Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Umudun Öteki Yüzü

Umudun Öteki Yüzü
(7.5/10)
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

Aki Kaurismäki ismini vizyon takipçileri değil belki ama sıkı festivalciler şüphesiz ki yakından tanıyor. İskandinavya'nın uzak ve soğuk atmosferini kendisine has üslubuyla beyazperdeye taşıyan 60 yaşındaki deneyimli sinemacının yakın zamanda hafızamızda yer eden son filmi Umut Limanı (La Havre) vizyon şansı bulamadan çeşitli festivallerde gezerek seyircisine ulaşmaya çalışmıştı. Başka Sinema sağ olsun yerel dağıtımcıların görmezden geldiği Kaurismäki sinemasına ödüllü son filmi Umudun Öteki Yüzü ile -sınırlı kopyayla da olsa- vizyon şansı yarattı.

 

Savaşın cukkalarından yararlanmakta beis görmeyen ama olayın insani boyutuna ısrarla kulak tıkayan Avrupa'ya, içeriden gelen sert bir öz eleştiri olarak da yorumlayabileceğimiz Umudun Öteki Yüzü anlaşılacağı üzere tematik açıdan mülteci problemini kendisine dert ediniyor.

 

Suriyeli, Halep'te yaşayan bir mülteci olan Halid, evi, yurdu bombalandıktan sonra çaresizce hayatta kalan tek yakını olan kız kardeşi ile göç eder. Türkiye üzerinden Yunanistan'a oradan Orta Avrupa'ya doğru yol alırken karışık Makedonya sınırında kız kardeşini kaybeder. Ülkeden ülkeye sürüklenirken kendisini Finlandiya'da, Helsinki limanında bulur. Bu zorunlu göçe bir son verip, Finlandiya'ya iltica talebinde bulunarak, barışın ve huzurun ülkesi gibi görünen bu topraklarda yaşam şansı arar... Sürekli takım elbisesiyle gezen, soğuk bir adamken garip bir şekilde samimi de olabilen Finli Wickström, ise gömlek satışı işinden kurtulup bir lokanta işletmeye karar vermiştir. Allem eder kallem eder ve hedefine ulaşır; henüz işleri yeni oturtmaktayken çöp konteynırlarının yanında Halid ile karşılaşır. Wickström, Halid'i polise teslim etmektense onu ucuz iş gücü olarak -ne kadar tanıdık değil mi?- himayesine alır...

 

Neredeyse tüm Avrupa'yı turlamış bir göçmeni, ülkenin en sıradan vatandaşlarından biriyle çarpıştıran Kaurismäki'nin senaryosu filmin ilk bölümünde Halid'e odaklanıyor görünse de Wickström'un da devraldığı lokanta ve içindeki çalışanlarla nasıl ilerleyeceği ayrı bir hikaye zemini olarak hem kara mizah yaratıyor hem de esas trajediyi yaşayan Halid'in hikayesine belki de bir denge noktası kuruyor. Aslında Kaurismäki'nin teatral anlatım dili ve yarattığı atmosfer filmin başından sonuna kadar bu dengeyi korumaya hizmet ediyor. Halid'in hikayesi ile Finlandiya, dolayısıyla katı ve soğuk Avrupa bürokrasisi hem eleştiriliyor hem de güvenlik açıkları gibi mevzular ciddi biçimde alaya alınıyor. Bir soğutucunun doğru derecesi kadar değer görmeyen insan yığınlarına kamerasını çeviren Kaurismäki'nin bu yorumu 2016'nın en iyi filmlerinden biri olan I Daniel Blake' de hafızalara getiriyor.

 

Oyuncu yönetiminin yanı sıra oyuncuların kendi performanslarınında uyumlu bir dengede gittiğini ifade etmek gerek. Sherwan Haji bu teatral yarı masalsı anlatım en gerçekçi performansını ortaya koyuyor. Bir göçmen arkadaşından aldığı “gülümse” tavsiyesini bile tam anlamıyla yerine getiremeyen Halid'in yüzünden sanki her şey okunuyor ya da hiç renk vermiyor. Çözmek seyirciye kalmış. Wickström'a hayat veren Sakari Kuosmanen'ın yanı sıra lokanta görevlisi Calamnius'u canlandıran Ilkka Koivula'nın duvar yüz ifadeleri ile iyi iş çıkarttığını eklemek gerek.

 

Aki Kaurismäki yine kendisine has tarzıyla filme başından sonuna kadar müzikle beziyor. Yer yer canlı müzisyen performanslarıyla kulağımıza okşayan tınıları sanki Halid'in yanında bira içiyormuşçasına biz de dinliyoruz.

 

Yeryüzünde birbirine yarcım eden iyi insanların halen var olduğuna dair hayalini ve umudunu koruduğunu bu filmiyle açıkça dillendiren Kaurismäki, entresan finaliyle de gerçekçilere bir selam yolluyor.

 

Berlin'den Gümüş Ayı ile dönen Umudun Öteki Yüzü'nü vizyonda, bulabiliyorsanız da La Havre'yi DVD'den seyretmeniz tavsiye olunur... 

 

twitter.com/duygukocabayli 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter