscarlı oyuncular kervanına katılmış olan Kate Winslet; güçlü, yetenekli, cazibeli ve şık Tilly’i, Woody Allen filmlerinde görmeye alışık olduğumuz usta oyuncu Judy Davis; çatlak ve patavatsız Moly’i, The Hunger Games (Açlık Oyunları) serisiyle ünlenen Liam Hemsworth; Tilly’e aşık olabilecek kadar cesur olan Teddy McSwiney’i canlandırıyor. Ayrıca Hugo Weaving’i kadın kıyafetleri giymekten hoşlanan, gizli moda düşkünü Polis Farrat ve Sarah Snook’u ise baştan yaratılan komşu kızı Gertrude Pratt olarak görmek mümkün. Özellikle Winslet, performansıyla filmi alıp götürürken çoğu karakterin takıntılı ve karikatürize edilmiş olması bazen filmin yapaylaşmasına sebep oluyor.Ayrıca Winslet’ın yaşı da canlandırdığı karaktere göre biraz sorun teşkil ediyor. Gerçek hayatta aradaki yaş farkını düşündüğümüzde, Tilly ileTeddy ve Gertrude’un çocukluktan tanışıyor olabilmeleri de pek inandırıcı değil açıkçası. 


 

The Dressmaker; komşuluk ilişkilerinin altında yatan kirli gerçekler, kasaba halkının sabit fikirliliği ve sürü psikolojisi mantığıyla hareket etme içgüdüsü gibi kavramlar ile sinemada sürekli dikte edilen “mutlu aile” tasvirini ve kasaba sıcaklığını, ironik bir dille eleştiriyor. 1950’li yıllarda geçen film, yer yer kara komedi tadını da yakalıyor. Özellikle Tilly’nin katil olup olmadığını öğrendikten sonra film, garip ve daha sert bir şekilde devam ederek seyirciyi şaşırtıyor. Aslında western havasında başlayan filmin intikam havası ilk dakikalarda hissediliyor olsa da sonrasın daintikam vurgusu, yerini kendini kanıtlama ve temize çıkarmaya dönüşüyor. Finale doğru ise, Tilly’nin şansının ne zaman döneceğini ve lanetini kıracağını bekliyoruz.


Tatlı sert başlayıp acımasız biten, dram ile absürt komedinin yer değiştirdiği, kadınlara odaklanan garip, masalsı bir dönem filmi The Dressmaker. Büyüleyici kostümleri, müzikleri, Tilly’nin en büyük silahı olan Singer dikiş makinası, Gilda (1946) ve Sunset Blvd. (1950) göndermeleri ile de 1950’li yılları izleyiciye hissettirmeyi başarıyor.


Twitter.com/mugeibrikci

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter