(7.5/10)
Yazar: Korcan Evin
|
Güzel müzikler eşliğinde seyir keyfi yüksek olan ve seyircinin beklentilerini tatmin eden Kong: Skull Island, finalde yer alan ve uzun süren bir boss fight/kapışma sahnesi ile de göz dolduruyor. |
Siyah-beyaz versiyonla başlayan dev goril King Kong efsanesi yıllar boyu farklı çevrimleriyle izleyicinin karşısına çıkmıştı. Teknolojinin hız kesmeden ilerleyişi ve görsel efektlerin durdurulamayan başarısı, King Kong’u da olumlu etkiledi. Her çekilen filmde dev goril bir öncekinden daha gerçekçi bir halde karşımıza çıktı. Jordan Vogt-Roberts’ın elinden çıkan son versiyon Kong: Skull Island (Kong: Kafatası Adası)’da gorilin boyutu diğer filmlere göre devasa bir şekle dönüşmüş durumda. Adadaki eşsiz doğa manzaralarının güzelliklerini gerçekçi olarak seyirciye yansıtmak için yönetmen ve ekibi, Oahu, Hawaii, Avustralya Gold Coast ve Vietnam’a giderek çekimleri gerçekleştirmişler ve daha önce hiçbir filmde gösterilmeyen yerler keşfetmişler. Kamera arkasında ise, pek çok dev bütçeli yapımlarda yer alan mükemmel bir ekip çalışmış. Kong dahil olmak üzere tüm yaratıkların oldukça gerçekçi olmasında oscar ödüllü görsel efekt uzmanı Stephen Rosenbaum’ın da payı çok büyük. Ayrıca kostüm tasarımı ve makyajlardaki titizlik, filmin her sahnesine olumlu olarak yansımış.
Vietnam savaşı sonrasında geçen Kong: Skull Island, bir grup araştırmacı ekibin yanlarına aldıkları askeri güç ile birlikte, Pasifik’te yer alan ve daha önce keşfedilmemiş bir adaya olan yolculuklarını konu alıyor. Helikopterle adaya giriş yapan ekibe, dakika bir gol bir, adanın bekçisi ve kralı Kong mükemmel bir şekilde “Hoşgeldiniz partisi” veriyor, ama ne parti, anlatılmaz izlenir. Ve olanlar olduktan sonra sağ kalanları adada harika sürprizler bekliyor. Apartman boyundaki Kong bir yana, dev yaratıklar, sürüngenler uçanı koşanı ne ararsanız bu esrarengiz ormanda bulunuyor. Jurassic Park’ın değişik versiyonu adeta, sahne aynı yaratıklar farklı. Vietnam temalı savaş filmi şekline bürünmüş, fakat içinde bolca yaratık ve aksiyon bulunduran bir film bu. Çalan parçalar bile size o dönemi ve savaş psikolojisini gayet iyi yansıtıyor.
İlk yarıda ekibin ormanda ne yapmak istedikleri, Kong’dan kaçış planları yer alırken ikinci yarı hikaye oldukça klişe bir hale dönüşüyor ve yaratıklar şöleni başlıyor. Hikaye ne kadar klişe de olsa, görsel efektlerin başarısı ve aksiyonun dozu o kadar seviyeli ki, gözünüzü bile kırpmadan seyrediyorsunuz. Ekipte her zaman olduğu gibi tabi ki, ayrı fikirler ve iyiler kötüler olayı bulunmakta. Savaştan yeni çıkmış askerlerin daha ilk dakikalarda fazlasıyla kayıp vermesi ve bu durumu bir intikam meselesi haline getiren askeri güç ile diğer sivil ekip arasındaki gerginlik aslında filmi daha izlenir hale getiriyor. Sivil ekipte yer alan ve en tehlikeli anlarda bile görüntü yakalamaya çalışan fotoğrafçı Mason rolünde oscar ödüllü Brie Larson yer alıyor. Filmin tek kadını olan Mason ne yazık ki, diğer King Kong filmlerinde olduğu kadar bizim dev goril ile uzun ve sağlam bir duygusal bağ kuramıyor. Zaten yaşam savaşı vermekten kızımızın Kong’a ne dans ne de kur yapacak vakti yok, kaldı ki filmin de böyle bir amacı hiç yok. Çünkü tamamen canını kurtar şeklinde bir film bu. Mason’ın yanında gezinen üst düzey asker James Conrad (Tom Hiddleston) ise, sivillerin arasında en mantıklı düşüneni. Ama biz nedense film boyunca ne Brie Larson ne de Tom Hiddleston ile en ufak bir etkileşim veya bir yakınlık kuramıyoruz. İkisinin de oyunculukları, Samuel L. Jackson ve John J. Reilly’in yanında fazla sönük kalmış. Adada yıllardır yaşayan kendisine zaman yolcusu denilen bilge ve akıllı eski asker Hank Marlow’ı canlandıran John J. Reilly, tüm oyunculardan çok daha iyi performans sergiliyor. Film kesinlikle Hank’in çıkışından sonra daha neşeli bir şekle dönüşüyor. Özellikle ekibin Hank ile olan sohbetlerinde Amerika’nın savaş politikasını içeren bolca göndermeler de yer almakta. Aslında yaratıklar ve aksiyon dedik ama, hikayenin merkezinde 2. Dünya savaşı ve Amerika-Vietnam soğuk savaşı yatıyor.
Böyle bir savaş temasına, böyle bir hikayenin güzelce yedirilerek aksiyonu bol dev bütçeli bir film olarak sunulması gayet iyi bir fikir. Güzel müzikler eşliğinde seyir keyfi yüksek olan ve seyircinin beklentilerini tatmin eden Kong: Skull Island, finalde yer alan ve uzun süren bir boss fight/kapışma sahnesi ile de göz dolduruyor. Ayrıca film, IMAX kalitesiyle izlendiğinde efektlerin ve seslerin hakkını tam olarak izleyiciye veriyor ve siz de o cehenneme dönüşen adada her anı birebir yaşıyorsunuz.