Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

Korhan Günay: Kısa film, özgür ve bağımsız sinema yapabilmenin tek yoludur!

Korhan Günay: Kısa film, özgür ve bağımsız sinema yapabilmenin tek yoludur!
Yazar: Fırat Sayıcı

Öncelikle biraz kendinden bahseder misin?

 

İstanbul’da doğdum. Mimar Sinan Üniversitesi Sinema bölümünden mezun oldum. 2008’den bu yana yönetmenlik ve senaryo yazarlığı yapıyorum.

 

Senin için kısa filmin tanımı nedir?

 

Kısa film, bir hikaye anlatma biçimi ve yoludur. Sinema kökeni itibarı ile kısa filmden türemiştir. Hatırlayın, ilk filmler hep kısa metrajlıdır. Bu anlamda sinemada oldukça eski bir geleneğin hali hazırdaki temsilcisidir. Kısa film, özgür ve bağımsız sinema yapabilmenin neredeyse tek yoludur. Sinemanın finansla olan ilişkisi, bağımsız film yapabilmeyi neredeyse imkansız hale getirdiği günümüz dünyasında, sinemacının üzerinde herhangi bir baskı olmadan rahatça üretim yapabileceği ciddi bir mecradır. Kısa film, uzun filmin kısaltılmış hali değildir.

 

Biraz Kapan’dan ve onu çekme nedenlerinizden bahseder misin?

 

Kapan, bir çöp evde tıkılıp kalmış bir anne kızın hikayesini anlatıyor. Bir yalana sarılmış bu iki kadın birbirleri ile bir tür kedi fare oyunu oynarlar. İnsanoğlu, kendine medeni dediği tarihten bu yana üç şeyi gizlemeye, üzerini örtmeye çalışmıştır: Ceset, dışkı ve çöp. Bu gizleme, halının altına süpürme durumu gerçekten de çok dikkat çekici bir mesele. Benim gibi polisiye romanlara düşkün biri için, bu özellikle gizleme, üzerini örtme hali üzerine gidilmesi gereken bir mesele oldu. İnsanı tanımak, insanlığın gittiği yolu anlamak için onun sırlarını karıştırmanın iyi bir yol olduğunu düşünüyorum. Kapan, bu anlamda, benim insanoğlunu tanıma çabamın bir ürünü oldu. Ailenin ve özel mülkiyetin temelleri hakkında bir tür beyin jimnastiği yapmış oldum. Kapan, tek bir mekanda geçen, tek bir sahneden oluşan bir film. Tek bir anda geçen bu filmde, hikayenin zamanı ve seyircinin zamanı bir ve aynıdır. Kapan, benim nazarımda biçimsel olarak diğer filmlerden ayrılmaktadır. Kapan’ı yapma isteğimin en büyük sebeplerinden biri de budur. Kapan, yurt içinde ve yurt dışında pek çok festivalde gösterildi ve ödüller aldı. Cannes Film festivalinde Short Film Corner bölümünde, İsrail’de Arava film festivalinde gösterildi. İzmir uluslararası kısa film festivalinde ikincilik ödülü, Setem İpek yolu kısa film festivalinde ise en iyi kadın oyuncu (Irmak Ünal) ve en iyi görüntü yönetimi (Durmuş Sorkut) ödüllerini aldı.

 

Sence hızla gelişen teknolojinin, kısa filme ne gibi katkıları olabilir? Neler götürür?

 

Sinema, doğumundan bu yana teknolojiye göbekten bağlı bir sanat biçimidir. Sinemanın kendisi bizatihi teknolojik bir icattır. Durum böyle olunca, sinema tarihi boyunca teknoloji ile son derece içeriden ve dolaysız bir ilişki kurmuştur. Sesli sinemanın doğuşu, renkli film, günümüzde CGI teknolojisi sinemanın hiç zorlanmadan içine aldığı teknolojik gelişmelerdir. Bütün bu gelişmeler sinemaya çok yeni, çok farklı anlatım olanakları getirmiş bu anlamda da sinemanın özgürleşmesini sağlamıştır. Ne var ki, bütün bu teknolojik gelişimler, sinemanın finansla olan bağını daha da sıkı hale getirmiş, finansın sanat üzerindeki tahakkümünü güçlendirmiştir. Bu da sinemanın, sinemacının bağımsızlığını neredeyse imkansız hale getirmiştir. Kısa film açıcından bakacak olursak, teknolojinin ilerlemesi ve ulaşılabilir olması özgürleştirici bir etki yaratmıştır. Son dönemde giderek artan kısa film sayısına ve prodüksiyon kalitesindeki görece artışa da bakarak bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bütün bu niceliksel artışın nitelik anlamında da bir gelişmeye neden olacağına inanıyorum.

 

Örnek aldığın, sinemasını sevdiğin, yerli ve yabancı yönetmenler kimler?

 

Kurosawa ve Kieslowski öğrenciliğimden beri sevip takip ettiğim ustalardır. Keza, Lütfi Akad atölyesinden mezun bir sinema öğrencisi olarak Lütfi hocanın üstümde emeği çoktur. Son dönemde ise beni en çok heyecanlandıran sinemacı Asghar Farhadi oldu.

 

Türkiye’deki film festivalleri ve kısa filmcilere yaklaşımları konusunda neler söylemek istersin?

 

Kısa filmin, uzun metrajın bir yedeğiymiş gibi algılandığı, yeterince önem verilmediğini gözlemliyorum. Bu çok üzücü bir durum elbette. Kısa filmin başlı başına bir uğraş, çok önemli bir anlatım aracı olduğunu yakın zamanda fark etmelerini umuyorum.

 

Son olarak gelecek planlarından bahsedelim…

 

Şu aralar bir uzun metraj filme hazırlanıyorum. Senaryosunu yazdığım ve yönetmenliğini eşim Canan Çelik’le birlikte yapacağımız filmin yapımcılığını da Bulut Reyhanoğlu üstlenecek. Şimdiden, Antalya Film Forum ve Boğaziçi Film Festivali Filmlab gibi önemli pitching platformlarında filmimizi tanıtmaya başladık. Bu yıl sonuna kadar filmin çekimlerini tamamlamış olmak gibi bir niyetimiz var. Sonrasında uzun metrajlı filmlerle devam etmeyi düşünsem de kısa filmi bırakmayı hiç düşünmüyorum. Kısa film özgürce film yapabilmenin şimdilik en kestirme yolu. Bu lüksü hiçbir şeye değişmem.

 

twitter.com/firatsayici

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter