Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

Şafak Sezer: ‘Kendime az rol yazıyorum ki yorulmayayım’

Şafak Sezer: ‘Kendime az rol yazıyorum ki yorulmayayım’
Şafak Sezer’in yazdığı ve oynadığı G.D.O filmi için Balat’ı ziyaret ettik. Balat’ın renkli atmosferinde filmin yönetmeni Murat Aslan ve Şafak Sezer’le sohbet ettik… Çekimleri devam eden film ismiyle Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’a gönderme yapıyormuş gibi görünse de o konunun bir sonraki filmde ele alınacağını söyledi Sezer bize. Artık yazarlığa iyice alıştığını söyleyen Sezer filme, kendisine ve ‘halkın efkarına’ dair açıklamalar yaptı. Murat Aslan ise filmi ve Şafak Sezer’in enerjisinden bahsetti.

 

Halkın efkarı dediniz, tam olarak nedir o açabilir misiniz?


Şafak Sezer: Halkın efkarı diye  bir şey ve o tehlikelenmeye başladı. Bizim işimiz gücümüz eleştiri dinlemek oldu ama akıllı şekilde yapılanları. Ben de insanım tabii, çok hassas bir adamım üzülüyorum. Haram mı kazanıyorum acaba diyorum bir şey dedikleri zaman. Kolpaçino ve Kutsal Damacana’yı sevdiler enteresan bir şekilde. Ben gerçekten ciddi bir hikaye yazmıştım, sonra komedi oldu o. Aydemir ağabey’in (Akbaş) gelmesi işi komediye taşıdı. İş biraz da sette çıkıyor. Adamına göre online oluyorsun. Adamın tipine bakıp orada replik yazıyorum, samimi söylüyorum.


İnsanlar Kolpaçino’yu beğendiler. Oradaki arkadaşları beğendiler. Oyuncu olmayan arkadaşlarla çalıştık, altında oyunculuk kokuyor diyemezlerdi ama onlar çok yordu bizi. Eleştiri şuna geldi. Kurt adam inandırıcı olsaydı, adam gibi para harcansaydı dendi. Yanarım yanarım ona yanarım mesela. Kutsal Damacana İtmen.  Adam gibi makyaj yapılsaydı iyi para harcansaydı.


Gerçekten de imkansızlıktan mı oldu o?


Evet. Beni hep şöyle yapımcılar buluyor. Yapalım edelim… Ama olmuyor Arzu Filmden ayrıldıktan sonra herkes yoluna gitti ben de kendim savaş vermeye başladım. Peker ağabeyler (Açıkalın) başka şeyler yapmaya başladılar. Aslında ekipçi ruhum vardır benim. Murat tek başına yaz dedi. Aslında ben yazmıyorum oynuyorum. Ben anlatıyorum, oynuyorum arkadaşım yazıyor onu. Aslında hepimiz yazıyor gibiyiz. Kolektif bir iş sinemada tek başına hiçbir şey olmaz. Tek adamın başına yıkmak olmaz. Bana yönetmenlik yaptırmaya kalktılar aklımı kaybediyordum. İki tane stent taktılar Kolpaçino Bomba’da. Oyunculuğumu da veremedim. Tipim değişti. Sonra halk efkarları daha tatlıya bağlandı, seyretmeye başladılar, komik buldular. Bunun üstüne gittik biz de.


G.D.O’da oradan çıkma bir hadise. O tatlı dilin versiyonu. Sinemadan ben çok paralar kazanmıyorum. Sadece beraber olduğum arkadaşlarıma iş imkanı verdiğim zaman çok mutlu oluyorum. Çekirdek yapının olmasını çok istiyorum. Cem Yılmaz’da öyle çalışır. Yurtdışında da var öyle örnekler…


Çekirdek kadronuz olsun istiyorsunuz yani?


Yeri geldiği zaman yabancılaşıyorsun. Adam anlamıyor, muhabbetin tanışıklığın yok. 15 yıllık dostluklar var o yüzden biraz tatlı çıkıyor. Sohbet, muhabbet gibi çekiyoruz zaten bunu.


Maskeli Beşler kadrosunu bir arada tutmayı düşündünüz mü?


Olsa isterdim tabi ama olmadı. Seyirci devam etmesini istese biz de devam ederdik. Her yorumun altında Kolpaçino’nun devamını çekin diyorlar. Yapımcı diyor ki bunun devamını çekelim. Ben herkese fikir danışırım. Biraz yapımcının isteğiyle oluyor çok da içimizden gelmiyor oysa. Konu olarak. Mizah çok köreltilmiş bir sanat dalıdır. Ya hakaret edeceksin, ya kelime değiştireceksin ya anlamamazlıktan gelip görmeyeceksin. Üç dört tane kuralı vardır. Biz hepsini veriyoruz. Önemli olan canlandırmak onu iyi yapınca o tat hepsinden daha güzel çıkmış oluyor. İyi taklitçi olduğum için tipleri yazıyorum. Beni sevmelerinin nedeni setteki herkesin taklidini yapıyorum. Galiba bu sefer kamera arkasına koyacaklar onları da.


Yönetmen çok övdü senaryoculuğunuzu…


19 yıllık arkadaşım. (Gülüşmeler) Maskeli Beşler’in ekibini kurduğumuzda bana güvenmedi senaryoyu kendisi yazdı. İlk defa güvendi şimdi. Şimdi ben ekip olarak yazıyoruz dedim ya bir yandan da şöyle bir handikap var. Yazarın ilk bulduğu komiktir her zaman. O yüzden ilk aklına gelen fikre sadık kalacaksın.


Ne kadar zamanda yazıldı bu filmin senaryosu?


Bir birbuçuk sene önce yazmaya başladık. Geçen sene olmadı. Hep kafa gidip geliyor senaryo yazarken. Gerçeğe dayalı yazmaya çalışıyoruz.


Biraz önce filmlerimiz izlenmeye başladı dediniz, gişede mi izleniyor yoksa DVD’de mi? 


Beyazperde ve ev keyfi başkadır. DVD’de keyif aldığın bir film perdede tutmuyor. Ortam sıcak, evindesin çünkü yanında yörende kimse yok. Sinemada beğenmeyip evinde beğenen insanlar var. Kolpaçino hem sinemada hem de evde beğenildi.


Sizin filmleriniz izleniyor ama yine de en azından yansıyan o.


Yeni yeni ama. Son iki yıldır falan. 23 yılı atalım bir kenara. Benim öyle başrol kaygım da yok. Kendime az rol yazıyorum ki yorulmayayım. (Gülüşmeler)


İleride sadece yazmak gibi bir isteğiniz var mı?


İnşallah. En çok istediğim şey açıkçası. İlkokul mezunuyum ben. Hayatımda kimseye mektup yazmadım ve yazmaktan da nefret ederim. Babam askerdeyken bir mektup yaz, hep telefon telefon derdi. Bir tane mektubum yok çünkü imla kurallarını bilmem. İletişimim bozuktur, o yüzden hep tedavi edecek birileri olur yanımda. Kafamda fikir çok ama mesela kıyafet takıntılı bir adamın hikayesi var kafamda. Bazı yazar arkadaşlarımın bana anlattıkları özel anekdotları da var umarım dövmezler beni. (Gülüşmeler)


Bundan sonra hep Murat Aslan’la mı çalışırsınız?


Benim en çok kavga ettiğim adam kendisi. Kavga eder küser sonra hemen araşırız. 98 yılında Arzu Film’de tanışmıştık. Sonra Maskeli Beşler falan derken biz bugünlere geldik.  


Hem en çok izlenen hem de en çok eleştirilen olmak ilginç değil mi?


Evet benim öyle bir imajım var. Gıcık, geçimsiz. Zor yani. Ama bir yandan da sokaktaki insanlar da çok rahat. Her türlü muhabbetin içine dalmayı hak görüyorlar. Biraz onların içine karışınca öyle oluyor. Burası Balat, adamın evinin önünde çekim yapıyoruz. Nerden baksan seksen kişiyiz. Burada sinirlerin yıprandığı çok oluyor.


En iddialı filmimiz dediniz?


Evet Murat veriyor gazı o yüzden. (Gülüşmeler) Ben gerçi artık bu mahalle filmlerinden biraz sıyrılacağım. Aşk filmi yaz deyip duruyorlar. Ben aşk yazamam ki, bir tane kadın sevdim ondan da iki tane çocuğum var. Hayatta hiç aşık olmadım, sevdim. Baktım, gördüm, aldım.


 

 

Murat Aslan


Çok fazla komedi çekiliyor ama kaliteli komedi sorunumuz var ve her komedi de izlenmiyor. Şafak Bey izlenen komediler yazıyor, sizde komedi çekiyorsunuz… Biraz bu komedi olayına girsek…


Murat Aslan: Her şeyden önce yaşadığımız ülkedeki sinema sektörünün olup olmadığıyla alakalı. Eğer sizin sinema sektörünüz güçlüyse, yaptığınız işleri tüm dünyaya pazarlayabiliyorsanız getirisiyle beraber filmlerin kalitesi de ona göre değişiyor. Ben Maskeli Beşler’i yaptım, Türkler Çıldırmış Olmalı ve Pak Panter yaptım. Bunlar hep komedi bir tane Umut diye dram çektim. Sinema arthouse ve imece filmler dışında popüler bir film mi yapacaksınız, sizden ilk istenen şu: Hocam film kendisini kurtarsın. Çünkü sinema pahalı bir sanat. Bugün minimum bir milyon dolara çekiliyor filmler, bizim yaptığımız filmler değil ama. Size böyle bir talep geldiğinde siz filminizde birtakım şeyleri kullanıyorsunuz. Çünkü hitap etiğiniz seyirci kitlesinin beğenisi ortada. Beğenisi, espri anlayışı ve algısı Fransız halkından farklı. Biz de Temel fıkralarını bırakın anlatmayı, skeç olarak yayınlanıyor ve gülünüyor.


Filmlere gelen eleştirilere ne diyorsunuz?


Bizim filmleri eleştirenler oluyor,  ben bir film yaparım sen gülmezsin ama yirmi kişi güler. Biz bütün bunları göz önünde bulundurarak yazıyoruz. Senaryonun belli bir matematiği var. Bir sahne yapıyoruz Şafak düşüyor mesela. Bunu niye yaptınız diyorlar. Biz onu belki de beş altı yaşındaki çocuk için yapıyoruz,  ona yapmıyoruz. Yani 5 – 25 yaş aralığındaki seyirci için yazıyoruz filmleri. Bir de gişesi var Türkiye’de bu filmlerin. Biz dünyaya satmıyoruz bu filmleri.


Biraz daha yerel komedi yapıyoruz diyebiliriz o halde…


Hayır, öyle değil. Maskeli Beşler evrensel bir hikaye. Ben oraya bir Japon, bir Arap koyabilirdim. Aynı hikaye Amerika’da geçerdi olurdu sana evrensel hikaye. Bu Balat hikayesi, alırsın bu hikayeyi Teksas’ta bir taksici hikayesi yaparsın. Bir yörenin hikayesi evrensel olmayabilir, mesela Lazlar.


O yüzden yapımcı parasının karşılığını almak ister, kimse durup dururken büyük paralar yatırmak istemez o yüzden. Dönmesi içinde Türk seyircisinin algısı, espri anlayışını düşünerek matematik kuruyor ve bu tarz filmler yapıyoruz. Benim de hayalini gördüğüm filmler var bugüne kadar yaptıklarımın hiçbiri hayalini kurduğum filmler değil. Bir tek Umut. Dram çektim, Yeşilçam filmi yapmak istiyordum. Yaptım onun da hikayesi çok özgündür. Birçok filmin benzerini başka yerlerde görebilirsiniz. Esinlenme olabilir olmayacak şeyler değil yani.


Şafak Sezer’in belli bir izleyici kitlesi var. Film çekerken bu rahatlık oluyor mu?


Türkiye’de hiçbir şeyin garantisi yok. Yarın bir gün Başbakan çıkar bir şey söyler altüst oluruz. Önce eğlence sektörü etkilenir zaten. Ama Şafak’ın elbet böyle bir karşılığı var. O inkar edilemez, star önemlidir sinemada. Bütün dünyada öyledir. Eskiden de vardı bu.  Şafak’a çok proje geliyor oynaması için genç çocuklardan. Ama Şafak’ın da kendi jargonunda bir profesyonelliği var.


Senaryo Şafak Sezer’in. Başrol de onda. Onu tamamen özgür mü bırakıyorsunuz sette?


Hayır. Sinemada şöyle bir şey vardır. Oyuncu da senaristte olsa fark etmez. Orada bir matematik kuruyoruz, yani ben kuruyorum. Bu Murat Aslan’ın imzası oluyor. Bir dil kuruyorum. Senarist senaryosunu yazar, yönetmen bunu yorumlar. Bu filmde ben Şafak’a şöyle bir özgürlük tanıdım. Hayalindeki karakterleri yazıyorsun, oyuncularla otur ne istiyorsun onlara anlat dedim. Sonra bana anlat ben de sizin bu rüyanızı çekeyim en iyi şekilde dedim. Bizim işbirliğimiz böyle ama bir sahne çekerken bütün oyuncular kurduğum açılara tabii olacak. Karakterleri yaratan Şafak ama bir dil oluşturan da benim.


Aslında filmde yüzüne aşina olduğumuz oyuncular var ama Şafak Sezer ve Durul Bazan popülerler daha fazla… Bu bir tercih mi?

 

Şafak daha önce yaptığı filmlerde bir tarz oluşturdu. İsimsiz arkadaşlarla bir araya gelip bir bütün oluşturmaya çalıştı. Bunda da başarılı oldu. Filmlerinin işçilikleri çok iyi değil. Ama senaryo ve oyunculuklar çok iyi. Bu filmlerin yapım tasarımları da çok iyi değil. Ben Şafak’la şöyle bir anlaşma yaptım. Ben isimsizlerle çalışmam dedim. 20 kişilik kadroda iki üç kişi olabilir ama ben sokaktan topladığım adamlarla çalışmam dedim. Benim öyle bir vaktim yok çünkü. Bu benim işim değil, oyuncu gidecek eğitimini alıp gelecek.  O zaman çalışırım…


Vizyonu belli mi filmin?


Daha değil, en uygun anı belirleyip vizyona girmeye çalışacağız ama henüz belli değil!


 

 Röportaj: Banu Bozdemir

 

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Yorum yPARA KAZANMAK İSTEYEN HERKEZEHerkese Bir İş Teklifimiz Var...İnternet Bağlantısı Olan Herkes Para Kazanacak...İnternetten Para Kazanmak İsteyenler...Evden Para Kazanmak İsteyenler...Online İş Fırsatı İsteyenler...İşi Olupta Ek Gelir,Ek Kazanç,Ek İş Arayanlar...Parttime İş Arayanlar.http://hemen-parakazan.blogspot.com/

Beğen Beğenmekten Vazgeç · · Yanıtla · Kaldır

RÖPORTAJLAR

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Fırat Sayıcı

Cüneyt Karakuş: "Bu filmde ses rengi...

Cüneyt Karakuş: "Bu filmde ses rengi...

Fırat Sayıcı

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter