Popüler Sinema
|
(6.0/10)
Üye: Müge İbrikçi
|
Umut vaat eden bağımsız genç yönetmenler arasında ismi rahatlıkla söylenebilecek bir isim olan Saulnier’in, Green Room ile çıtayı biraz düşürdüğünü itiraf etmek gerekir. İlginç bir konuya sahip olmasına rağmen senaryonun işleyişi açısından maalesef bir ilk film izlenimi veriyor. |
İlk filmi Murder Party (2007) ile yeni yetme sanatçıların planladıkları uçuk bir cinayeti konu edinen yönetmen Jeremy Saulnier, Green Room (Dehşet Odası) filmiyle bu sefer sanatçıları kurban olarak gösteriyor. Neo Nazilere ait bir bara müzik yapmaya gelen The Ain’t Rights adlı punk rock grubu, mekanda bir cinayet işlendiğini görünce polise haber verir. Fakat polisler hemen gelmeyince hayatta kalmak için bir odaya kendilerini kapatırlar. Grup mekandan kaçma planları yaparken, bardaki müşteriler dağılır ve patron Darcy ile silahlı fedaileri kalır. Eğitimli vahşi köpeklerin de olaya dahil olmasıyla grubun kaçabilmesi sandıkları kadar kolay olmayacaktır.
Yönetmen Jeremy Saulnier, 2013 yapımı ikinci filmi Blue Ruin (İntikam) adlı kara film soslu, kan davasını andıran bir intikam filmiyle adından söz ettirmişti. Özellikle intikam, hayatta kalma savaşı gibi şiddetin temel kaynağı olan unsurları filmlerinde kullanıp ortalığın kan gölüne döndüğü finallere imza attığı için kendine özgü bir tarzı olduğundan söz edebiliriz. Umut vaat eden bağımsız genç yönetmenler arasında ismi rahatlıkla söylenebilecek bir isim olan Saulnier’in, Green Room ile çıtayı biraz düşürdüğünü itiraf etmek gerekir. İlginç bir konuya sahip olmasına rağmen senaryonun işleyişi açısından maalesef bir ilk film izlenimi veriyor. Filmde bahsi geçen hikayeden yola çıkarak Naziler ile grup arasındaki hayatta kalma mücadelesini de bir savaşa benzetebiliriz. Kendi hayatını kurtarmak adına iki düşman tarafın ölümüne savaştığı, izbe ve kısıtlı bir mekanda, klostrofobi de normal olarak tavan yapıyor. Fakat olaylar bu raddeye gelmeden önce, grup barda ilk sahneye çıktıklarında Nazi dinleyicilere karşı onları kışkırtacak “Nazi Punks Fuck Off” şarkısını söylemeleri aslında çıkacak olan savaşın habercisi oluyor. Ama tesadüfen şahit olunan bir cinayet, olayların patlak vermesine yol açıyor.
Green Room, iyi bir fikirle yola çıkan arada tökezleyen ama bir korku-gerilim olarak beklenen şiddeti ve kanı sunan bir film. Müzikleriyle de dikkat çeken filmin kadrosunda Star Trek (Uzay Yolu) ve X-Men filmlerinin usta aktörü Patrick Stewart, Saulnier’in kadrolu oyuncusu Macon Blair ve Anton Yelchin, Imogen Poots, Alia Shawkat, Mark Webber gibi genç isimlere de rastlamak mümkün.
