Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

Rena Lusin Bitmez: "Üretim, gösterim ve dağıtım sorunlarımızı hala halledebilmiş değiliz!"

Rena Lusin Bitmez: "Üretim, gösterim ve dağıtım sorunlarımızı hala halledebilmiş değiliz!"
Yazar: Fırat Sayıcı

Başarılı belgeselin en önemli noktalarından birininin azim ve sabır olduğunu bir kez daha öğreten bir eserle karşı karşıyayız. "Tanrı Göçmen Çocukları Sever Mi Anne?" gerçekçi sinemanın tüm unsurlarını kullanırken bir yandan da seyirciyi gözlemci değil, sanki bir karaktermiş gibi filmin içine sokmayı başaran, alkışı hak eden bir yapım. Bu yıl Ankara ve İstanbul Film Festivallerinde en iyi belgesel ödülüne layık görülen "Tanrı Göçmen Çocukları Sever Mi Anne?" adlı belgeselin yönetmeni Rena Lusin Bitmez sorularımı yanıtladı. 

 

Öncelikle biraz kendinden bahseder misin?

 

İstanbul’da doğdum. Merametciyan Ortaokulu ve Esayan Lisesinden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Tekstil-Serigrafi Bölümünden ve  Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-Tv Bölümününden mezun oldum. Tiyatro Araştırma Laboratuvarında (TAL) Ayla Algan, Beklan Algan’dan oyuncu yönetimi, dramaturji, klasik drama eğitimi ve ressam Kristin Saleri ve Zepür Hanımyan’dan resim eğitimi aldım. Uzun yıllar yönetmen Aram Gülyüz ile çalıştım. Tv sektöründe film ve dizi projelerinde yer aldım. Genellikle kendi yazdığım, yönettiğim film projelerini hayata geçirdim. Filmlerim, 18.Uluslararası Ankara Film Festivali, Ankara Avrupa Film Festivali, Antalya Film Festivali, 38.İstanbul Film Festivali (İKSV) ve 30. Ankara Uluslararası Film Festivallerinde gösterildi. "Tanrı Göçmen Çocukları Sever mi Anne?" isimli uzun metraj belgesel filmim ile 38.İstanbul Film Festivalinde (İKSV) ve 30. Ankara Uluslararası Film Festivalinde En İyi Belgesel Film Ödülünü aldım. Yönetmenliğini, yapımcılığını, senaristliğini üstlendiğim filmler; Gitmek Üzerine Söyleyemediklerim/ Deneysel, Savaş ve Barış/Drama, İstanbul Meyhaneleri/Belgesel, Suç Senin /Drama, Başka Zaman Başka Bir Yer/Deneysel... 

 

Biraz "Tanrı Göçmen Çocukları Sever mi Anne?"den ve onu çekme nedenlerinden bahseder misin?

 

2010 yılında Tarlabaşı'nda mülteciler üzerine  çalışıyordum. 2011 yılında bir gazete haberi ile Ermenistanlı çocukların varlıklarını öğrendikten sonra filmi çekmeye karar verdim. Çocukların nasıl yaşadıkları ve kendi aralarında kurdukları dünya, okulun  yaşamlarındaki yeri özellikle yoğunlaştığım noktalar oldu. Ön hazırlık, çekimler ve post production aşaması dahil film 8 yılda bitti. Yaklaşık 1,5 yıl hikaye aradım, karakter aradım. Beraber çok uzun zaman geçirdik, beraber yaşadık. Semt genelinde 120'den fazla röportaj yaptım. Neredeyse bütün çocukların hikayelerini dinledim. Ancak biribirleriyle teması olan kişilerin hikayesini anlatmak istiyordum. Ruzanna ile ilk görüşmemizde kahramanlardan biri olabileceğine kanaat getirdim. Ruzanna’nın sıra arkadaşı Antranik filme dahil oldu. Zaman içinde Ruzanna’nın alt katında oturan, Lilit ve kızı Hasmik dikkatimi çekti. Aynı binada oturdukları için yakın ilişkileri vardı. Harutik hiç hesapta yoktu. Bir süre sonra Harutik filmin içinde kendi kendine yerini buldu. Zaman içinde biribirleri ile teması olan herkes filme dahil oldu.

 

Sence hızla gelişen teknolojinin, belgesel filme ne gibi katkıları olabilir? Neler götürür?

 

Hem üretim sürecini etkiler hem de pazarı şekillendirir. 90’lardan sonra gelişen dijital teknoloji ile belgesel film alanına da yeni bir soluk getirdi. Dijital teknolojilerin ekonomik açıdan kolaylıklığı bağımsızların önünü açtı. Dünyanın herhangi bir yerinden yönetmenler teknoloji aracılığı ile kendi coğrafyalarını, yaşamlarını geniş bir kesime ulaştırabiliyorlar artık. Teknolojideki her gelişme filmlerin anlatım biçimlerinden, dağıtım aşamasından, prodüksiyon ve post prodüksiyon sürecine kadar geniş bir alanda etkisini göstermektedir. Bu bağlamda teknoloji belgesel film yapımcılarını da özgür hale getirir ve medya ortamında kitlelere ulaştırır. Dolayısı ile belgeseller dağıtım kanallarıyla dünya izleyicisiyle ulaşır. Bu yolla yönetmenler, yapımcılar filmlerini tanıtmak şansına sahip olurlar. 

 

Teknolojinin belgesel film alanına getirdiği kolaylıklar arasında erişimin yaygınlaşması, yenilikçi anlatım yöntemlerinin geliştirilmesi, filmlerin farklı kesimlere açılması ve yeni dağıtım kanallarının ortaya çıkması olarak özetleyebiliriz. Ancak bizler üretim, gösterim ve dağıtım ile olan sorunlarımızı hala halledebilmiş değiliz. Teknoloji bir araç olarak görsele fayda sağlar. Ancak aslolan ne anlatığınızdır.  Ve anlatırken kullandığınız yöntemdir. Teknoloji buna hizmet eder sadece. 

 

 

Örnek aldığın, sinemasını sevdiğin, yerli ve yabancı yönetmenler kimler?

 

Tony Gatlif, Reha Erdem, Emir Kusturica, Costa Gavras, Theo Angelopoulos.

 

Türkiye’deki film festivalleri ve belgesel filmcilere yaklaşımları konusunda neler söylemek istersin?

 

 “Belgeselci”, “kurmacacı”, “kısa filmci” ayırımı yapmadan tüm yönetmenlerin, yapımcıların eşit değerde tutulmalarının daha hakkaniyetli ve adil olacağını söyleyebilirim.

 

 

Son olarak gelecek planlarından bahsedelim…

 

Filmler çekmeye devam edeceğim.

 

 

Röportaj: Fırat SAYICI

 

Twitter.com/firatsayici

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

HABERLER

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter