Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Ishioka'nın veda filmi

Ishioka'nın veda filmi
(7.0/10)
Üye: Ali Ulvi Uyanık
Söze, kamera arkası ekipte adı bir adım öne çıkan ve 2008 Pekin Olimpiyatları'nın muhteşem açılışındaki kostümlerde de imzası olan Japon tasarımcı, Coppola'nın 1992 yapımı "Dracula"sındaki çalışmalarıyla Oscar kazanmış Eiko Ishioka ile başlamak zorundayız.

Tarsem’in "Mirror, Mirror" dâhil dört filminde de çalışan Ishioka, her biri, üzerinde taşıyan kişiyle bütünleşen ve onun karakterini yansıtan, kuşkusuz sinemanın en büyük kostüm yaratıcılarındandı. Mistik, doğal ve doğaüstü tasarımlarında renklerin kumaş kıvrımlarıyla ahengi estetiğin zirvesi sayılıyordu. Ve 21 Ocak'ta, doğduğu yer Tokyo'da yaşama veda eden Ishioka, bu son filmindeki kreasyonlarıyla yine şaşkınlıkla karışık hayran kalmamızı sağladı. Film O'nun anısına...

 

19.yüzyılın masal büyücüleri, Alman Grimm Kardeşler'in, dünya döndükçe anlatılacak metinlerinden biri olan "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler"in bu 'serbest' uyarlamasındaki hınzırlığın arkasındaki isim olan Tarsem ise, heyecan verici bir yönetmen. Anavatanı Hindistan'ın müthiş mitolojik kültürünü özümsemiş Tarsem Singh (ya da Tarsem) fantastik sinemada 'kendine özgü' görsel stilini ve dilini, önceki üç filmi "Hücre" (The Cell) , "The Fall" , "Ölümsüzler"le (Immortals) belirginleştirdi; ayırt edici özelliklere kavuşturdu. İşte burada da, oldukça soğuk ve karanlık bir stilde, mesafeli bir duruşla, masalın 'görünmeyen yanlarını da' keşfetmeye çalışıyor. Bunu yaparken de, günümüz konjonktürüne 'alaycı' göndermelerde bulunuyor.

 

Asıl mesele aynanın arka tarafına geçmek ve masalın cinsel çağrışımlarını usturuplu şekilde olaylara dâhil etmek olunca da, Pamuk Prenses'i rakibesi olarak görüp onu ortadan kaldırmaya çalışan Kraliçe'nin planları hikâyenin tonunu belirliyor. Aslında, her diktatör gibi, 'cadı' Kraliçe de bilinen yöntemi kullanıyor. Yani, korkuları besleyerek vatandaşlarından vergi topluyor, onları yoksullaştırıyor; işler kötüleşince de zengin ve komşu ülkenin biraz saf prensiyle evlenmeyi tezgâhlıyor. Hesaplayamadıkları, aynanın diğer tarafına (alt benliğine) geçerek büyü yapmanın bedelinin yüksek ve prensesin de, güzellikten öte 'yeni yetme' zekâsına sahip oluşu. Sorunun güzellikte değil, saplanıp kaldığı sarayda eskimek olduğunu göremeyen Kraliçe, kaybetmeye mahkûmdur.

 

Bu açıdan, filmin ergen kızı Pamuk Prenses'in,  'ötekileştirilerek' ormana sürülmüş ve madencilikten değil hırsızlıktan para kazanan yedi küçük adamla işbirliği yaparak her olayın kontrolünü eline geçirmesi, özellikle genç kadın seyircilerin gururlarını okşayacaktır. Hele bir de, "Açlık Oyunları" (The Hunger Games) adlı yeni fenomende, tüm bir erkek dünyasına, katil hemcinslerine ve sisteme karşı mücadele eden Katniss karakteri bir yeni idol olarak ortaya çıkmışken... O masum, kırılgan, pembe yanaklı, kırmızı dudaklı, çekingen Pamuk Prenses artık cazip olamaz, değil mi? Şimdi roller tersine dönüyor ve prenses yine kırmızı dudaklarını kullanıp, bir büyüyü bozmak için prensi 'zorla' öpüyor! 

 

Bu ziyadesiyle çağrışımları olan masal uyarlamasında, yönetmenin stiline vurulacağınızı ya da en azından saygı duyacağınızı düşünüyor; Julia Roberts'ın, baştan sona kendisi ve çevresiyle 'dalga geçen' Kraliçe rolündeki yaratıcı katkılarının altını itinayla çiziyorum.

 

Ali Ulvi Uyanık

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter