Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Anora: Talihsiz Bir Modern Sindirella…

Anora: Talihsiz Bir Modern Sindirella…
Yazar: Fırat Sayıcı

 

Bundan tam 7 yıl önce “The Florida Project” vizyona girdiğinde, filmi çok beğenerek izlemiş ve üzerine bir eleştiri yazmıştım. Sean Baker’in yavaş yavaş Amerikan’ın önemli auterlerinden biri olacağı belliydi. “Anora” ile bunu artık iyice kanıtlamış oldu. 


 

Anora, seks işçisi olarak çalışan genç bir kadındır. Onun hayatı, Rus oligarkının zengin oğlu Ivan’a aşık olmasıyla bambaşka bir hal alır. Ancak Ivan’ın ailesi bu ilişkiye karşıdır ve ikili onların isteği dışında evlenmeye karar verir. Ebeveynleri kaçınılmaz olarak bunu öğrendiğinde, evliliğin iptal edilmesini sağlamak için çiftin peşine bir rahip ve iki mafyatik elemandan oluşan alışılmadık bir üçlü gönderir. Bu arada Ivan’ın anne ve babası konuyu açıklığa kavuşturmak için New York’a doğru yola çıkmışlardır. Anora’nın hamleleri ve kararı ilişkinin gidişatını belirlemeye çalışırken, Anora sürükleyici birkaç günün içine hapsolacaktır. Sean Baker’in yazdığı, yönettiği ve kurguladığı filmin başrol oyuncuları arasında Mikey Madison, Karren Karagulian, Mark Eydelshteyn, Vache Tovmasyan ve Yura Borisov yer almakta. Cannes Film Festivali’nde yönetmene Altın Palmiye kazandıran “Anora” bu yılın en güçlü bağımsız Amerikan filmlerinden…


Anora’nın geçmişine dair hiçbir şey bilmiyoruz. Bir gece kulübünde kucak dansçısı olarak çalışıyor ve ara sıra da para karşılığında zenginlerle ilişkiye giriyor. Bu cazibeli, tutkulu ve her erkeğin aklını alabilecek cinsten delifişek seks işçisi bir süredir takıldığı Ivan’ın teklifiyle duvara tosluyor. Oligark bir ailenin yegâne varisçisi olarak gününü gün eden Ivan’ın tek derdi ise para, kadın, kumar ve uyuşturucu içinde yüzdüğü keyif dolu hayatını sürdürmek. Ömrünün geri kalan kısmını Amerika’da geçirebilmek için Anora’yla evlenerek Rusya’ya geri döneceğini düşünse de yanılıyor. Ailesi, Amerika’daki adamları olan Toros’tan bu evliliği iptal ettirmesini ve Ivan’ın Rusya’ya geri dönüp işlerin bir ucundan tutmasını sağlamasını istiyorlar. Ondan sonra da seyir gücü yüksek bir şamata başlıyor. Toros, adamları Igor ve Garnik’i de yanına alarak Ivan’ın evini basıyor. Ivan köşeye sıkışınca kaçarak evi terk ediyor. Olan bitene anlam veremeyen Anora ise evliliğini iptal ettirmemek adına bu adamlara direnmek zorunda kalıyor. Modern ve talihsiz bir Sindirella olarak film boyunca çabalayıp duruyor. Onun savunmasız durumu, karakterinin sefil ve yıkıcı yönlerini de içine çeken davranışları sayesinde acınası bir hale geliyor. Çünkü Anora, aşırı kapitalist ve dar görüşlü bir dünyada her zaman kaybeden tarafta olacağını maalesef ki biliyor. 


Sean Baker gücünü hikayeden ve anlatım tarzından alan bir yönetmen. Mesela “Tangerine”deki (2015) sürükleyici hikaye anlatıcılığını bu filmde arşa çıkardığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama bir yandan da “The Florida Project”teki gibi, aslında bir kadının dramını seyirciye geçirmek istiyor. Sürprizi bozmamak adına açık edemeyeceğim noktalar var. Ancak bu bahsettiğim dramı finalde Igor ve Anora arasında geçen duygu boşalımında iliklerinize dek hissediyorsunuz. Anora'nın seks, erkekler ve öz değerle ilişkisini ortaya koyarak yakalanan bu sessiz an Baker’ın şimdiye dek imza attığı en iyi sahnelerden biri gerçekten… Anora’yı oynayan Mikey Madison’un zamanında verdiği bir röportajda ‘Eskiden acı verici derecede utangaçtım. Kimseyle konuşamıyordum. Sınıfın önüne çıktığımda, elimi kaldırmak için kendimi zihinsel olarak hazırlamam gerekiyordu.’ gibi sözler etmesine bakmayın. Özellikle filmin ilk sahnelerinde, vücudunu cömertçe sergileyerek rolünün hakkını veren ve ilerleyen dakikalarda usta işi oyunculuk performansıyla kamera karşısında takdiri hak eden oyuncunun bundan sonra da iyi projelere imza atacağı kesin. Ancak kendi adıma tüm filmi bir kenara Toros’u canlandıran Karren Karagulian’ı bir kenara koyarım. Sean Baker’ın tüm filmlerinde mutlaka yer alan oyuncu, “Anora”nın da baş tacı. Martin Scorsese’nin 70’lerde çektiği ve arka sokaklarda geçen filmlerden fırlamış gibi bir karakter. Sinirlerine hakim olmakta zorlanan, iş bitirici, kızgın ve telaşlı… Woody Allen’in sarkastik karakterleri gibi sağa sola bulaşan, mizahını alengirli bir zeka içine hapsetmiş, panik ve de atak… Toros’un varlığı filmin lokomotifi kesinlikle. Tabii, Igor’a can veren Yuriy Borisov’u da es geçmemek lazım. Zira filmin beklenmedik bir şekilde öne çıkan gizli kahramanı kendisi. Böylesine kaotik ve zor olaylar dizisine getirdiği dürüstlük ve bütünlük, yer yer müthiş bir kara komedi de yaratıyor. 


Küçücük bir çocuksunuz. Kasabanıza gelen bir panayırdasınız. Keyifle süren bir baş döndürücülük içindesiniz. Ancak birdenbire kasabanın sınırında beliren fırtınalar yüzünden panayır alelacele toplanıp gidiyor ve siz elinizde yarısı yenmiş bir pamuk şekeri ile ortalık yerde kalakalıyorsunuz. Filmin jeneriği akarken hissettiğiniz işte tam da bu… 

 

x.com/firatsayici#mce_temp_url#


YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter