Popüler Sinema

Eli silahlı, çantası adalet dışı malzemelerle dolu ve bünyesi dövüşmeye her anda hazır bir adam!  Tabiki de bu tarz filmlerin tanınan adamı Jason Statham, yine bizlerle bu kez devam filmi Mechanic: Resurrection (Suikast)’la sinemaseverlerin karşısına çıkıyor.

Aksiyon filmlerinin başarılı yönetmeni Simon West’in yönetmen koltuğuna oturduğu filmde; aksiyon filmlerinin aranan adamı Jason Statham, güzel oyuncu Jessica Alba, Tommy Lee Jones, Sam Hazeldine ve Michelle Yeoh gibi başarılı oyuncular kadroda yer alıyor.

“Mechanic” in devam halkasında İlk filmdeki maceralarından sonra Arthur Bishop, kanlı geçmişini geride bırakıp, suikastçilik işini bırakmaya karar vermiştir. Sakin bir hayat yaşamaya karar veren Arthur’u, eski dostu Crain bırakmaz ve sevgilisi Gina’yı kaçırır. Arthur, onun hayatını kurtarabilmek için yeniden eski işine dönmek zorunda kalacaktır. Görevi, dünyanın 3 farklı yerindeki birbirinden zor suikastları gerçekleştirmek ve onlara kaza süsü vermektir.

Mechanic: Resurrection, ilk sahnelerde; plajda, gökte ve herhangi güzel yerde çok can alıcı görünüyor. Filmi sinematografik açıdan bu hale getiren Alman görüntü yönetmeni Daniel Gottschalk, işini layıkıyla gerçekleştirmiş. Aslında filmin gidişatını ve senaryosunu aslında görüntü kurtarmış. Bunu en açık haliyle şimdi anlatacağım; Film senaryosal anlamda bir aksiyon filmine yaraşır şekilde dizayn edilmiş. Başlıkta dediğim gibi akılalmaz planlar, aşk, macera, detaylar vs çok güzel gidiyor. Hatta filmin başında bu olaylar daha da güzel gidiyor. Fakat filmin ortasında olaylar o kadar ani ve hızlı gelişiyor ki, her türlü plan hızlı hızlı gerçekleşirken yetişemiyoruz. Ve olaylar arasında nefes alırken de fazla alıyoruz bu durumda oralarda da duraksamalar oluyor. Akıllıca senaryomuz var, fakat hız ve yavaşlık konusundaki sıkıntı senaryoyu düşüşe geçiriyor.

Jason Statham, Arthur karakterine bürünmeyi yine başarıyor. Zaten kendisine bu tarz roller çok iki yakışıyır ve kendisi de taşırken çok iyi duruyor. En zor sahne olan, gökdelenin tepesinde havuza çıktığı sahneyi de çok akıllıca oynuyor ve izlerken hem geriliyorsunuz, hem de büyük bir merakla bu işten nasıl başarıyla çıkacak baş karakterimiz diye izliyorsunuz. Jessica Alba’yı nın aşk ve kurtarılmayı bekleyen kız edası da filmin ayrı güzel bir rengi.

Taiwan tarafında çekilen plaj sahneleri, ve Arthur ile Gina’nın aşık olmaya başladıları anlar, filmde sizi alıp götüren ve en rahatlatan sahneler oluyor. Bu sahnelerde Michelle Yeoh’un canlandırdığı Mei karakteri de büyük destek sağlayıcı. Sam Hazeldine’nin canlandırdığı Crain karakteri, filmimizin kötü adamı. Hazeldine, elbette ki karakteri layıkıyla canlandırıyor. Ama sanki Crain’de bir eksiklik var gibiydi. Sanki yüzünde bir yara ya da psikopat bir durumu olsaydı, kötü karakterimiz daha renkli olur ve seyirciye daha gerilimli ve heyecanlı duygular eklenebilirdi gibi geliyor. 

Genel olarak, macera tutkunlarını keyifli bir iki saat bekliyor diyebiliriz. Tüm kadro, elini taşın altına koymuş bence bu iş için. Minik pürüzlerin yanında keyifli bir görsel şölen de izleyeceksiniz, benden demesi…

Twitter.com/CarpeDiem_Dali