Popüler Sinema

The Corpse of Anna Fritz (Ölüm ve Ötesi), Hèctor Hernández Vicens'ın ilk uzun metrajlı sinema filmi. Dünya prömiyerini South by Southwest film festivalinde 15 Mart 2015'te yapan film, bir ilk yapım için oldukça umut verici. Filmin konusuna kısaca değinecek olursak; çok ünlü ve güzel bir kadın olan Anna Fritz, ani bir şekilde hayatını kaybeder. Getirildiği morgda görevli olan Pau, ünlü aktristin cansız bedeninin fotoğrafını çeker ve arkadaşlarına gönderir. Bunun sonucunda soluğu morgda alan arkadaşları, Anna Fritz ile birlikte olan son insanlar olmak isterler. Fakat kendilerini hiç tahmin etmedikleri bir olayın ortasında bulurlar.

Günlük hayatın gerçekliğinden kopmak için sinemaya sarılan izleyiciler için pek de uygun olmayan bir film The Corpse of Anna Fritz. Tam tersine kapalı kapılar arkasında yaşanan rahatsız edici bir cinsel eğilim bozukluğunun tüm açıklığı ile gözler önüne serilmesi söz konusu. Nekrofili, insanlık tarihi için hiç de yabancı olmayan bir mesele olsa da, günümüzde ve bu kadar yakınımızda gerçekleşme ihtimalinin bulunması, izleyicide iyi ihtimalle mide kramplarına sebep oluyor. Sıradan, her gün karşılaşabileceğimiz türde insanların bu kadar kolay bir şekilde "kırmızı çizgi"yi geçebilmeleri ise izleyici üzerinde inanılmaz bir psikolojik baskı kuruyor.

Klostrofobik bir tek mekanda geçen hikayenin yarattığı atmosfer oldukça etkileyici ve filme katkı sağlar cinsten. Mekan olarak hastane gibi gayet rahatsız edici bir yapının çok daha rahatsız edici bir bölümü olan morgun seçilmesi ise isabetli. Ölüm ve yaşam arasında bir eşik olarak tanımlanabilecek olan morg, önünden geçerken bile tüyler ürperten bir etkiye sahip ve film süresince de yönetmenin bu etkiden oldukça iyi yararlandığı söylenilebilir. Bunun yanı sıra filmdeki gerilim unsurlarından en önemlisi de Anna'nın bir şekilde hayata döndükten sonraki felçli hali. Hareket kısıtlılığı halihazırda içinde bulunduğu stresli durumu daha da kötüleştiriyor. Anna'nın kaçmaya çalıştığı sahne de bu durumda gerilimin tavan yaptığı ve filmin patladığı nokta. Fakat akış içerisinde replikler git gide kısırlaşıyor, bu da filmin üzerinde negatif bir etki oluşturmuş.

Senaryo belirli kırılma noktalarına sahip. Her şeyi başlatan kıvılcım, hastane görevlisi Pau'nun arkadaşlarına ünlü ve bu yönüyle metalaşmış Anna Fritz'in kadavrasının fotoğrafını göndermesi. Bu kıvılcıma günümüzdeki iletişim ve sosyal medya olanaklarına bir eleştiri olarak da bakmak mümkün. İlerleyen aşamada ise 3 arkadaş morgu kendi fantezilerinin oyun evine çeviriyor. Anna gözlerini açar açmaz hikaye şekil değiştiriyor ki, bu da diğer bir kırılma noktası. Böylece nekrofili vakası, bir tecavüz ve rehin alma hareketine, hatta cinayete evriliyor. Hikayenin kahramanları düştükleri etik ikilemin akımına kapılıyorlar. Anna'nın hayata dönmesi iyi bir gelişme olabilecekken, kendi  hatalarının gün yüzüne çıkmaması adına bu gelişmeyi cinayet işleyerek tersine çevirmek çok daha mantıklı bir eylem gibi geliyor.

Uygar insan düşüncesinin yalnızca bir illüzyondan ibaret olduğunu gözler önüne seriyor Vicens. Modern zaman insanı, Nietche'nin üstün insanı olmaya yaklaşmak bir yana dursun, en ilkel halinden bile daha geride bir ikizini içinde barındırıyor. Kendi şeytanını kendi yaratıyor ve onu her daim yanında taşıyor. Ufak bir kıvılcım aracılığıyla da "kötü" olan ikizi ile yer değiştiriyor, ona boyun eğiyor.

Sonuç olarak The Corpse of Anna Fritz, mükemmel bir iş olmasa da ortalamanın üzerinde bir yapım olmuş. Senaryo ve oyunculuk; kurgu ve çıkış noktası yanında zayıf kalmış ve filmin de elini zayıflatmış. Yine de İspanyol sinemasının orijinal fikirlere sahip örneklerinden biri olarak psikolojik gerilim severlerin deneyimlemesi gereken bir film.

Twitter.com/tuzluk_arch