Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

GÜLE GÜLE CRAIG...

GÜLE GÜLE CRAIG...
(7.5/10)
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

Yazı mecburi sürprizbozanlar/spoiler içermektedir. Filmi seyretmeden okumamanızı tavsiye ederiz.  

 

2006 yılında Casino Royal ile başladığımız Daniel Craig’li “007 James Bond” serisi, Quantum of Solace (2008), Skyfall (2012), Spectre (2015) ve uzun süredir beklediğimiz Ölmek İçin Zaman Yok (No Time To Die) filminin vizyonuyla bu hafta nihayete eriyor. Bu son “roboot” serisinde, 5 filmde 4 ayrı yönetmenin elinden çıkan tek bir Bond seyrettiysek bunda kuşkusuz son 007’nin Daniel Craig olmasının ciddi etkisi var. Haydi kabul edelim, “007” hem Craig filmografisinin en sağlam karakteri olarak şekillendi hem de Craig, James Bond efsaneleri adını bileğinin hakkıyla yazdırmayı başardı. Tabii bu başarıda sinema sanatının teknolojik açıdan geldiği yerin ve Bond’un yapabildiklerinin sınırsızlaşmasının da payı yok değil. 

 

Başkarakterinin başına dünyalar yıkılmasına rağmen devamlı reboot edilen; canlandıran aktörlerin bayrağı sürekli yeni nesillere devrettiği, sinema tarihinin belki de en uzun soluklu serisi 007 James Bond filmleri. 1962'den itibaren Ian Fleming'in romanlarından bazen birebire çok yakın ama çoğunlukla serbest yorumlarla uyarlanan James Bond filmleri, Daniel Craig'i Bond olarak seyrettiğimiz son 5 filmde geçmişe nazaran özgünlük kazandı da diyebiliriz. 25. Bond filminde yönetmen koltuğunu Sam Mendes’ten devralan Cary Joji Fukunaga, final senaryosunda 2000’lerden bu yana Bond için dirsek çürüten Robert Wade ve Neal Purvis’in yanı sıra yakın zamanda Fleabag serisi ile büyük çıkış yakalayan ve yaratıcılığını kanıtlayan Phoebe Waller-Bridge ile beraber çalışmış. Şüphesiz ki Ölmek İçin Zaman Yok’un mizah anlayışında Phoebe Waller-Bridge’in dokunuşu hissediliyor. 

 

Ölmek İçin Zaman Yok, geçmiş Bond filmlerinden bir nebze farklı olarak önceki film Spectre’nin iz düşümlerinden yola çıkarak, adeta bir devam filmiymişçesine senaryo omurgasını şekillendiriyor Karakter listesinde Madeleine Swann (Christoph Waltz) ve Ernst Stavro Blofeld’i (Lea Seydoux) tekrar gördüğümüz için bu ipucunu hali hazırda tahmin ediyorduk ama Felix Leiter’ın (Jeffrey Wright) tadımlık da olsa geri dönüşü, emekliye ayrılıp Ege’de bir sahil kasabasında balık avlayarak kafa dinleyen Bond’u, bayatlamak üzere rafa kaldırılmış olan bir maceranın içine çekiyor. 

 

2000’lerin Bond’unun iç ve dış düşmanlardan örülü global terörizm tuzaklarını tarumar ederken seyretmeye alıştık. Bond’un mücadelesi hiç bitmiyormuş gibi görünse de, amansız düşmanlarının insanlığı tehdit eden ölümcül silahları, zamanın ruhuna uygun olarak gelişti ve evrildi. Bu filmde de insanlığın genetik yapısına, hedeflenmiş DNA kodlamalarına oynayan biyolojik bir silahın kötü adamların elinden kurtarılmasını seyrediyoruz. Bu şekilde anlatınca çok sıradan gelse de, pandemi ve aşı tartışmaları içerisinde konunun seyircinin bir tık daha ilgisini çekecek bir aksiyona evrildiğini itiraf edelim. Öte yandan filmin senaryosunun ve çekimlerinin 2019 yılının ekim ayından önce tamamlandığını ekleyelim ki komplo tartışmalarına ve büyük resmi görenlere çabucak gün doğmasın.* 

 

Öte yandan filmin getirdiği yenilikler de yok değil. Misal, Bond “Ben emekli oluyorum” dedikten sonra MI-6’nın elinin armut toplamayacağını tahmin etmek çok da zor değil herhalde? Yerine getirilen ve yetiştirilen yeni ajan, 60 küsur yıllık bir geleneği altüst edip ilk siyah kadın 007 (Nomi/Lashana Lynch) olmayı başarıyor! Öyle ki bir ara filmde ‘olmaz!’ denen bile oluyor ve ortalıkta gezinen iki adet 007 ajanımız oluyor! Bu zekice hamle James Bond ismiyle özdeşleşen 007 kod adının, Nomi karakterinin de repliği gibi “Sadece bir rakamdan ibaret” olduğunu kanıtlıyor. Daniel Craig ile 3 boyutlu hale gelen, insanileşen Bond, finalde de cinsiyet eşitliği ve #NotoRacism adına 007’ye seviye atlatıyor.       

 

Ölmek İçin Zaman Yok filminin serinin finali olduğunu en başından beri bilerek sinema koltuğuna kurulsak da, insana bir burukluk çökmüyor değil. Bu filmin yakın zamanın en duygusal Bond’u olduğunu rahatlıkla belirtebiliriz. Üstelik duygusallık sadece hikayede ya da James’ten kaynaklanmıyor. Onun çevresinde dizilen, hatta varlığı Bond’u ya da hikayeyi desteklemesine bağlı olan karakterlerde de bariz biçimde duygusallık tavanda. Sanki sette herkes birbirine “Elveda” diye el sallamış da biz de geçmiş onları seyrediyormuşuz gibi bir hava var Ölmek İçin Zaman Yok’ta. Bu anlamda “Bu final bu seriye yakıştı ya da yakışmamış” diyemediğim, ortada bir yerlerde duruyor benim açımdan. Hüzünlü ve gri bölgede bir Bond filmi Ölmek İçin Zaman Yok. 

 

Geride bıraktığımız süreçte pek çok başka filmde boy göstermiş olsa da Daniel Craig’i, Bond karakteriyle görmeye gözümüz de gönlümüzde alışmıştı. Kendisinin ardından yeni bir Bond’a ikna olmamız baya zaman alacak. Belki bu anlamda Lashana Lynch’in yeni bir robot serisinde devam etmesi en akıllıca olur ve maceraya yeni kapılar, taze vizyonlar katar. En azından ufaktan ısındığımız bir isim karşımıza çıkar. Üstelik sağlam yazılmış kadın baş kahramanlara, aksiyon komedisi sululuğundan uzak hikayelere bu kadar ihtiyacımız varken.    

 

Uzun lafın kısası bu haftanın hatta bu ayın (yeni Dune ile birlikte) en çok beklenen, yolu hasretle gözlenen filmi, Daniel Craig’li James Bond finali Ölmek İçin Zaman Yok, 1 Ekim’den itibaren vizyonda. Öncesinde Spectre’yi seyrederek sinema koltuğuna kurulursanız, taşlar yerine daha iyi oturur. Tabii ki yine başımızı döndürecek kadar aksiyonlu, içimizin kıyıldığı Aston Martin’li, açılış sahnesinden itibaren görüntü yönetimine ve teknik kadrosuna yine şapka çıkardığımız, müziğini mırıldanarak salondan ayrıldığımız… 

 

Bondseverlere, dahası Dainel Craig’cilere iyi seyirler!

 

*Dip not: Filmi sinemada seyredebilmek için aşı karşıtı olmamalı ve çift doz aşınızı vurulmuş olmalısınız!

 

Twittercom/duygukocabayli

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter