Popüler Sinema

Paylaş
Haberler

Çocuk Odaklı En Güzel 10 Film

Çocuk Odaklı En Güzel 10 Film
23 Nisan sebebiyle sizler için çocuk odaklı en güzel 10 filmi belirledik! Tabi ki sizlerin de eklemeleri olacaktır...

 

Cennet Sineması (Cinema Paradiso) 1988


Artık ünlü bir yönetmen olmuş Salvatore, 30 yıl sonra bir arkadaşının öldüğü haberi üzerine doğduğu kasabaya geri döner. Kasabaya geldiğinde eski anıları canlanan Salvatore, Cinema Paradiso isimli sinemada projeksiyoncu olarak çalışan Alfred ile ilişkilerini hatırlar. Küçük bir çocuk olan Salvatore, günlerini Alfred’in yanında geçirmekte, filmlerle ilgili konuşmakta ve Alfred’in sinema konusunda deneyim ve bilgilerinden yararlanmaktadır. Babacan tavırlarıyla Salvatore’nin hayatında önemli bir yere sahip olacak Alfred sayesinde sinemaya olan aşkını ve tutkusu keşfedecektir. Hem ‘sinemayı’ hem de ‘çocuğu’ odağına alan film dosyamızın belki de en değerli örneği.

 

 

Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine) 2007

 

Hoover ailesinin her bireyi denemekten yılmayan sıcak insanlardır. Bir Volswagen minübüse doluşup ailelerinin en küçük bireyinin hayalini gerçekleştirmek için California’ya doğru yola çıkarlar. Bu üç günlük trajikomik yolculuk sürprizlerle ve aile fertlerin hayal bile edemeyeceği bir sonla tamamlanacaktır. Küçük Gün Işığım bilinen kalıpları kıran bir Amerikan yol komedisi. Masumiyeti ve şirinliği ile Abigail Breslin yüreklerimizde taht kurmuştu.

 

Çizgili Pijamalı Çocuk (The Boy in the Striped Pyjamas) 2008

 

Nazi Almanya’sı Bruno’nun babasını görevli olarak Polonya’ya gönderir. Bruno, kasabadaki toplama kampının tel örgülerinin öbür yanındaki bir çocukla arkadaş olur. Ancak iki çocuk arasında gelişen bu dostluk, özellikle oğlunun bu kampla ilgili gerçeği öğreneceğinden kuşkulanan Alman annenin  endişelerini artıracaktır. Bruno ve ailesinin yeni evleri birbuçuk milyon Yahudinin Nazilerce öldürüldüğü Auschwitz toplama ve yoketme kampının bitişiğindedir. Savaşın gölgesinde çocuk olmanın acı dolu manasını aktaran bu duygu yüklü film aynı zamanda iyi de bir savaş karşıtı filmdir.

 

 

Pan'ın Labirenti (El laberinto del fauno) 2007

 

Çoktan en iyi fantastik film klasiklerinin arasına girmiş olan Guillermo Del Toro’nun Labirent’i 2006 Cannes Film Festivali’ne Altın Palmiye için yarıştı. Del Toro’nun merakla beklenen filmi Labirent, İkinci Dünya Savaşı sonrasında geçen fantastik bir yolculuğun hikâyesi. 10 yaşındaki Ofelia yeni taşındığı evin arka bahçesinde esrarengiz bir labirent keşfeder. Labirentin içerisinde yaşayan Pan adındaki yaratık küçük kızın tüm yaşamını değiştirecektir.

 

Koro (Les Choristes) 2004 

 

Yetenekli olduğu kadar alçakgönüllü bir müzik öğretmeni ve amatör besteci olan Clément Mathieu, taşrada, erkek öğrencilerin yollandığı bir yatılı okulda gözetmenlik görevini kabul eder. Öğrencilerin çoğu sorunlu ve azgındır. Clement, bu yeniyetme uyumsuzlar güruhuna ortak bir tutku ve takım ruhu getirmek için bir koro oluşturmaya karar verir. Belli başlı sıkıntılarından biri de, melek yüzüne rağmen şeytan huylu, ama olağanüstü bir sese sahip Pierre Morhange'dır.  

 

Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness)2007


Chris Gardner iki yakasını bir araya getirmeye çalışan bir aile babasıdır. Ailesini ayakta tutmak için cesurca çabalamasına rağmen, beş yaşındaki oğlu Christopher’ın annesi maddi zorlukların yarattığı sürekli baskı altında direncini kaybetmek üzeredir. Artık dayanamayacağını anlayınca, istemeye istemeye evi terk eder. Artık bekar bir baba olan Chris, yılmadan, bildiği tüm satış becerilerini kullanarak daha iyi kazandıran bir işin peşine düşer. Çektiği sıkıntılara rağmen, Chris, babalık görevini sevgi ve özenle yerine getirmeye devam eder ve oğlunun kendisine karşı duyduğu sevgi ve güveni, karşısına çıkan engelleri aşmak için kullanır. Will Smith’in, oğlu Jaden Smith’le kamera karşısına geçtiği film izleyenlere de umut aşılıyordu. 

 

Siyah Ekmek  (Pa Negre) 2010

 

Andreu İspanya İç savaşı sonrasında Katalan bölgesindeki küçük bir kasabada hayatta kalmaya çalışan bir çocuktur. Ormanda bir baba-oğul cesediyle bulan Andreu, bunu görevlilere ihbar edince bir anda babasının cinayetle suçlanmasına neden olur. Babasının suçsuzluğunu kanıtlamak için gerçek katilini aramasına yardım eden Andreu bu süreçte büyüklerin yalanlarla örülü dünyasına da adım atacaktır. Hayatta kalmak için öğrendiği değerleri göz ardı edip, kendi içindeki canavarla yüzleşmesi gerektiğini fark edecektir.

 

 

Gir Kanıma (Let the right one in) 2008


Kuzey Avrupa’dan çocuk odaklı bir vampir filmi. Stockholm'ün varoşlarında annesiyle birlikte yaşayan Oskar, sık sık da şehir dışında yaşayan babasını ziyarete gitmektedir. Arkadaşları tarafından çoğu zaman aşağılanan ve sürekli alay edilen bir çocuk olan Oskar öc alacağı günlerin hayalleriyle yaşamaktadır. Bir gece soluk benizli bir kızla tanışan Oskar, Eli adındaki bu "değişik" kızla çok yakın arkadaş olur. Birlikte güzel zaman geçirseler de Eli'ın bir sırrı vardır. Bir vampir olan Eli, Oskar'la arasındaki arkadaşlığa bunu yansıtmasa da zamanla ikilinin başına büyük dertler açılır.

 

Billy Elliot (2000)

 

1984 İngiltere’si… Kuzeyde çalıştırılma metotları nedeniyle koşullarına karşı gelen madencilerin grev yaptığı dönem… Billy Elliot yaşına rağmen olgun, 11 yaşındaki bir çocuktur. Babası ve ağabeyi ile birlikte yapılan grevlere katılmaktadır. Billy, kararlarını tıpkı bir yetişkin kararlılığıyla vermeye çalışmaktadır. Bir gün boks sporunu bırakıp bale yapmak istediğini söyleyince ise ailesi ona karşı çıkacaktır. Ancak Billy’nin yanında onun bu kararını destekleyen insanlar da olacaktır. Stephen Daldry’nin başrolünü Jamie Bell’e teslim ettiği Billy Elliot, 3 dalda Oscar’a aday gösterilmişti. 

 

 

400 Darbe (Les Quatre Cents Coups) 1959

 

1950'lerin başlarında Paris'te yaşayan 12 yaşındaki Antoine, ailesiyle yaşadığı problemler ve okuldaki öğretmeni tarafından sıkça aşağılanması yüzünden ne okulda ne de evde huzur bulabilmektedir. Ödevini yapmadığı için arkadaşıyla birlikte okuldan kaçtıkları bir gün sokakta annesini başka bir adamla gören Antoine, şoku üstünden atamadan okula döner ve ödevi yapmamasının mazereti olarak annesinin öldüğü yalanını söyler. Anne ve baba sağlam bir şekilde okula geldikleri an ise gerçekler ortaya çıkar ve Antoine bir süreliğine uzaklaştırma cezası alır. Şimdi de ailesinden korktuğu için eve gitmeye korkan Antoine, yakın arkadaşıyla birlikte deniz kenarına kaçmaya karar verirler. Amaç babasının daktilosunu çalıp satarak para kazanmaktır. Ancak işler yine beklendiği gibi gitmez. François Truffaut’nun yönettiği bu siyah beyaz film dünya klasikleri arasındadır. 

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

HABERLER

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ ÖDÜLLERİ SAHİ...

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ ÖDÜLLERİ SAHİ...

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter