(3.0/10)
Üye: Banu Bozdemir
|
Evet bazı salgınlar vardır dünya çapında başlar yerele uzanır, önce biraz bekler, ağızda gevelenir sonra ayaklarını uzatır ve uyarlama denen şeyin keyfini çıkarır! Evet |
Görünmeyenleri anlatmak için taa Blair Cadısı’ndan girip artık çocukların bile işin sırını çözüp korkmadığı Paranormal Activity serisine uzanmak da fayda var! Yani buluntu film kafasına! Ama artık ıncığını cıncığını anladığımız, bütün bunların etrafımızdaki görünmeyen ama bize zarar veren, müdahale eden ve bizi zangır zangır titreten (titretemeyen) yaratıklardan kaynaklandığını biliyoruz, yani artık oyuncular bile biliyor!
Hatta Hasan Karacadağ imzalı Dabbe: Bir Cin Vakası gibi çok yakın zamanlı bir örnek var karşımızda. Paranormal Activity’nin neredeyse birebir (yerel) uyarlaması! Burada görünmeyen güç belli: Üç Harfliler…
Melikşah Altuntaş yönetmen koltuğuna yerleşirken Caner ve Alper Özyurtlu Kardeşler senaryoya hayat vermişler ama nedense Ev filminde yaptıkları gibi tek mekanın dışına çıkamamışlar. Karşımızda yeni bir eve taşınan ve hayatları giderek zehir olan bir aile var! Tabii burada çocukta oluşan morluklar ve ona bakıcının kötü davrandığı şüphesi eve kamera yerleştirilmesini sağlayan etken! Ondan sonra gelsin siyah beyaz görüntüler, gitsin elde kamera evde aranan görünmeyen görüntüleri!
Ben bu filmleri şımarık gençlerin ciplerine atlayıp tatile gittikleri yol filmlerine benzetiyorum. Yani hayata karşı temkinsiz, duyarsız olan ve hayatı sadece eğlenceden ibaret sanan gençlerin başlarına gelen belalar, buralarda havuzlu, yeni evlerinde yaşamak için yanıp tutuşan, biraz da küçük burjuva aileleri hedef alıyor sanki! Size o evde rahat yok der gibi! Zira Dabbe’de böyleydi, Paranormal serisi de… Fakir insanların görünmeyenlerin varlığından muzdarip oldukları bir film görmedim, belki de fakirler zaten görülmedikleri içindir!
Evdeki hayaletler bir el kamerası ve eve yerleştirilmiş kameralar eşliğinde önümüze geliyor ve biz bu hikayeyi bir yerlerden hatırlıyoruz durumu yaratıyor zihinlerimizde sıkça! Konu orijinal olmayınca yönetmenin teknik döktürmeleri, buluntu filmin işçiliğine fazlasıyla sahip çıkması da yetmiyor. Görünmeyenler’in kim olduğunu bilen birine bir kez daha anlatmanın anlamı kalmıyor hem bizim hem de seyircinin gözünde. Keşke yönetmen ve Özyurtlu Kardeşler birikimini başka bir konuda deneseydi de bizde farklı bir hikaye izledik diyebilseydik! Tamam konu sıkıntısı çekiliyor, herkes birbirinin izini sürüyor ama aynı tarlayı birçok kere sürmenin bir anlamı var mı?
Banu Bozdemir
twitter.com/BanuBozdemir