Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

Lütfi Şen: “Festival yapmak çok emek isteyen bir iş!”

Lütfi Şen: “Festival yapmak çok emek isteyen bir iş!”

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Kızılay Dostluk Kısa Film Fesitivali'nin genel sanat  yönetmeni Lütfi Şen'e festivalle alakalı sorularımızı yönelttik. İyi okumalar...

 

4 yıldır festival yapmak nasıl bir duygu?

 

Festival yapmak tabii çok emek isteyen bir iş. Biz yolun başındayken bunun farkındaydık. Ama daha büyük emek isteyen iş bunu sürdürebilmek. Çünkü şartlar çok değişebiliyor. İmkanlar çok değişebiliyor. Ama siz festivali sürdürdüğünüz zaman festival var. Ben her zaman söylerim önemli olan az da olsa devamı olandır. Yani bir tuğla koydunuz, bu iyi bir tuğladır ama siz bunun üzerine bir tuğla daha ve bir tuğla daha koyup duvar inşa etmezseniz ilk koyduğunuz tuğlanın hiçbir anlamı olmaz. O yüzden dört yıldır festivali gerçekleştiriyor olmamız zor ama çok önemli bir şey. Çok daha önemlisi ise bu festivalin yıllarca gerçekleşmeye devam etmesi ve İleride daha gençlerin ve şu anda genç olanların bu festivali devralarak sürdürmeleri olacak. Çünkü biz burada bir dostluk hafızası inşa ediyoruz aynı zamanda. Her kataloğumuzda bizim gösterim alanında 60 kadar film oluyor. Bu sene bu 80’e çıkacak. Diyelim ki 10 yıl sonra 10 tane kataloğu eline alan kişi, 800 tane dostluk üzerine çekilmiş filme ulaşmış olsun. Bu arşivi arttırmamız lazım. İnsan ve dostluk ilişkisini arttırmamız lazım. İnsanın kendisine olan saygısını, sevgisini, kendine olan insani bakışını arttırmamız lazım. Bu da sürdürülebilirlikten geçiyor her zaman olduğu gibi. Mesela geçen yıl pandemi şartlarında sinemaların kapalı olduğu bir dönemde biz festivali yine de gerçekleştirdik. Ve bu neye ulaştırdı bizi? Bütün Türkiye’de izlenebilir hale getirdi festival filmlerimizi. 6 binden fazla kayıtlı izleyicimiz oldu. Biz bunu dünyaya da taşımaya çalışıyoruz bir taraftan. İlk yıl Bosna’ya taşımıştık. Sonraki yıl pandemi şartlarından dolayı taşıyamadık. Bu yıl belki dünyanın farklı ülkelerine Afrika’ya, belki yakın Asya’ya taşıyacağız. Sürdürmek ve sürdürdükçe gelişmek, tecrübelenmek ve daha genç ekiple yola devam etmek gerekiyor. Böyle bir şey bence. Bu bir sorumluluk aslında.

 

Geçtiğimiz yıllarda hangi ülkelerin ilgisi daha büyüktü festivale? Sizi şaşırtan beklemediğiniz ülkelerden iyi hikayeler çıkıyor mu?

 

Evet çıkıyor.  İyi hikayeler çıkıyor. Yani Gana’dan bile film aldık mesela. Bu ilginç bir şeydi. Gerçi dünyanın 120 ülkesine yakın ülkeden film aldık. Ve aslında insanın özünde her yerde insan olduğunu, yeter ki insan olabilsin, insan olabilen insanın yüreğinin her yerde aynı şekilde çarptığını görüyoruz. İran’dan gelen, Paris’ten gelen, Amerika’dan gelen ne bileyim Afganistan’dan gelen filmler var ve bunlar her biri ezberleri bozuyor aslında. Bambaşka bir yapı ve bambaşka bir dostluk hikayesi anlatıyorlar. Bizim için bütün dünyanın bakışını görmek çok değerli. Bütün dünyanın gözünden dostluğu görmek çok değerli. Bu bizi ve dünyayı zenginleştiriyor. Benim hedefim dünyanın her ülkesine ulaşmak. Umuyorum bu sene Kızılay’la birlikte daha global olacağız. Dünyadaki 192 ulusal cemiyetle Kızılhaç’la Kızılay’la işbirliği yapacağız. Ve daha çok ülkeden daha farklı dostlukla ilgili bakışlar göreceğiz. Ama önemli olan şu; günün sonunda festival zamanında finalist filmlerin çok kaliteli olması lazım. Beni en çok mutlu eden bu festivale başladığımızdan beri her yıl ortaya çok kaliteli filmlerle çıkıyoruz. Festivali festival yapan, festivali değerli kılan, festival için çalışılmışlığı gösteren hikâye biraz burada yatıyor.

 

Yarışacak filmlerin gösterimleri nasıl olacak?

 

Geçen yıl pandeminin yoğun olduğu bir dönemdeydi festivalimiz. Bu sebeple bütün Türkiye’de çevrimiçi olarak yaptık festivali. Ama tabii sinema salonlarından uzak kalmak bir festival için hakikaten üzücü bir durum. Umuyorum bu sene şartlar elverecek ve biz İstanbul’da birçok sinemada festivali gösteriyor olacağız. Mutlaka Kadıköy tarafında, Anadolu yakasında, Beyoğlu’nda, daha önceki yıl Zeytinburnu’nda göstermiştik. Bu yıl da İstanbul’un her iki yakasında ve imkân olursa ek bir şehir olarak Ankara’da göstermek istiyoruz. Mantalitemiz değişti pandemiyle beraber. Bu sebeple festivalde çevrimiçi bölümümüz de olacak. Mesela Zonguldak’taki birinin de Muğla’daki birinin de festival filmlerini izleme hakkını gözeteceğiz. Ama bunu yaparken festivalin yarışma bölümüne başvuran filmleri de korumak zorundayız. Çünkü bunlar kamuoyuna açık olarak gösterildiği zaman başka yarışmalara katılamıyorlar. Dolayısıyla durumu müsait olan filmleri çevrimiçi olarak bütün Türkiye değil belki bütün dünyada göstereceğiz İngilizce altyazılı olarak. Böyle bir hedefimiz de olacak. Festival filmleri, salonlarda ve çevrimiçi olarak bütün dünyada, kısmen de olsa, gösterilecek.

 

Etkinlik programı nasıl olacak sizi nereden takip edebiliriz?

 

Her zaman olduğu gibi festival etkinlikleriyle festivaldir zaten. Dostluk film festivalinin özellikle gençlere yönelik yaptığı etkinlikler bu sene artarak devam edecek. Set atölyesi, post prodüksiyon atölyesi, etkinlikler, konferanslar, sosyal medya söyleşileri vs. hepsi olacak. Bizi, dostlukfilmfestivali.com internet adresimizden, dostlukfilmfest yazarak instagram, twitter, facebook ve youtube hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

 

Madem bu festival dostluk adı altında yapılıyor o zaman festivalde kurulan dostluklardan bahseder misiniz? Var mı ilginç hikayeler veya dostluk üzerine söylemek istediğiniz şeyler?

 

Aslında festivalle kurulmuş pek çok dostluk var. Ve bu dostluklar büyüyerek devam ediyorlar. Festivalin tam amacı da bu. İlk yıl festivalimizin 17 finalist filmi vardı ve bunların yönetmen ve yapımcılarını İstanbul’a davet ettik. Ve bu kişileri gönüllülerimiz eliyle ağırladık. Bunlar İstanbul’u, Türkiye’yi, Türk kültürünü bizim gönüllülerimizin gözünden gördüler. Ve inanılmaz dostluklar oluştu burada ve o gönüllülerle o misafir yönetmenlerimiz arasındaki diyaloglar halen devam ediyor. Sürekli onların haberlerini alıyoruz. Ezber bozan hikayeler de yaşadık. Festivalin ilk yılında liseli gençlerimizin mihmandarlığını yaptığı Fransız yönetmenimiz Guillaume Levil’in filmi festivalimizde ödül alan filmlerden birisiydi. Ödül alırken yaptığı konuşmada: “Bu festivale geldikten sonra hayata bakışım değişti. Ömür boyunca bir çocuk sahibi olmayı düşünmüyordum ama bu gençler bana o kadar iyi geldiler ki ben artık çocuk sahibi bir insan olmak istiyorum.” dediği bir konuşma yapmıştı. Evet bunlar dönüşüm, gerçekten kalan şeyler… Zaten ben her zaman diyorum; çalıştığımız, uğraştığımız, ettiğimiz her şey iş evet ama bir gönüle dokunabiliyorsanız hayatta kalacak olan budur. Festival birçok gönüle dokunarak devam ediyor ve ben bundan çok mutluyum. 

 

Kısa filmcilere buradan ne söylemek istersiniz?

 

Öncelikle ve öncelikle bu zor yolculuğa devam etsinler. Hiçbir zaman pes etmesinler. Üst kat komşuyu oynatamıyorsa alt kattaki bakkalı filmlerinde oynatsınlar. Dostluklar kursunlar, imece usulü beraber paylaşarak yol alsınlar. Her gün bir yönetmeni tanısınlar mesela. Bir yönetmenin bir filmini izlesinler. O yönetmenin dili, fikri hakkında, biçimi hakkında bir fikir sahibi olsunlar. Mutlaka ve mutlaka kuramsal olarak sinemayla ilgilensinler. Sinema teorisi üzerine kafa yorsunlar. Okusunlar sinema teorisi üzerine olan metinleri okumakla yetinmesinler bu metinleri kritik etsinler, bu metinlerin kendilerince doğru olup olmadığını sorgulasınlar. Ve arkadaşlarıyla bunları tartışsınlar. Kendilerine güvensinler. Yarattıkları filmleri bütün dünyayla paylaşmaya çalışsınlar. Sosyal medyalarından buluştukları ortamlara kadar her şeyi sanat için yapsınlar. Çünkü bütün ömrünü sanata vermeden sanat bize geri dönmüyor. Büyük bir çaba gerektiriyor sanat. Bu hakikaten zor bir şey ve sanatçının başka bir yolu yok. Bu zoru başarmak zorundalar. Çok çalışkan olsunlar. Çalışmak gençlere çok yakışıyor. Çünkü o genç arkadaşlarımız yolun başındaki arkadaşlarımız kendilerine kattıkları değerleri Allah onlara ne kadar ömür verdiyse bir ömür boyunca kullanacaklar. Onlar bugün Tarkovski’nin Mühürlenmiş Zaman’ını okumuşlarsa, okuyorlarsa; onlar bugün 15-20 yaşındalarsa, 50 yaşında da Mühürlenmiş Zaman’daki o sinema kuramı üzerinden yol alabilecekler. Düşünün genç yaşta kazandığınız her şey size bir ömür eşlik edecek. O yüzden çalışmak da eğlenmek de en fazla gençlere yakışır. Eğlensinler ama prensip olarak her gün sinema için çalışsınlar, her gün sinema için düşünsünler her gün sinema için bir şey yapsınlar. Benim basit ve kısa önerim budur.

 

twitter.com/firatsayici

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç değil ...

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç  değil ...

Fırat Sayıcı

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Fırat Sayıcı

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter