Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Mikrofon

Mikrofon
Yazar: Seza Köreken Yalçınkaya

Pandemi dolayısıyla ertelenen 39. İstanbul Film Festivali MUBI’yle işbirliği yaparak festivalde iz bırakmış filmlerle izleyiciyi “İstanbul Film Festivali Özel” gösterimleri düzenleyerek buluşturuyor. Listedeki tüm filmler izleyicinin zihninde yer edecek türde filmler ki her birini tekrar izleyip yeni bir gözle bakmak mümkün. 2010 Mısır yapımı Microphone/Mikrofon İskenderiye’de çeşitli dallarda sanatla uğraşan kişilerin sansürle verdiği mücadeleyi anlatıyor. Müzik, grafiti, sinema gibi sanat dallarında özgün şeyler üreten genç nesil kendilerini ifade edecekleri bir alan bulamazlar ve yer altında üretime devam ederler.


Helenistik dönemin kültür merkezi İskenderiye’nin genel ruhundan çok yer altı ruhu ve alternatif sanatçıları konu alan filmde ana unsur merkezi yönetimin sansürcü sanat bakışı. Kendisinin de sanatçı olduğunu savunan bir otorite sanatı kendi bakış açısıyla sınırlar. Müzik yapan kişilerin sahne alabilmesi için şarkılarının Arapça olması gerekir. Arapça şarkı yapıyor olsalar bile kesinlikle yönetimi eleştirecek herhangi bir şeye yer yoktur. Bunun yanında sanatın icra edilişinin de otoritenin belirlediği sınırlar içerisinde olması gerekir. Kısacası özgün işlere Mısır’da yer yoktur. Yeni nesil yılmadan mücadele vermeye çalışırken bir önceki neslin hayal kırıklığı filmde küçük ve dağınık bir hikaye olarak sunulan ana karakter Khaled’in babasının sürdüğü yaşamdan anlaşılabilir.


Mikrofon Mısır’daki 2011 Devrimi’nden hemen önce çekildiği için devrimin altında yatan birçok etken filmde rahatlıkla gözlemlenebilir. Kısaca ifade özgürlüğünün olmamasının yanı sıra ülkedeki yaşam standartlarının düşük olmasının devrime sebep olduğu söylenebilir. Filmde bir akademisyenin kendisini yaşadığı topluma ait hissetmemesi ve orada yapacak daha fazla şey olmadığını düşündüğü için Avrupa’ya gitmek istemesi de otoritenin birey üzerindeki baskısının bir başka örneği. Her türlü bilimsel araştırmanın da kontrol altında olduğu bir ülkede bilim ürütmeye çalışan kişilerin yaşadığı zorluğa küçük bir bakış sadece. 


Filmde otorite ve sansür ilişkisinin yanında ülkedeki kadınların sürmesi istenilen yaşam da kadın haklarının olmadığı bir ortam sunuyor. Bunu otorite direkt olarak empoze etmiyor olsa bile ülkenin içinde bulunduğu muhafazakar düzen temelini aileden alarak tüm topluma yayılmış durumda. Kadınların sanatla ilgilenmesi hoş karşılanmıyor. Sahneye çıkmasınınsa açıkça tehlikeli hissedilebiliyor. Kadın hakları konusunda hassasiyet geliştirmiş bir akademisyense ister istemez toplumdan kendisini soyutluyor ve gitmenin yollarını arıyor. Keman çalan alternatif müzik yapan kadınlardan oluşan grubun üyelerinin hiçbir sahnede yüzü gösterilmiyor. İzleyicinin yüzleri tek açıkça görebildiği yer simsiyah makyajlı oldukları sahneler. Mikrofon’daki bir başka genç kadın karakterse otoritenin açıkça vandalizm olarak gördüğü grafitiyle uğraşıyor. Filmdeki kadınların konumu pasif bir direniş gibi görülebilir. 


Mikrofon, Canon EOS 7D’yle çekilmiş uzun metraj bir film. Bu yönden böyle bir filmin var olması bile devrimce görülebilir. “Fotoğraf makinesiyle film çekilir mi, çekilmez mi?” tartışmaları hala sürerken 2010’da bu seçimin getirdiği teknik zorlukları göze alıp ve bunun üstesinden gelmek bile filmin başarı öyküsünün en önemli noktalarından.


Mikrofon izleyicide öyle bir etki bırakıyor ki izleyici filmin sonunda devrim istiyor. Bir şeyler olsun da bu mücadele artık işe yaramış olsun. Belgesel ve kurmaca arasındaki farkı sorgulayarak başlayan ve sansürcü otorite ve sanatçı çatışmasını işleyen bir filmin vizyona gireceği sırada devrim olması hayatın ilginç tesadüflerinden ya da hayatın kaçınılmaz sürekliliği.

 

twitter.com/_cheshirekedisi

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter