Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Mustafa İri: "OLGUNLUK ÇAĞINDA HAM MEYVA"

Mustafa İri: "OLGUNLUK ÇAĞINDA HAM MEYVA"
Yazar: Mustafa İri

15.filmini çeken Çağan Irmak 'Sevda Mecburi İstikamet' diyerek yön gösteriyor. Ama gerçek şu ki bu izleme önerisinden pek de memnun kaldığımız söylenemez. 'Tamam mıyız?' diye sorduğunda da emin değildik. Yıllar öncesinde onu güçlü biçimde akıllara kazıyan 'Babam ve Oğlum'un hatırı olmasa sanki bu kadar konuşup üzerine düşünmeyeceğiz bile. Bu son film, 'Unutursam Fısılda', 'Prensesin Uykusu', 'Beni Hatırla' gibi fena sayılmaz kategorisinin ne yazık ki bir tık altında. Bir yönetmen tercihi olarak duygu patlamaları ile ün yapmanın, bazı repliklere unutulmazlık kazandırmanın sonraki işlerdeki beklentileri arttırdığı bir gerçek. Bu yüzden, özellikle de Netflix çağının hakimleri, İspanyol senarist ve yönetmenlerin gövde gösterisi yaptığı, güçlü film ve dizilerin en kötü olanlarının bile Türk izleyicisini baştan çıkarıp bağımlılık yarattığı son dünyada Çağan Irmak gibilerinin işi gerçekten zor. Bir yandan gişe beklentisi, diğer yandan sektördeki amasız yarış eğer nokta atışı senaryo yoksa ölümcül olabiliyor. Kendi yönetmenlik kariyerinde daha dijital olan üretimleri saymazsak bu gerçek anlamda bir düşkırıklığı. 


Otizm üzerine bir duygu ve manipülasyon hesabı yaparken 90'ların Yağmur Adam'ından fazlasını ve ilerisini düşünmek gerekiyor. 'Sevda Mecburi İstikamet'in en temel sorunu bu eski tarz uyarıcı etkinin artık tedavülden kalktığını bilememesi. Oyuncu seçimindeki yanlışlık, geçmişi ve bugünü paralel anlatma hevesindeki eksik notalar ve izleyiciye bir türlü geçmeyen çatışmasız hikâye izleyicinin merak duvarını aşamıyor, tatsız bir izleme deneyimine dönüşüyor. Bir kere bu filmde izleyicinin dört gözle beklediği doruk noktası yok. Issız Adam'da çiğ ve uzun diyaloglar, ilginç buluşlarla müthiş bir finale zemin hazırlıyor ve âdeta arşa yükseliyordu. Işık saçan bir yönetmen enerjisi filmin her karesini kuşatıyordu. Hâlâ da etkisini koruyor. 'Sevda Mecburi İstikamet', bu açıdan bakıldığında yorgunluk emareleri taşıyor. Sanki laf olsun diye çekilmiş, derinliği olmayan, yüzeyde kalanlarla yetinen çalakalem bir sinema başarısızlığı. 


Aklıma başka şeyler de gelmiyor değil. Külliyatında 'Ulak' gibi sıradışı bir yapıt  bulunan bir yönetmen bu son filmini biraz da bağımsız filmlere özgü sakin bir reji öykünmesiyle çekmiş olabilir mi? 'Sun After' ya da  'Little Miss Sunshine' tarzı bir yaklaşımın bu filme çok yakışacağını, daha minimal sularda hırslarından arınmış olarak güçlü etkiler bırakacağını düşünüyorum. Bazı anlar ve kareler bana bu durağanlık ve iddiasızlık açısından kuşatıcı gelse de serdeki hırçınlık ve duygu zorlaması her seferinde önüme çıkarak filmi bozdu ve aşağıya çekti. Naçizane fikrim, birkaç filmiyle kendisini sevdiğim ve heyecanlarını beğendiğim bir yönetmenin acilen kendini yenilemesi gerektiği yönünde. Ya festival sinemasına özgü biçimler üzerinde kafa yormalı, ya da en az Babam ve Oğlum ya da Issız Adam  gibi duygusal klitorislerimiz üzerinde yeni oyunlar oynayan keşiflere açılmalı. 


Sinema affetmez. Seyirci hiç affetmez! 

 

https://twitter.com/Mustafari2

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Emre Ahmet Seçmen: “Bu belgesel için 53 r...

Emre Ahmet Seçmen: “Bu belgesel için 53 r...

Fırat Sayıcı

Cem Güzel: "Bu filmle, izleyicilere ...

Cem Güzel: "Bu filmle, izleyicilere ...

Fırat Sayıcı

Betül Günay: "Troya, eski bir hikâye...

Betül Günay: "Troya, eski bir hikâye...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter