Popüler Sinema

Paylaş
Ekran

Oyuncudan yazar olur mu?

Oyuncudan yazar olur mu?
Üye: Drama Queen Suni yaşamlar, suni söylemler, suni insanlar…Herkesin her şeyi Facebook’tan Twitter’dan takip ettiği yıllardayız. Artık kahvemizi, çayımızı, gazetelerimizi alıp köşemize çekildiğimiz zamanları gerilerde bıraktığımız görüntüler yerini, bilgisayarımızın başına geçtiğimiz sahnelere bıraktı.

 

 

Ben bile eskileri özlerken bir yandan da yenilere tutunmaya çalışıyorum işte. Gerilerde kalmamak adına, her şeyden haberim olsun diye yapıyorum bunu evet ama aslında bir yandan da rahatsız oluyorum. İnsanın yaşı geçtikçe(şimdi çok genç olanlar beni anlayamayacak büyük ihtimal ama) aklı, gönlü bir müddet sonra ‘’sen biraz da geriye bak, onları da unutma’’ diyor nedense. Bir telaş sarıyor insanı, ‘’vaktin az kaldı, ne varsa çek içine’’ diyor içimden bir ses. Az önce izlediğim Vodafon reklamından sonra düşündüklerim bunlar aslında. Hani çocuk hapşırıyor da birden sahne değişiyor, az evvel ilişkilerin zorluğundan bahsettiği kız arkadaşı gelin, o da şahidi olmuş. ‘’Twitter’dan arkadaş arıyorum dedim hemen cevap geldi’’ diyen bir gelin ‘’giden gider gelen gelir diye cevap yazdım ben de’’ diyen bir damat. Bir de facebook’tan dürtmüş damat gelini, ohhhhh değmeyin keyiflerine. Zamanın nasıl da artık ‘sanal’ geçtiğinin, insan ilişkilerinin nasıl da ‘birdenbire’ şekil değiştirdiğinin, artık eşlerimizi bile evlilik programlarından ve bilgisayarlardan bulduğumuz, birbirimizin yüzüne söyleyemediklerimizi bülbül gibi şakıdığımız sosyal medyaya esir olduğumuzu çok güzel gösteren bir reklam olmuş. Beğendim.

 

 

Güzel, güneşli ama kar soğuğunu hissettiğim bir hava var dışarıda. Her hafta sonu yaptığım gibi çayımı alıp geçtim televizyon karşısına. Zaten severim televizyon izlemeyi, şimdi bu yazıları yazmaya başladığımdan beri daha çok ve daha dikkatli izler oldum. Burası Haftasonu programını izliyorum. Oylum Talu’lu zamanlarından beri izlerim, son zamanlarında Talu’nun çok bilmiş tavrından sıkılıp bırakmıştım izlemeyi. Şimdi Simge Fıstıkoğlu’yla devam ediyor Burası Haftasonu. Konuk seçimleri, Fıstıkoğlu’nun programı su gibi akıcı sürükleyişi, arkada çalışılmış olduğu sorulan sorulardan belli olan bir program. Güzel, beğendim.

 

 

Taraf gazetesinden Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Neşe Düzel istifa etti. Başka gazetelerden de istifa edenler ya da işine son verilenler oldu. Maaşları ödenmediği için bu isimlere yenileri de katılacak. Bu durumda en iyisi ‘salla başı al maaşı devlet memuru’ diye dalga geçtiğimiz meslekten olmak galiba. 4 yıl fakülte okumuş, üstüne de 2 yıl doktora, master yapmış Ekonomist bir arkadaşım ‘’valla o kadar az para alıyorum ki, bazen düşünüyorum acaba gündelikçi mi olsam’’ demişti. En azından işten çıkarılma korkusu, aldığı maaşı aşan, üstün insan performansı beklenmeyen bir işte çalışmış olurdu. Üstelik de haftada 3 gün 100 liradan çalışşsa 1200 lira maaşı olur toplamda. Hiç fena değil hani! Bu işten çıkmalar, çıkarılmalar devam ederken gazetelerde ve internet üzerinden olan habercilikte, dizi oyuncuları yazar oldu şimdilerde. Radikal’de yazan Ercan Kesal ve Berkun Oya’dan sonra Hürriyet Cumartesi’de yazan Ahmet Mümtaz Taylan da katıldı oyuncu_yazarlar arasına. Berkun Oya sadece oyuncu değil elbette oyun da yazıyor, yazılmış bazı eserleri oyunlaştırıyor. Mesleği ‘bu’ olmayan insan başka bir meslek yapmasın demiyorum, diyemem de (kendimle ters düşerim o zaman!), hakeza Ercan Kesal aslında doktor olan bir sinema oyuncusu. Böyle olan bir çokları var zaten hepimiz biliyoruz, tuhaf bir durum yok ortada. Ajda Pekkan da Hürriyet Kelebek’te yazıyor mesela. Tamam. Sadece, gerçek yazarlara maaşları ödenmiyorsa, işten ayrılıyor ya da atılıyorlarsa, o zaman yeni yazar üretmenin alemi ne?

 

Bir yanlış


Kayıp Şehir’in bu haftaki bölümünde kuru temizleme dükkanında çalışan evin kızı Zehra, o esnada dükkanda olduğu ve sabah evden bordo renkli mantosuyla çıktığı halde, bir sonraki sahnede evde annesiyle babasının olduğu sahnede portmantoda Zehra’nın mantosu askıdaydı.

 

Tavsiyeler turuna devam…

1.       Daha çok gazete alıp okuyalım bence. Hafta içi 50 kuruş, hafta sonu 75 kuruş ya da 1 Lira olan gazeteyi alıp okumak aile bütçesine zarar olmasa gerek. Ne güzeldir kağıt kokusunu içine çeke çeke üstelik de yanında çayınla, kahvenle içmek.(ahhh yaşlılık yine eski hallerimi özledim)

 

2.       Daha çok film izleyin. Kışın eğer müsait oluyorsanız da tiyatroya gidin. Şehir tiyatroları çok ucuz. Bizler tiyatroları pahalı sanıyoruz. Şehir Tiyatroları oyunları tam bilet:5 Lira, öğrenci:3 Lira. Toplu gidişlerde indirimli ve 3 Lira. Eğer vasıtayla gidişler pahalıya geliyor diyorsanız belediyeler bu konuda yardımcı. En az 20 kişi toplayabildiğinizde otobüsünü sizin hizmetinize veriyor. 3 kişi, 4 kişiyiz 10 lira bile veremem ben derseniz her hafta evden bir kişiyi yollayın mesela.

 

3.       Arada sırada eskiden çok sevdiğiniz bir filmi yeniden izleyin. Cem Yılmaz’la Mazhar Alanson’un Her Şey Çok Güzel Olacak, benim ‘başucu’ filmimdir. Moralim düştüğü zamanlarda yeniden izleyip kendime geri dönüyorum.

 

4.       Şu an sevmediğiniz bir iş yapıyor olabilirsiniz. Ama yapmaktan zevk aldığınız bir şey mutlaka vardır. O her neyse ardından gidin. Peşini bırakmadığınız ‘o şey’ bir gün mutlaka sizi sevindiriyor. Ben öyle yaptım, şimdi sizlerleyim!

 

 

Drama Queen

 

twitter.com/yazmakiyigelir

 

Diğer yazıları için tıklayınız

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

HABERLER

Melisa Uzunarslan'ın "Geçmiyor Günle...

Melisa Uzunarslan'ın "Geçmiyor Günle...

43. İstanbul Film Festivali 17-28 Nisan’...

43. İstanbul Film Festivali  17-28 Nisan’...

Yakup Tekintangaç'ın Yeni Kısa Filmi &quo...

Yakup Tekintangaç'ın Yeni Kısa Filmi &quo...

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter