Popüler Sinema

House of Wax (Mumya Evi, 2005) filmiyle kariyerine başlayan yönetmen Jaume Collet-Serra, Orphan (Evdeki Düşman, 2009) ile umut vaat ettiğini izleyiciye kanıtlamıştı. Liam Neeson’ın yer aldığı üç aksiyon filminden sonra The Shallows (Karanlık Sular) ile tekrar korku-gerilim sinemasına geri döndü. Giriş kısmındaki birkaç ufak rolü saymazsak, filmde Blake Lively’nin neredeyse tek başına oynadığını ve güzelliğinden bol bol faydalanıldığını söyleyebiliriz.

Nancy’nin annesi kanser ile mücadelesini kaybetmiştir ve tıp okuyan kızını umutsuzluğa sürüklemiştir. Sevgilisinden de ayrılan Nancy, iyice boşluğa düşmüştür ve hayatla mücadelesine ara vermiştir. Annesinin zamanında gittiği isimsiz gizemli bir koya tek başına giderek kendini dinlemek ve yalnız kalmak ister. Ama korku filmlerinde alışık olduğumuz üzere yalnız kadın tehlikeyi üzerine çeker. Hem kendini hem de başkalarını belaya sürükler. Sınır tanımayan, özgürlüğünü ve bireyselliğini ilan eden bir kadın tabii ki cezasız kalmayacaktır. Kadın, yalnızlaştıkça daha çok hata yapar ve sorunları büyür mesajının verildiği filmde, Nancy’nin de karşısına atlatılması zor bir sıkıntı çıkar; kocaman, saldırgan bir köpek balığı. 

Köpek balığına karşı tek başına hayatta kalma mücadelesi veren bir kadını anlatan The Shallows, maalesef türe yeni bir şey katamıyor. Ama doğadan aldığı gücü iyi kullanıyor. Lord Howe Adası’nın bakir kalmış, cennetvari güzelliğinin büyük katkısının olduğu filmde, Jaume Collet-Serra’nın sıkça beraber çalıştığı görüntü yönetmeni Flavio Martínez Labiano’nun marifetini de yadsımamak lazım. Köpek balığının devreye girmediği ilk yarım saatte adeta bir video klip seyredercesine izleyiciyi denize ve kuma doyuruyor. Köpek balığıyla tanıştıktan sonra ise hava kararır, denizin mavisi kana bulanır ve korku filmine doğru hızlı bir geçiş yaparız. 

Aksiyon ve gerilimin yüksek olduğu The Shallows, köpek balıklı korku filmlerini seven kitlenin keyif alabileceği bir yapım. Türün diğer örneklerine baktığımızda görsel olarak fazlasıyla emek sarf edildiği belli. Kısıtlı mekanda az oyuncuyla çekilen filmlere göre de daha kaliteli bir çalışma olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.  Ama senaryonun klişe ve Nancy’nin de biraz yüzeysel bir karakter olduğunun altını çizmek gerekir. Film, köpek balığından kurtulma sanatına katkı sağlamayı başaramıyor, bir B-film enteresanlığına ve cesaretine de sahip değil. Senaryosuyla ortalama, görüntü ve ses kullanımıyla başarılı olan The Shallows, yaz sıcağında kafa dağıtmalık keyifli bir seyirlik sadece. 

Twitter.com/mugeibrikci