Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

“Dağ” Filmlerinin Yönetmeni Alper Çağlar İle Röportaj

“Dağ” Filmlerinin Yönetmeni Alper Çağlar İle Röportaj
Yazar: Deniz Ali Tatar “Dağ filminin lezzeti, hikâyesinin gerçek bir mekânda geçmesi.” Alper Çağlar

“Dağ 2 “ vizyona daha girmeden, girdikten sonra da daha da yüksek bir etki yarattı. 1 aydır vizyonun en çok izlenen filmi olan “Dağ 2” beklenen birçok yerli yapımı köşede bıraktı. Özellikle ilk filme oranla daha güçlü, ayakları tam yere basan kaliteli bir iş izlediğimiz “Dağ 2” yi yönetmeni Alper Çağlar ile konuştuk. Çağlar, film için büyük emek sarf ettiklerinden söz ederken senaryosunda kurduğu matematiklere de dikkatleri çekmek istiyor. Aynı zamanda filmde farklı yerlere de parmak basan Alper Çağlar ile keyifli röportajımıza hep birlikte bakalım…

 

“Doğru öykünün, doğru ilhamın gelmesi lazım.”


 

D.A.T. – Alper Bey, hoş geldiniz. Başarılar diliyoruz Dağ 2 filmi için. İlk filmden çok daha güçlü bir film izledik bence. Öncelikle merak ettiğim, ikinci filme nasıl karar verdiğiniz.


A.Ç. – Çok teşekkür ederim. Dağ’ın ilk filmi, çok ilginç bir seyirci kitlesine kavuşmuştu, filmi çok sevenler vardı. Mesela, bir film 5 milyon gişe yapabilir ama hemen unutulabilir bir sene. O seyirci kitlesini tutmakla alakalı bir mesele. Bizim film kendi bütçesine göre iyi bir gişe yapmıştı. Ve kitlemiz, filmin facebook hesabından ilk filmden bu yana bizimle kaldı. Biz de onlarla iletişimimizi sürdürüyorduk. Bir devam filmi için de çok istek geldi. Ama sonuç itibariyle doğru öykünün, doğru ilhamın gelmesi lazım. Bu Işid daha yeni ortaya çıktığı zamanlardı ve kimse sevmiyordu. Her türlü güce karşı da barbar bir kuvvet. Acaba Oğuz’la Bekir’i böyle bir operasyona entegre edebilir miyim diye düşündüm. Ama şöyle bir sorun çıktı. Oğuz ve Bekir, sürekli didişen iki arkadaş böyle bir ortama nasıl girecek? Mülakat yapmak için emekli bordo bereli subay ve astsubaylarla görüşmeye başladım. Şehir efsanesi gibi detayları bilinmeyen bir organizasyon Özel Kuvvetler. Onlar da gizli olsun istiyorlar zaten. Mülakatlardan sonra resmi kanallardan Genelkurmay’a ulaştık. Onlar da bizim filmimizi biliyordu, bu da bizi hem şaşırttı hem de mutlu etti. Onlar da olanaklar için resmi başvuru yapmamızı istediler. Ben bir yandan emekli personelle mülakat yapıp senaryoyu devam ederken, izinlere de başladık. İzinler verildiğinde de çok mutlu olduk, çünkü Türkiye’de neredeyse verilmeyen izinler bize verildi. Bazı şeyleri direttik tabi. Mesela suni silah kullanın dediler ben de illa bizim yerli ürettiğimiz WPT silahlar olsun diye uğraştım. Çok ısrar sonrası onlar da beni Makine kimya ile görüştürdü. Oradaki izinler de çekime bir gün kala çıktı. Çekim zamanı izin alamasaydık felaket olurdu, malzeme olmadan. 

 

“Bekir ve Oğuz’un yanına yeni filmde güçlü karakterler de gerekiyordu.”


 

D.A.T. – Filme eklenen yeni karakterler var. Onları nasıl oluşturdunuz?


A.Ç. – Bahsettiklerimin ardından ekibimizi kurmaya başladık. Önceki kadrodan sadece Ufuk ve Çağlar vardı. Sadece onlar da yetmezdi çünkü onlar çok farklı bir dünyaya giriyorlardı. Flashback de çok kullanıyoruz, ben de çok severim. Onların yanında sağlam ve güçlü karakterler gerekiyordu. Ahu Türkpençe’nin oynadığı karaktere çok özendim. Ana karakterlerin fikirlerine muhalif ve güçlü bir kadın karakteri oluşturmaya çalıştım. Filmdeki, benim yönetmen olarak incelediğim uzaktan baktığım zaman en farklı şey bakış açılarıdır. Ceyda karakteri sahnede bir fikir savunuyor diyelim. Tamamen seyircinin antipatisini toplayacağı bir fikir savunsa, antagonist olur. Ceyda’nın da savunduğu doğrular var. Ama farklı perspektiften Veysel Yarbay ve Bordo Berelilerin de savunduğu bir doğru var. Bunlar da olayın doğasıyla ilgili bakış açıları. O yüzden Ceyka karakteri filmde ilginç bir karakter oldu. Filmde aslında Ceyda’nın da Veysel’in de fikirleri bir anlamda ortak noktada buluşuyor. 

 

“Ceyda karakteri için Ahu Türkpençe aklımda olan ilk isimdi.”


D.A.T. – Hiç tereddüte düşmediniz mi peki o kadar erkek karakterin arasına bir kadın karakter koymada?


A.Ç. – Aslında güzel bir şey oldu. Çok aradık o karakteri canlandırabilecek kadın oyuncuyu ve birçok oyuncuyla görüştük. Ahu aslında aklımda olan ilk isimdi, fakat onun bir meşguliyeti vardı. Tanışıyorduk, ama bir olay vardı onu netleştirmemiz gerekiyordu. Ahu’nun hem o çıkışırken hırçın davranırken, hem de kendi tarafına empati yaratabilecek performansı verebileceğini biliyordum. Knedşsi de o istediğim temaya uygunluğu çok iyi sağladı. 

 

D.A.T. – Silahlar konusunda oyuncularla nasıl bir çalışma yaptınız?


A.Ç. – Aslında Ahmet Pınar vardı filmimizin oyuncusu. Kendisi ilk önce bizim filme taktik danışmanı olarak başladı. Silahlar nasıl tutulur, fiziksel olarak nasıl siper alınır, nasıl hareket edilir bunları oyunculara öğreten insandı. O ara Eşref karakteri için bir oyuncuyla görüşüyordum, fakat olmadı. Ahmet dedi ki, ben bu karakteri çok iyi oynarım, çünkü çok konuşan bir karakter de değil. En komik olanı da fazla konuşmamasına rağmen çok iyi oynadı. 


 

D.A.T. – Genelde yönetmen der seni de oynatalım diye ama burada tam tersi olmuş…


A.Ç. – Tanrı vergisi bir kabiliyeti var Ahmet’in. Ahmet’in fiziksel anlamda da bu bilgiye sahip biri olarak oyuncuların yanında ekipten biri olarak yer alması çok doğru bir karar oldu. Oyuncu ekibi zaten birbiriyle çok iyi anlaştı, , aynı zamanda cast ve ekip de birbiriyle uyumlu çalıştı. Bu durum beni de çok memnun etti. Filmi de gerçek mekânlara gidildi ve o malzemeleri gerçekten çıkarttık. Malzemeleri taşırken ufak münakaşalarımız oluyordu, ama zorundaydılar çünkü fiziksel anlamda filmde o zorluğu vermek durumundaydık. Özellikle aksiyon işlerinde yer almamış oyuncularımız bizi çok şaşırttılar ve çok iyi iş çıkarttılar. Ahmet de bir yandan benim vezirim gibi yardımcı oldu herkese.

 

“Kültür Bakanlığı projemize destek verdi. Çekimler sırasında yerel halkın da bize yardımı oldu.”


D.A.T. – Çekim süreciniz nasıl ilerledi?


A.Ç. – 3 ay boyunca sahan akşam kafalar ütülendi, ama iyi oldu. 8 hafta planlamıştık ama 10 hafta kadar sürdü çekimler. 12 saatlik çekim vaktine aksiyon sahnelerini sığdırmak zaman alacağı için hızlı hareket etmemiz gerekiyordu.10 bin kilometre yol kat ettik. O da ilginç bir duygu katmıştır. Çünkü o aşılan yollar bir süre sonra filmdeki mücadele ile çekimler için yapılan mücadele paralel gitmeye başladı bu da çok iyi oldu. Son 2 hafta da, eğitimlerin ve diğer sahnelerin yer aldığı flashbackler çekildi.

 

D.A.T. – İlk filme oranla daha güçlü bir film izliyoruz. Aralarında yıl farkı da var tabi ama ikinci filmde bu kadar kart artmasının sırrı nedir?


A.Ç. – Aslında bütçe olarak ilginç bir dinamik var. Ama sanıldığı kadar yüksek değil. İlk film, kazandığı paraya göre en düşük bütçeli film gibiydi. İkinci filmde de sonsuz radikal bir rakamda değil. Kültür Bakanlığı’nın desteği olmasa bu filmi yapamazdık. Onlar çok kritik miktarda destek verdiler. Yerel halk da bize yardımcı oldu tabi. Beypazarı’nın köyünde yaptığımız çekimlerde o halkın desteğini yadsıyamayız. Bir set inşa edilmedi orada tabi. Dağ filminin lezzeti de oradan çıkıyor. Gerçek bir mekâna yani filmin temasına benzeyen mekâna ekibi götürmek, onu hile yapıp mekânı ekibe getirmekten daha iyi oluyor. 

 

“Türkiye’de çekilen her filmin hikayesinin geçtiği gerçek mekanlarda çekilmesi lazım.”


 

Alper Çağlar, çekim sürecinden bahsetmeye devam ediyor…


Ekip şikâyet ederek, o tepeleri tırmandı ve sırtlarında da o yüklü malzemeleri taşıdı. O bayrak direği de mesela çok ağır, o bile taşındı tepelerce. Birçok şey fiziksel yapıldı. O da hayatları boyunca, en azından filmi izledikten sonra gurur duyacakları bir şey olacak. Bizim ülkemizde gerçek mekanda filmi çekme durumu çok olmuyor, ama bence bu durumun daha çok olması lazım. Çünkü bir oyuncu enerjisini ve motivasyonunu fiziksel hafızasından aldığı için, Dağ’da bunu becerdik. 

 

D.A.T. – “Dağ 2” filmini izleyen bir sinemasever bu filmde ne bulacak, ne hissedecek?


A.Ç. – Benim amacım gerçekçilik vakfı üstüne heyecanlı bir öykü kurgulamaktı. Ve inanın duyduğum hikâyelerin yarısı kadar bile abartmadık. 15 Temmuz gibi yaşanan olaydan sonra zaten kimse abartmış diyemez. Çünkü çoğu insan buna yakın durumları şehirlerinde yaşadı. Bence öncelikle askerlerin fedakârlıklarına katılan, askerlerin doğası gereği zor bir hayat yaşadıklarını anlayan insanların, heyecanlanmak için, duygulanmak için ve belki toplumsal olarak bir genel moral, destek ve onların bakış açısını da yansıtıyoruz. İzleyiciler biraz bunları görecek ve hissedecek. Bu filmi, mutlu olmaları için seçebilirler.

 

D.A.T. – Çok teşekkür ederiz bu röportaj için. Umarız “Dağ 2” daha da başarısını artırır.


A.Ç. – Ben de çok teşekkür ederim.

 

Twitter.com/CarpeDiem_Dali

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter