Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

Gizem İbak: “Kısa film, arzu ve ihtiyaçtan doğan bir üretme hâli!”

Gizem İbak: “Kısa film, arzu ve ihtiyaçtan doğan bir üretme hâli!”
Yazar: Fırat Sayıcı

Başrolünde Orhan Alkaya'nın yer aldığı kısa film “Acıdan Başka”, altmışlı yaşlarında yalnız yaşayan Aziz'in bir akşam evinin salonunda beliren konuğun kendisine hiç de yabancı olmadığını fark edişini anlatıyor. Filmin orijinal müziklerini Mayki Murat Başaran yapmış. Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen çalışmanın senaristi ve yönetmeni Gizem, sorularımı yanıtladı.

 

Öncelikle biraz kendinden bahseder misin?


16 Temmuz 1993 İstanbul doğumluyum. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Sinema eğitimi aldım. Okul projesi olarak üç kısa film çektim. 2015 - 2017 yılları arasında Hindistan'ın çeşitli eyaletlerinde bulunarak iki kısa belgesel ürettim. Bu sene de Acıdan Başka isimli bir kısa filmi T.C. Kültür Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle tamamladım.

 

Senin için kısa filmin tanımı nedir?


 

Üretici olarak bakarsam, kısa film kısıtlı zaman ve malzemeyle, arzuladığımız en ideal yemeği oluşturma çabası gibi geliyor bana. Arzu ve ihtiyaçtan doğan bir üretme hâli, çoğu zaman gerçekten doymadan da peşini bırakamadığımız bir disiplin. Tekniğin imkanlarından kaynaklı birçok türden daha zor olduğunu düşünüyorum.

 

Biraz "Acıdan Başka"dan ve onu çekme nedenlerinden bahseder misin?


Acıdan Başka, üç sene önce sekiz saatlik bir uçuşta bir sahne olarak belirdi ve 2018'e kadar çekmecede bekledi. Geçtiğimiz yıl Sinema Destekleme Kurulu kararınca desteklendi. Ekim'de sete girdik, 12 Mart itibariyle de çeşitli festivallere göndermeye başladık. Geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri Florida Eyaleti'nde düzenlenen bir festivalde finalist olduğu haberini aldık. Aynı zamanda Birleşik Krallık'ta Pinewood Studios tarafından düzenlenen First-Time Filmmaker Sessions'da yarışıyor. Bulunduğumuz koşullardan kaynaklı festivaller fiili olarak gerçekleşemiyor ancak online olarak devam ediyor.

 

Acıdan Başka, varlığını dürüst ve evrensel bir iş yapma arzusuna borçlu. Film bir karakter ekseninde ilerliyor ve o karakter dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir dil ya da inanca ait olabilecek biri. Karakterin yaşadığı 'o gece' de çoğu insanın hayatında en az bir defa deneyimleyebileceği türde. Film konusu itibariyle bir düz yazı da olabilirdi ancak onu sete girip çekecek kadar arzulatan temel olgu, anlamı aktörün yüzünde arama ihtiyacı oldu. Hiç konuşmadan onlarca şey anlatabilir miyiz? Bir odanın içinde kendimize 'çok da yabancı olmayan' birinden en fazla ne kadar uzak kalabiliriz? Ya da birkaç dakika öncesinde kadar konuşmak istemediğimiz 'o yabancıyla' şimdi uzun uzun cümleler kurarak konuşmamızın sebebi tam olarak nedir? Acıdan Başka'yı yazarken aklımda sorular vardı ve hiçbirine yanıt bulmak gibi bir niyetim de yoktu. Birçok hatayı üzerinde barındıran bir kısa film oldu ama aklımdaki soruları takip ettim diyebilirim.

 

Sence hızla gelişen teknolojinin, kısa filme ne gibi katkıları olabilir? Neler götürür?


Bu sorunuza kesin bir yanıtım yok ancak bir gözlemimi aktarabilirim. Filmimizin festival süreci pandemiye denk geldi ve biz filmi festivallere gönderirken fark ettik ki dünyada karantina, covid-19, pandemi temalı ya da isimli yeni festivaller doğuyor. Bunların sayısı neredeyse birkaç hafta içinde üç hanelere yaklaştı. Bu hızlı refleksler teknolojinin ulaşılabilirliği ve pratikliğiyle alakalı. Fakat niteliği nedir? Bu biraz tartışılmalı gibi.

 

Teknolojinin hızlı gelişmesi hareket alanımızı genişletiyor, bize bir pratiklik kazandırıyor ve daha çok üretmemize olanak sağlıyor kuşkusuz. Fakat şunu hatırlıyorum, çocukken annem fotoğraf çekerdi. Makinesindeki otuz altı pozdan yalnız birini kullanmaya hakkım olurdu. Makineyi boynuma taktığı zamanlarda o bir pozu çar çur etmemek adına tüm gün vizörden bakardım dünyaya. Benim için o bir poz sonsuz kıymetliydi. Şu an teknolojinin geldiği nokta bu duyguyu özlememe sebep oluyor.

 

Örnek aldığın, sinemasını sevdiğin, yerli ve yabancı yönetmenler kimler?

 

 

Disiplinimizi var eden tüm yönetmenleri sevebildiğim kadar seviyorum ve öğrenebildiğim kadar öğrenme çabasında oluyorum. Oldukça başarısız bulabileceğiniz yönetmenlerin bile biz 'öğrenen sinemacılar' için çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Fakat, ne zaman gerçekten kendime ayırdığım bir vaktim varsa aklımdan bir Ingmar Bergman filmi izlemek geçer. Her birini onlarca kez izlemiş de olsam.

 

Aynı dili konuştuğumuz birçok değerli yönetmenden yarın Dünya Sinema Tarihi güncellenirken birden çok sayfada bahsedilecek. Bu yanıyla yerelde çok şanslıyız gibi geliyor bana. Hepsinden çok şey öğreniyorum. Yurtdışındayken 'Bizim de Nuri Bilge Ceylanımız var' demekten büyük keyif alıyorum. Ezel Akay'ın filmlerini yeniden yeniden izleme hakkımdan vazgeçmemek için elimden geleni yapabilirim.

 

Türkiye’deki film festivalleri ve kısa filmcilere yaklaşımları konusunda neler söylemek istersin?


Benim Türkiye'de daha önce bir festival pratiğim olmadı o yüzden bu konuda konuşabilecek yetkinlikte değilim. Ancak gözlemlediğim kadarıyla son yıllarda kısa film üreticilerinin kendilerini ifade edebilecekleri alanlar genişliyor bu da üretime teşvik ediyor olabilir.

  

Son olarak gelecek planlarından bahsedelim…


Bir zaman önce uzun metraj bir senaryo yazmıştım. Onun bir gün çekmeceden çıkabilme ihtimalini düşünüyorum. Bir ayağımın yurtdışında olma hali bana çok şey öğretiyor, bunu sürdürebilmek istiyorum.

 

twitter.com/firatsayici

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Gökçe Demirkıran: "Spor dünyasında y...

Gökçe Demirkıran: "Spor dünyasında y...

Fırat Sayıcı

Cem Güzel: "Bu filmle, izleyicilere ...

Cem Güzel: "Bu filmle, izleyicilere ...

Fırat Sayıcı

Betül Günay: "Troya, eski bir hikâye...

Betül Günay: "Troya, eski bir hikâye...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter