Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Sana Bezginlik Çok Yakışıyor...

Sana Bezginlik Çok Yakışıyor...
(6.9/10)
Üye: Banu Bozdemir
Karşımızda The Cure’un solist, Robert Smith’in daha bezmiş hali var: Cheyenne. Yavaş hareketler, yavaş konuşma tarzı, saçı, sürmeli gözleri, rujlu dudakları onu bizim gözümüzde eski bir rock yıldızı olmaktan çok uzak noktalara atıyor, sanki o doğuştan marjinal bir kaybeden. Normal bir hayatı olabileceğine inanmıyoruz mesela, ama onunla 35 yıl aynı yatağa baş koymuş, tam bir doğa tutkunu, zıt kutbu, onu çok seven bir karısı var!

 

Sean Penn bunca yıllık kariyerinde kılıktan kılığa girdi, her rolünün hakkını verdi ve bezgin Cheyenne olarak da çok başarılı. Onu izlerken her halinden bir anlam çıkarmanın derdine düşüyor insan. Film bir yol ve değişim hikayesi! Rock öldü diye kendisini salan bir adamın bir amaç edinip yollara düşme, hayatın farklı yollarına sapma hikayesi! Farklı bir rocker olduğunu taa başta anlıyoruz ama yalnız Rachel’le karşılaşıp, onunla muhabbet edip, Rachel dudaklarına uzanınca ‘yapamam, ben evliyim’ deyip çekip gitmesini de anlıyoruz. 

 

Hayatın tadını kendi iç huzuru / huzursuzluğuyla taçlandıran bu adamın asıl değişimi babasının ölümüyle değişiyor. 30 yıldır babasıyla görüşmeyen Cheyenne yollara düşüyor taaa Dublin’den New York’a geliyor. Babasının Auschwitz toplama kampında işkenceye uğradığını öğreniyor ve babasının hayatı boyunca kendisine işkence eden Nazi subayının peşinde olduğunu öğreniyor. Kendi el etek çekmiş yaşamı bir anda anlam kazanıyor ve babasının bıraktığı yerden devam ediyor arayışlara. 

 

Bu tarz filmlerin herkesin üstüne sinen hüzünle karışık mizahını seviyorum. Filmi izlerken tek bir komik sahne yok oysaki. Ama karakterin mizahı yanı ya da Sean Penn’in girdiği kılık ve tavırları bazı yerlerde ister istemez gülümsetiyor. Cheyenne’i alıp sallamak ve sen ne biçim rocker’sın demek istiyoruz çoğu zaman. Onun için İrlanda’dan Amerika’ya gitmek bile başlı başına bir olay. Şehirde pazar çantasıyla dolaşan Cheyenne, Amerika için tekerlekli bavulu tercih ediyor ve filmde küçük çaplı çekmeli bavul geyiği dönüyor. 

 

Yani biraz da Cheyenne için ‘titre ve kendine gel’ durumu taşıyor film, amacını yitirmiş bir insana ‘son ana kadar’ yüklemesi yapıyor. Cheyenne bu yolculukta babasının arkadaşlarıyla tanışıyor, kolunu kıpırdatmanın, bir amaca hizmet etmenin değerini keşfediyor! Filmin garip bir ritmi var. Her şeyi bağıra çağıra dobra dobra yapmak yerine sakinliği tercih ediyor. Karların üzerinde çırılçıplak kalan Nazi subayının bile duygusu yok, zaten onun buza kesmesi normal!

 

Olmak İstediğim Yer / This Must Be the Place tipe ve onun yolculuğuna odaklı bir film. Aslında derdini o kadar sakin anlatıyor ki, filmin bir yerlerde bir patlama bekler hale geliyorsunuz. Sean Penn’i izlemek gerçekten de güzel! 

 

Banu Bozdemir

 

 

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Fırat Sayıcı

Emre Ahmet Seçmen: “Bu belgesel için 53 r...

Emre Ahmet Seçmen: “Bu belgesel için 53 r...

Fırat Sayıcı

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç değil ...

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç  değil ...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter