Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

GENÇ PEHLİVANLAR belgeselinin yapımcısı ASLI AKDAĞ ile Röportaj

GENÇ PEHLİVANLAR belgeselinin yapımcısı ASLI AKDAĞ ile Röportaj
Yazar: Fırat Sayıcı "Türkiye’de anlatılacak çok hikaye var ancak yenilikçi düşünen yönetmenlere de ihtiyacımız var."

Geçtiğimiz ay dünyanın en önemli festivallerinden biri sayılan Berlin Film Festivali'nden özel mansiyon ödülüyle dönen "Genç Pehlivanlar" belgeselinin yapımcısı Aslı Akdağ bu ay özel konuğum. Yapımcılık konusunda yüksek lisanslı... Kendisi aynı zamanda bir avukat. Ağırlıklı olarak sinema ve tv sektöründeki davalara bakmakta. Bu konuda da bir hayli başarılı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Sinemaya, özellikle de belgesele verdiği emek ve sevgi ise onu hayatta en çok mutlu eden nedenlerin başında geliyor. Bu yıl İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar'a da bir projesi seçilen istekli ve başarılı yapımcı eminim ki, çok kısa bir sürede adından daha sık söz ettirecek.

 

Öncelikle biraz kendinden ve neler yaptığından bahseder misin?

 

Ankara’da doğup Denizli’de büyüdüm ve Dokuz Eylül  Üni. Hukuktan mezun olduktan sonrası İstanbul’a geldim.  Ortaokul yıllarından başlayan ve ilk çalışma yıllarıma kadar da devam eden oyunculuk sevdasıyla başladı esasen benim yapımcılığa uzanan serüvenim. Tiyatro, setler.. Tüm bu süreçte bir taraftan avukatlığa da devam ediyordum. Tabi ilgi alanım dolayısıyla Fikri mülkiyet haklarında uzmanlaşmaya yöneldim. Ardından Hukuk formasyonunun etkisiyle de olsa gerek yapımcılığın ne kadar keyifli bir süreç olabileceğini keşfettim. Mutfaktaki şefi seçen, menüyü oluşturan, nasıl bir kitleye hitap edeceğini bilen; dekoru, tasarımı, müziği buna göre seçerek insanları haz almasını sağlayan bir maestro gibi... Tabi daha da güzeli buradaki yapılan iş dünyaya etki edebilecek potansiyele sahip, tüm duyulara hitap edebilen bir anlatım diline, sinemeya dairdi.  Bu merakım sonucunda işi daha da iyi öğrenebilmek adına Kadir Has Film ve Drama Yapımcılık programında yüksek lisans yaptım. Buradaki derslerim esnasında da sektörün önde gelen yapımcılarının atölyelerine katıldım; mesleğimi de sürdürürken yapımcılığa dair kendimi besleyebileceğim ne varsa katılmaya çalıştım. 2011 yılı iki işim için de bir dönüm noktası oldu. Fikri mülkiyet alanında çalıştığım hukuk büromu, Royal-T Danışmanlık firmasını kurdum. Yapımcılık alanında Türkiyenin önemli isimlerinden olan Zeynep Atakan’ın yanındaki kısa çalışma süremde yolumun kesiştiği Mete Gümürhan ile de Türkiye’de Kaliber Film şirketini kurduk. Bağımsız ve yenilikçi işler yapmayı hedefledik. Nitekim “Genç Pehlivanlar” isimli, benim yapımcısı olduğum Mete’ninse yönetmenliğini üstlendiği belgeselimiz dünya prömiyerini Berlin’de yaptı ve burada Özel Mansiyon Ödülüne layık görüldü. Farklı bir iş yaptığımıza ve filmin daha da çok başarılara imza atacağına inanıyoruz. Ben daha çok belgesel yapımına dönmemden ötürü kendi firmamla yapımcılık serüvenime devam etmeyi planlıyorum. Fm FilmWorks ile yapımını gerçekleştireceğim belgesel projem Sınır Bozukluğu, Köprüde Buluşmalar kapsamında ilk sınavını verecek.  Bir taraftan da fikri mülkiyet alanında doktora çalışmalarıma ve avukatlığa devam ediyorum.

 

Senin için belgeselin tanımı nedir?

 

Belgesel, adı üzerinde gerçekliklere dayalı olarak çekilen, sinemasal bir anlatım türüdür. Bu dilin dünyada pekçok farklı örnekleri mevcut. Benim burada  zamansal bir çizgiden, konuşan kafalardan oluşan bir yapımla gerçeklikleri aktarmak tercih konusu değil. Dökü drama, Mockumentary gibi türlere henüz ülkemizde pek rastlayamıyoruz. Ben sanırım bazı gerçeklikleri anlatırken anlatılanın ağırlığına uygun olacak şekilde buna biraz mizah sosu da katılması gerektiğini düşünüyorum. Ya da Genç Pehlivanlar filminde yaptığımız üzere, gerçek olayları manipüle etmeden bir belgeseli çekmek de, yönetmenlerin önündeki zorlu bir yol ve de ulaşılması keyifli bir hedef gibi bana kalırsa. Türkiye’de anlatılacak çok hikaye var ancak yenilikçi düşünen yönetmenlere de ihtiyacımız var.  Yönetmenlerimiz kurmacaya yönelmek yerine kurmacaya yakın bir anlatım diliyle de belgesel çekmeyi deneyebilirler diye düşünüyorum.


  

 

Belgeseli bir araç olarak mı görüyorsun? Yoksa söz gelişi bir 10 yıl sonra da, kısa filmler, belgeseller çekeceğim diyor musun?

 

10 yıl uzun bir süreç ama şunu biliyorum ki belgesel yapmak, beni heyecanlandıran, farklı bir iş. Önemli olan tutkuyla savunabildiğiniz ve sizi harekete geçiren bir proje bulmak. Bu uzun metraj bir film de olabilir ancak bunun zamanı var. Önce kafamdaki belgesel projeleri tamamlamak hedefim. Bir de animasyon film hayalim var. Ama her şey doğru zamanda.

 

"Genç Pehlivanlar"ın hikayesi neydi?

 

Önce iki pehlivan kardeşi çekecekken ailenin muvafakatini geri çekmesi üzerine yatılı bir güreş okulunu keşfetmemiz sonucunda yaptığımız bir kurmaca belgesel filmdir Genç Pehlivanlar. Buradaki ‘kötü’de kesinlikle bir ‘iyi’ vardı ki bu olay bizi, çok daha katmanlı bir serüvene tanık olabileceğimiz bir yere sürükledi. Amasya’da yatılı bir güreş okulunda okuyan 10 ila 17 yaşındaki küçük pehlivan adaylarının bu okulda görüşmeyi öğrenirken diğer bir okulda da genel eğitimlerini tamamladığı bu hikayedenin anlatımına dair hedefimizde, güreş sporundan çok bu çocukların psikolojisini ve yaşantısını aktarabilmek vardı.

 

"Genç Pehlivanlar"daki karakterlerden biraz bahseder misin?

 

‘Genç Pehlivanlar’, çocukluktan yetişkinliğe geçen ve ailesinden ilk defa ayrı düşen küçük pehlivan adaylarının hayata karşı olan mücadelesine tanık olmamızı sağlıyor. İlk defa yuvadan kopuş, arkadaşlarının aynı zamanda rakipleri olması, şampiyonluk hedefi, özlem, hırslar, kaygılar.. Ancak içeriğinde pekçok mücadeleyi barındıran bu filmin asıl vurucu ve farklı olan tarafı, ergenliğe geçişte ve kimlik arayışında ekstra bir çabayı gerektiren bir sorumluluğun yüklendiği ufak bedenlerin hikayesini aktarabilmesi. Bu yılların zorluğunu iyi kötü hepimiz hatırlarız. Genç Pehlivanlar’daki 10 ile 17 yaşındaki bu küçük kahramanlarımızın kendilerinden bir de beklenen şampiyonluk hayalleri var. Ekonomik olarak yüksek gelirli ailelere mensup olmayan bu çocukların hepsinin hayali dünya şampiyonu olmak; ailelerin arzusu da bu yönde olunca elbet kendini sadece kendine değil; ailene, arkadaşlarına, çevrene ve dünyaya da kanıtlamak durumundasın.


 

Örnek aldığın, sinemasını sevdiğin, yerli yönetmenler kimler?

 

Yerli yönetmenlerden Aslı Özge, Yeşim Ustaoğlu, Nuri Bilge Ceylan ilk aklıma gelenler ama onlarca iyi isim olduğunu da düşünüyorum.

 

Türkiye’deki film festivalleri ve belgeselcilere yaklaşımları konusunda neler söylemek istersin?

 

Antalya Film Festivali kapsamında Antalya Film Forum geçtiğimiz yıl belgeselcilere kapılarını açtı. Keza İstanbul Film Festivali kapsamındaki Köprüde Buluşmalar da öyle. Türkiye’de de belgeselin sinemasal gücü keşfedildi. İyiye gidişin daha da desteklenebilmesi için daha fazla fon olmalı. Bakanlığın fonu –özellikle son derece kısa bir çekim takvimini zorunlu kılıyor olmalar dolayısıyla da- oldukça yetersiz kalıyor maddi açıdan.

 

Son olarak gelecek planlarından bahsedelim… Yeni projelerin neler?

 

Sınır Bozukluğu, özellikle sınırlara duyduğumuz takıntıdan yola çıkarak geliştirdiğimiz bir proje. Henüz geliştirme safhasında olduğu için çok detaylarına girmeyi tercih etmiyorum. Özetle 2 belgesel, bir kurmaca ve bir animasyon projesi üzerinde çalışıyorum. Sinemasal olarak tatmin edici olacağını anladığımız noktada reklam projeleri gibi farklı işlere de birlikte çalıştığım arkadaşlarımla ılımlı bakıyoruz.

 

Twitter.com/firatsayici

 


 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter