(7.9/10)
Üye: Banu Bozdemir
|
İlki 2003 yılında vizyona giren, bir toplaşma ve insanoğluna (bebeği ailesine ulaştırma azmi) yardım kampanyası gibi doğan Ice Age / Buz Devri seri açıkçası hemen dikkatleri üstüne toplamayı başarmıştı. Öyküsü çok tatmin edici olmasa da karakterlere yüklenen komiklikler ve ara espriler filmi bugünlere getiren detaylar. |
Kaplan Diego, Miskin Sid, Mamut Manny ve sincap Scrat. Sincap Scrat’ta biraz durmak gerekiyor. O sevimli maskot ve peşinden sürüklendiği palamutu filmin gülmece unsurlarının başında geliyor. Palamutunun peşinde şekilden şekle giren, ezilen, pörtleyen, yassılaşan bu hayvancık son bölümde pek az karşımıza çıktı sanki. Ya da onu filmin reklam yüzü ilan eden bünyelerimize yetmedi varlığı… Ama onu izlemede kalmak lazım!
Her bölümde bir hayvanımızı baş göz eden film, bu bölümde de karizmatik kaplanımız Diego için kasıyor. Bu arada filme en fazla yan karakter ikinci filmde dahil olmuştu hatırladığım kadarıyla. Ama bu da hiç fena değil, koca bir gemi dolusu korsan! Ice Age günümüzden 20.000 yıl öncesinde buzul çağında geçtiği için o zamanlara ilişkin detaylar da barındırıyor ama çok az. Çünkü her yerin buzlarla ve hayvanlarla kaplı olduğu ortamda fazla detaya inilemiyor. O zamanlar çevreye ilişkin sorunlar da olmadığı için öykü karakterlerin maceraları şeklinde geçip gidiyor. Üçüncü bölümde dinozorlar dahil olmuştu mesela hikayeye, orada biraz macera dozu artmıştı ama bana en hareketli, macera dozu yüksek bölüm Buz Devri / Kıtalar Ayrılıyor olarak geldi. İşin içine giren korsanlar ve karşı karşıya gelen gruplar, kamplaşmalar derken yine öykü akıp gitti…
Ice Age bu kez daha denizlerde geçiyor, buz dağlarından yapılan gemiler, ayrılan kıtalar ve sahile ayak basma sahneleri gerçekten de sahici… Yalnız işin içine korsanlar girince birazcık Korsanlar / The Pirates tadı almadım değil! Belki de denizcilik ritüelleri genelde aynı olduğu içindir! Ama filmin ayrıntıları çok başarılı tabii, kokarca Gupta’nın korsan direğinin bayrağı olması, Sid’in büyükannesi yaşlı ve dinamik Granny’nin ortamı yabancılaştırıcı esprileri ve Diego’yla korsanların arasına sıkışmış Shira’nın cilveleşmeleri de bu bölümü tamamlayan ayrıntılardı. Tabii denizde görülen serap benzeri çağrılma seremonileri de çok başarılıydı.
Ben kendi adıma tamamen hayvanlar (ilk bölümde aralarına insan aldılar ve sonra da vazgeçtiler insandan) dünyasında geçen animasyonlara bayılıyorum… Belki de insanlar olmadan daha mutlular, kafalarına estiği gibi davranan, yanlışı ve doğruyu içgüdüleriyle halleden harika yaratıklar onlar. Bu son bölümdeki Kaptan Kart’ı biraz insan kurnazlığında algıladım zira. Bence yaratıcıları da o bakış açısıyla tasarlamışlar onu!
Zaten animasyonun genelinde tiplemeler görünüş olarak sevimli değil, karakter olarak sevimliler. Bu da filme farklı bir derinlik ve tat katıyor. O yüzden bazı yerler gerçekçi yansıyor, üç boyut bazı yerleri daha da sahicileştiriyor. Dünyanın başka bir ucunda, başka bir zaman diliminde çeşitli maceralar yaşayan, çocuklara artık olmayan hayvanların dünyasından duygusal anlar sunan animasyonun devamı gelir mi bilmiyorum ama devam ederse yeni karakterler de gelecek gibi duruyor… Biraz daha çevreci mesajlar verilse daha mı iyi olur sanki!
Banu Bozdemir