Popüler Sinema

1990’ların medya çılgınlığını, ilgi alanlarımızın ve hayranlıklarımızın masa başındaki editörlerin parmaklarının ucunda olduğunu gösteren şiddet dolu bir yapım var karşımızda. Yazarı ise tabii ki Quentin Tarantino! Bu kadar vahşet dolu, sapkın bir film başka kimin kaleminden çıkabilir ki zaten? İzlendiğinde, Andy Warhol’un ‘’Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak’’ sözünü akıllara getiren film, televizyonun hayatımızdaki yerini ve bizi ne kadar etkilediğini çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. 

Sapık babası, sindirilmiş annesi ve bu ikilinin meyvesi olan küçük kardeşi Kevin ile birlikte aynı evde yaşayan Mallory, ezilmekten ve tacize uğramaktan bıkmış genç bir kadındır. Kasap Mickey, bir gün Mallory’nin babasına kilolarca et getirdiği sırada Mallory ile karşılaşır. İlk görüşte aşk çiftimizi etkisi altına alır. O an evden birlikte çıkıp babanın arabasını çalarlar. Yakalanan Mickey hapse atılır ama orda kalmaya hiç niyeti yoktur. Bir fırsatını bulup atını ölüme süren Mickey hapisten kaçmayı başarır. İlk durağı Mallory’nin evidir. Mickey & Mallory önce sapık babasını daha sonra da tüm olanlara sessiz kalmayı tercih eden annesini öldürür. Bu ilk cinayetleri, son cinayetleri olmayacaktır. Birkaç hafta içinde onlarca kişi öldürerek ünlü TV şovu ‘’American Maniacs’ın’’ radarına girmeyi başarırlar. Her geçen gün ölüm saçarlar, arkalarında bıraktıkları her ceset onları daha da ünlü yapar. Artık sadece Amerika’da değil tüm dünyada fenomen haline gelmişlerdir. Maalesef kaçınılmaz son gelir çatar... Katil aşıklar yakalanır. İdama gidecekleri sırada ise kendine çıkar sağlamak isteyen medya Mickey’nin son dakikalarını bir reyting malzemesi olarak kullanmak ister. Ancak canlı yanında Mickey’nin cinayet üzerine sözleri hapishanedeki mahkumlar arasında bir uyanış, farkındalık yaratır. İşler iyice çığırından çıkacak medyanın silahı kendini hedef alacaktır.

Tarantino ile Oliver Stone arasında kavgaya gidecek tartışmalara sebep olan film, kaleme alındığında çok daha eleştirel ve sert bir senaryo iken Oliver Stone tarafından yumuşatılıp makaslanarak beyazperdeye taşınmış. Bu haliyle dahi bazı sahneleri sansür yemekten kurtulamamıştır. Adeta popüler kültürün gücünün doruklara çıktığı günümüzü öngörmüş bir yapım Natural Born Killers. Gündemi takip etmeyenin bir şekilde ötekileştiği dönemde, önümüze sunulan Mickey & Mallory oluyor. Hor görülen şiddet dolu gençler bir anda ünlü olup tüm dünyanın odağı haline getirilebiliyor. Ancak onlar sadece yem. Asıl gözümüze sokulmak istenen reklamlardaki kutup ayılarının içtikleri Coca Cola! İkincisi ise Coca Cola içen ayıların mutlu yüz ifadeleri(!)

Anlatılan hikaye kadar filmin dili de postmodern. Kuralları yıkıp geçen, karmakarışık ve inanılmaz dinamik bir kurguya sahip film. Dramatik bir olayı sitcom ile anlatan sekanstan, çizgi film sahnelerine, genel planlardan, çok detay planlara atlayan izlemesi bir nevi zor da bir film.

Scorsese ve Tarantino gibi ustalarla çalışan görüntü yönetmeni Robert Richardson da bu çılgın filme imzasını atmış. Arka arkaya gelen sahnelerdeki farklı filtre kullanımları, doğallığı pek de umursamayan ışık tercihleri ile filmin çılgınlık seviyesini arttırmayı başarmış. Sonuç olarak neresinden tutulursa tutulsun hastalıklı, garip ve bir o kadar da eleştirel bir film ortaya çıkartmayı başaran Oliver Stone bu eseriyle Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü ile dönmeyi başarmış.

Twitter.com/TombalakAbi