Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Kaybedenler Kulübü Yolda

Kaybedenler Kulübü Yolda
(8.0/10)
Yazar: Deniz Ali Tatar

Hayat her an sürprizlerle dolu. Planlarımız sekteye uğrayabiliyor, ya da anında yeni bir karar alıyoruz… Ya da karşımıza ezber bozan, denk gelmesi zor diyebileceğimiz insanlarla karşılaşabiliyoruz... Hayatı bir yola benzetiyoruz ya kimi zaman, o yolun yolcusu olabilmek önemli. Yani  o yolu tamamlayabilmek de, sekteye uğramadan planda kalmak…


Benzersiz, kurallara meydan okuyan, her zaman genç hissettiren entelektüel kafası ve müzikleriyle “Kaybedenler Kulübü” 7 yıl önce zihinlerde yer etti. Uzun bir zamandan sonra özlenen kafa, bu kez yollarda ve tadı başka hikayeleri yeni yan karakterlerle bezenmiş bir şekilde gösteriyor. Bir önceki filmde ortak yazarlardan olan Mehmet Ada Öztekin, bu kez hem senaryoda hem de yönetimde başı çekiyor. Nejat İşler, Yiğit Özşener ve Rıza Kocaoğlu’nun özlediğimiz karakterleriyle devam ettikleri filme Hande Doğandemir, Merve Çağıran ve Sarp Akkaya da dahil oluyor. İlk filminin ötesinde başlayan “Kaybedenler Kulübü Yolda”, adından da anlayacağımız üzere yollarda başlıyor. Olimpos’ta kalabalık bir Kadıköy grubuyla keyifli bir tatille başlayan Kaan ve Mete’nin devam hikayesi, motorlarıyla birlikte İstanbul’a doğru çıkmalarıyla aslında yeniden başlıyor. Olimpos’ta Kaan’la tanışan Sevda, motorun arkasına atlıyor ve maceraya atılıyor. Daha sonra Mete ile takılan Gaye’nin de ekibe dahil olmasıyla rota oluşuyor. Karakterlerimiz bu yolculuğun sonunda, yolcuğun ve ilişkilerin hiçbir zaman planlandığı gibi olmadığını görüyorlar bir nevi.


2011 yılında izlediğimiz ilk “Kaybedenler Kulübü” her şeyi çok da fazla kafaya takmamayı, standart takılmayı, müziği sonuna kadar yaşamayı göstermiş alkol ve sex gibi anlatması kolay olmayan mevzuları cesurca dile getirmişti. Bu yüzden bu filmin devamının geliyor olması sevindiriciydi. “Kaybedenler Kulübü Yolda” Olympos’tan yola çıkıp İzmir Sığacık taraflarına selam veriyor ve çözümü İstanbul Kadıköy’e bırakıyor. Film bir yol filmi olduğu için, aslında ilk filme göre daha hareketli ve yerinde duramıyor görünse de, ilk filmde Kadıköy mekanlarının yoğunluğu göze çarpıyordu. Fakat burada yol hareketinin yanında, öykülere, dramlara ve öfkelere de rastlıyoruz. 


Filmin bir durumu çözmek gibi bir derdi yok. Hikayeler bir araya geliyor ve bütünde varacağı yere, zor da olsa varıyor. Kaan ve Mete’nin bu kez daha derin ve kişisel mevzularına iniyoruz ve yol da buna güzel bir eşlik. Kaan bu kez beklemediği anda aşka tutuluyor ve imkânsızlıklar çıktığında bile aşkına sahip çıkıp kaçırmayı bile düşünüyor. Kaan ve Sevda arasında yaşananlar güzel anlatılıyor, sürprizleri olan Sevda karakterinden itiraflar kısmı da, her ne kadar bir süre sonra abartıya kaçsa da, bence filme ayrı bir heyecan veriyor. Mete’nin yaşadığı alkol sorununa gelirsek, aslında o kısımda biraz daha detaya ihtiyacımız yok değil. Çünkü bu aslında büyük bir sorun ve bilgilerin verilmesi önemli. Mete ve Kaan’a radyoda destek olarak gördüğümüz, bir yandan da Mete ile duygusal ilişkisi olan Gaye karakteri ise ayrı bir renk katıyor. Ama gizli kalan ve açılamayan bir karakter olarak filmde, onun da kilidinin açılma ihtiyacı var. Erkeklerin geç olgunlaştığını herkes bilir, bu filmde de aslında bir erkeğin duymaya hazır olmadığı meselelerde neler yapabileceğini de görüyoruz, bu önemli. Kadın karakterlerin de varlığı ayrı önemli, çünkü aslında her zaman Erkeklerin canı sıkıldığında istediğini yapacağını değil, bir kadının da istediği zaman istediğini yapacağını görme durumu var.


Filmde dikkat çeken ayrıntı, Mustafa Nusa’nın hikayesi kuşkusuz. Filme ilham veren Kaan Çaydamlı’nın yazdığı bir öykü aslında, ama filmdeki Kaan’ın yaşadığı çıkmazla paralel bir bağı var öykünün. O yüzden Mustafa Nusa hikayesinin filmde ayrı bir parça olarak görmüyoruz, aksine filmin kopmaz parçalarına sıkı sarılmış bir hikaye diyebiliriz. 


Nejat İşler ve Yiğit Özşener’in aslında ilk filmde de başarılı bir ikili olup bunu Kaan ve Mete’ye de yansıttıklarını görebiliyorduk. İkinci filmde de aynı uyum her sahnede aynen devam ediyor. Filme psikolog olan Sevda karakteriyle dahil olan Hande Doğandemir ise bakışlarıyla izleyiciyi yakalayabiliyor. Zor sahneleri başarıyla halleden Doğandemir, özellikle Sevda’nın Kaan’a kapıdan isyanı çektiği sahnede adeta parlıyor. Merve Çağıran, Gaye rolünde filme iyi bir eşlik. Özellikle radyoda duygusallaştığı sahne ve Mete ile yol kenarında konuştukları sahnelerde başarılı. Rıza Kocaoğlu ve Sarp Akkaya’nın yayınevi sahneleri ise ayrı efsane. Filme neşe veren bu sahneler oldukça akıllıca yazılmış ve çok iyi oynanmış.


Kaybedenler Kulübü Yolda’yı izlemeyi berklerken en çok merak ettiğim konu ise müzik seçimleriydi. Çünkü daha önce duymadığım o şahane şarkıları Kaybedenler Kulübü ruhu sayesinde zihnime kazımıştım ve RocknRoll’u Kaybedenler ruhu sevdirmişti. Tabi ilk filme oranla az şarkı olsa da, favori olan şarkılarım var tabi ki. Daha teaser fragmanda Yavuz Çetin'den Sadece Senin Olmak şarkısını duyduğumda filmde bizleri neler beklediği meraklandırmıştı. Nur Yoldaş’ın Mihrimah şarkısı favorim oldu bile. Mavi Sakal’ın Çektir Git’i de bir diğer kazınmış şarkılardan… 


“Kaybedenler Kulübü Yolda” diğer yol filmlerinden farklı bir film vaad ediyor. Devam filmleri her zaman risk taşır ve genelde ilk filmi mumla ararız. Ama burada bence böyle bir durum yok, hatta kimileri belki daha sevecek ve anlaşılır bulacaktır. Plansız bir şekilde yola çıkıp, kafa nereye biz oraya demek her zaman keyiflidir. Motorlarınıza atlayın, doğruca sinemalarda yerinizi alın…

 

Twitter.com/CarpeDiem_Dali

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter