Popüler Sinema

Gürcan Yurt’un çizgilerinden çıkan ve 1997 yılında L-Manyak adlı mizah dergisinin 19.sayısında boy göstermiş olan ‘’Robinson Crusoe ve Cuma’’ hem müdavimlerini, hem de ilk kez izleyecek olan seyircileri tatmin edecek bir beyazperde macerasıyla karşımızda.

 Öncelikle, Gürcan Yurt’un filmin hem yönetmenliğini hem de senaristliğini üstlenmesi büyük avantaj. Zira kendisi bu 17 yıllık serinin de yaratıcısı. Hal böyle olduğundan da karikatür dizisindeki ambiyans, direkt olarak filme de kusursuz bir şekilde yansıtılmış. Adanın dizaynı, oyuncuların karakterleriyle yakaladıkları uyum ve mizansen, hatta okyanusun rengi bile sanki okuduğumuz o karikatürü izliyormuş hissiyatı yaratıyor. Filmin sinematografik açıdan yakaladığı bu canlılık da açılış kısmı itibariyle bilhassa serinin hayranlarını yakalamayı başarıyor.

Bunun yanında, ben oyunculukların gerçekten çok başarılı ve cast seçiminin de nokta atışı olduğunu düşünüyorum. Serhat Kılıç (Robinson) ve John Nyambi’nin (Cuma)  diyalogları ve birbiriyle olan atışmaları sayesinde kimyaları o kadar güzel tutuyor ki karikatürdeki karakterlerle yadırganma gibi bir problemleri de olmuyor. Özellikle Nyambi’nin sempatik Türkçesi, dillere pelesenk ettiren ‘’abijim’’ ifadesi de cabası. Diğer rollerde gördüğümüz Beyti Engin, Damla Debre ve Ebru Yücel de gayet iyiler.

Ancak, filmin bazı noktalarına değinmekte fayda var. Örneğin, serinin hayranları başta olmak üzere pek çok kişi, film ve karikatür dizisi arasındaki mizahi dilin birbiriyle pek uyuşmadığından dem vurabilir. Aslında öyle çünkü Gürcan Yurt, filmi çekerken DVD ve TV haklarını dikkate alıp bir otosansür uygulayarak, tüm küfürlerin ve cinselliğin dozunu hafifletmiş. Bence bu uygulama, Robinson ve Cuma’nın karikatürlerini okumamış olan seyirciler için de uygun olmuş.

Bir de şunu söylemek lazım. Eğer, serinin tarzına pek aşina değilseniz filmin bazı sahneleri ve diyalogları sizi rahatsız edebilir. Çünkü Robinson ve Cuma’nın mizah konusundaki omurgasını cinsellik, ırkçılık, küfür, seksist yaklaşımlar ve ikiliye has eril dil besler. Filmde de tüm bu bileşenler mevcut. Aslında geçmiş yıllardaki mizah dergilerinin yaratmış olduğu bir dönemin fenomen çizgi karakterlerine bakarsanız orada da aynı durumu göreceksiniz. Hatta büyük resme bakarsak 2000’li yılların sonlarına doğru yerli komedilerin, mizah dergilerinden nemalandığını görmek de mümkün. Misal, Recep İvedik! Şahan Gökbakar’ın söylediğine göre, Recep İvedik, Sacha Baron Cohen’in benzer nitelikleri ve dinamiklerini taşıyan Borat tiplemesinden esinlenmiş. Ama işin mizah kısmına baktığımız zaman Robinson ve Recep arasında aslında pek bir fark olmadığını göreceksiniz. Zira ikisi de maçodur, çevresindekilere göre lümpendir, kendi hegemonyalarını zayıf insanlar üzerinde alabildiğine kullanırlar vs vs. Evet ülkemizde, son yıllarda ‘’Recep İvedik komedileri’’ arttı. Oradan buradan bilinen, yapay ve kaba komediden yolunu bulan tiplemeler türedi. (Sabit Kanca, Ali Kundilli, Şevkat Yarimdar…) Ama şunu da unutmayalım ki, nasıl tüm bu tiplemeler Recep İvedik’ten kopyalandıysa; İvedik de mizah dergilerinden okuduğumuz maço çizgi karakterlerin (Robinson, Arap Kadri, Kötü Kedi Şerafettin gibi) bir yansıması aslında.

Son tahlilde, ‘’Robinson Crusoe ve Cuma’’ uyarlandığı karikatür dizisindeki dünyayı birebir beyazperdeye aktarmasıyla canlılığını korurken, dizinin yaratıcısı Gürcan Yurt'un senaryosuyla da daha eğlenceli bir hal alıyor. Bana kalırsa, Gürcan Yurt, bu filmle birlikte Türk Sineması için yeni bir kapı açtı. Malumunuz, bir başka fenomen çizgi karakter olan Kötü Kedi Şerafettin’in 3D beyazperde macerasını da önümüzdeki aylarda izleyeceğiz. Belki bundan sonra, Uğur Gürsoy’un Fırat’ı ya da Bahattin’i, Bülent Arabacıoğlu’nun ‘’En Kahraman Rıdvan’’ı ve hatta daha oturaklı bir yorumla Yılmaz Aslantürk’ün ‘’Otisabi’’sini bile izleme şansına nail oluruz. İyi seyirler.

Twitter.com/FilmNotlari