Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

CIALO - Beden

:: Videolar CIALO - Beden
(7.0/10)
Üye: Müge İbrikçi
Polonyalı kadın yönetmen Szumowska, ilginç bir filmografiye sahip ve özellikle beden metaforunu çok kullanıyor.

Cialo (Beden) filmiyle 65. Berlin Film Festivalinde En İyi Yönetmen Ödülünü Radu Jude’un Aferim! ile paylaşan Malgorzata Szumowska, bu sefer baba-kız ilişkisine odaklanıp dramı komediyle tadında harmanlayarak izleyiciye trajikomik bir hikaye anlatıyor.


Attorney, karısını altı yıl önce kaybetmiş cinayet davalarıyla uğraşan bir savcıdır ve kısaca hayatı ölümlerden ibarettir. Bir de hiç tasvip etmediği kendisinden nefret eden kızı vardır .Pek anlaşamıyor olsalar da ikisi aynı evde yaşar ama bir gün anoreksi hastalığından muztarip Olga, ipin ucunu kaçırır. Babası onu banyoda baygın bir şekilde bulunca ölüler ile iletişim kuran Terapist Anna'ya götürür. Her şeye akılcı yaklaşan Attorney, ilerleyen süreçte bu yaptığına pişman olsa da yaşananlar hem kendinin hem de kızının hayatını değiştirecektir.


Olga'nın kendi bedenine olan nefreti ve sinir krizinin eşiğine geldiği duygusal kırılmaları, ölülerden medet uman birbirinden farklı bu üç karakterin yollarının kesişmesine sebep olur. Olga'nın annesinin ölümünün sorumluluğunu babasına yüklemesi, Attorney’in işine odaklanmış ama hayattan sıkılmış hali, Anna'nın ise çocuğunu kaybettikten sonra terapi sınıfındaki kızlardan başka elinde somut kimsenin kalmaması gibi duurmlar izleyiciye bu insanların hem kendileriyle hem de başkalarıyla barışık bir hayata sahip olmadıklarını gösteriyor.


 

Polonyalı kadın yönetmen Szumowska, ilginç bir filmografiye sahip ve özellikle beden metaforunu çok kullanıyor. Cialo’daki anlatılan hikayenin yanında Elles (2011) filminde kocasıyla ilişkisi tükenme noktasına gelmiş orta yaşlı bir kadının iki eskort kızla röportaj yapmasından sonra hayatının daha bir anlamsız olduğunu fark etmesini, W imie...  (2013)’de ise eşcinsel eğilimli bir rahibin hem kimliğini istediği gibi yaşayamaması hem de o kasabadan bu kasabaya sürülmesini anlatması, yönetmenin birbirlerinden çok farklı olan bu üç filmin aynı zamanda da bir bütünlük teşkil eden yapıya sahip olduğunu kanıtlıyor. Çünkü hepsinde, insanın içine sıkışıp kaldığı bedeninden ve hayatından rahatsız olan karakterler var. Cialo’da zaten Olga'nın hem kendi bedeninden hem de babasının hatta Anna'nın bedeninden bile nasıl tiksindiğini rahatça gözlemek mümkün.


Cialo, dramı hiç ummadığımız anlarda kara mizah dolu, ince esprilerle besleyip tatlı sert bir film haline getiriyor ama 90 dakika gibi biraz kısa bir süreye sahip olduğu için de savcının baktığı dosyalar, Anna’nın bebeğinin ölümü, Olga’nın hastalık süreci gibi bazı yan hikayeler biraz eksik kalıyor. Yönetmen, oyunculardan sanki empati yapmasını ister gibi ya da cezalandırır gibi bir önceki filmde canlandırdığı karakteri çok farklı bir noktaya getirme ritüelini bu filmde de gerçekleştirmiş. W imie... filminde hem kocasından hem de kasabadan sıkılan, üstüne üstlük rahibi baştan çıkarmaya çalışan alkolik Ewa'yı canlandıran Maja Ostaszewska, bu sefer sağlıklı beslenen ve köpeği haricinde gerçek anlamda kimseyle bir ilişkisi bulunmayan Anna'ya hayat veriyor. Ayrıca Troiscouleurs: Blanc (1994) filmi ile hatırladığımız Janusz Gajos ve ilk sinema filmiyle karşımıza çıkan Justyna Suwala’da başarılı performanslarıyla filmin hikayesini destekliyorlar. 

 

Twitter.com/mugeibrikci

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter