Popüler Sinema

2010 yılı yapımı “Despicable Me” (Çılgın Hırsız) filmiyle hayatımıza giren küçük sarı sevimli yaratıklar ilk solo maceralarıyla karşımızda. İlk filmin 543 milyon, 2013 yapımı devam filminin ise 970 milyon dolar gişe geliri elde etmesiyle Çılgın Hırsız evrenin belki de en sevilen karakterlerinin kendi filmlerine kavuşmaları kaçınılmaz olmuştu. Yönetmeliğini Kyle Balla ve Pierre Coffin’in ortaklaşa gerçekleştirdiği Minyonların yeni macerasında, bizi çok tutan projelerde gelenek olduğu üzere taze bir başlangıca olanak tanımak için Çılgın Hırsız filmlerindeki zaman akışından öncesine götürüyor.

Minyonların tarih boyunca süper kötülere yardımcılık yaptığı ve doğaları gereği böyle bir yol izlerken neler yaşadıklarını anlatan giriş bölümünde taş devrinde T-rex, eski mısırda firavun, orta çağda Drakula ve yakın tarihte Napolyon gibi efendilere hizmet ettikleri anlatılıyor. Hikâye buzlarla kaplı bir mağarada lidersiz kalan topluluklarının içinden kendilerine yeni bir efendi bulmak isteyen yaşam gayesi kalmayan sevimli yaratıklardan Stuart, Kevin ve Bob’un dış dünyaya gidip süper kötü bulma görevinde gönüllü olmalarıyla başlar. Önce otostop yaptıkları aile sayesinde haberdar oldukları Amerika’nın Orlando şehrinde yapılacak olan kötülük fuarına gitmeye çalışılar sonra karşılarına bu fuarın en popüler ismi Scarlett Overkill çıkar. Fuar sırasında kendine yeni yardımcılar aradığını ilan eden Scarlett Overkill meydan okumayı kazayla da olsa kazanan Minyonları yardımcısı yapar. Minyonlar yeni bir efendi ve yeni bir yuva buldukları için çok mutlu olmuşlardır ama Dünya’nın ilk kadın süper kötüsü olan Scarlett ve kocası Herb’ün Minyonlar için başka planları vardır. Üç sevimli kafadara İngiltere Kraliçesinin tacını çaldırıp tahta geçmeyi planlayan Scarlett’in oyunu Minyonların tacı çalarken yanlışlıkla büyülü kılıç Excalibur’u kayadan çıkarmasıyla bozulur. Kılıcı kayadan çıkaran tahtın varisidir kuralı yüzünden kandırıldığını düşünen Scarlett Minyonlardan intikam almaya çalışır.

Çılgın Hırsız filmlerinin günümüzde geçtiğini varsayarsak Minyonların ilk filmin ana karakteri Gru ile tanışmalarından önceki zamanda geçtiği için filmde 60’lı yılların New York ve Londra’sının görsel olarak iyi yansıtıldığını ve Beatles’a selam çakan ufak pop kültürü göndermeleri olduğunu görüyoruz. Çılgın Hırsız filmlerindekilerle karşılaştırıldığında yine bolca eğlenceli an olmakla birlikte ilk maceraları olmasına rağmen onlardan altta kalmadığını ve hatta Çılgın Hırsız 2’den daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Filmi izlerken kötülük ve iyilik kavramlarını çocuklara yanlış aktarabileceğini düşünsem de Minyonların aslında iyi niyetli ve saf oldukları için her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdıktan sonra bile düzeltmeye çalışmaları endişelerimi boşa çıkardı. Minyonlar ailecek izlenip iyi vakit geçirilebilecek bir film. Amerika’da 2 ay önce gösterime giren film şu ana kadar 325 milyon dolar gelir elde etmiş durumda. Enteresan bir ayrıntı olarak ilk iki Çılgın Hırsız filminde de ortak yönetmenlik yapan Pierre Coffin’in aynı zamanda tüm filmlerde Minyonlardan Stuart, Kevin ve Bob’u seslendirmiş olması. Ülkemizde Scarlett Overkill ve kocası Herb’ün Türkçe seslendirmelerini Beren Saat ve Kenan Doğulu’nun yaptıklarını hatırlatmakta fayda var.

Twitter.com/muratduygu