Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

Eğer bir yönetmeni, film yapma isteği dürtmüyorsa bence o işten keyif almıyordur!

Eğer bir yönetmeni, film yapma isteği dürtmüyorsa bence o işten keyif almıyordur!
Yazar: Deniz Ali Tatar "Ben her yaştan izleyicinin merak içersinde filmimizi takip edeceğine inanıyorum."

Türkiye’de korku sinemasında git gide önekle çoğalmaya başladı. Hasan Karacadağ, Dabbe serileriyle birlikte akla gelen ilk isimlerden biri konumuna geldi. Geçtiğimiz yıl Can Evrenol’un yönettiği “Baskın” filmi sinema yazarlarınca korku sinemasına farklı bir bakış olarak algılandı ve çok beğenildi. İlk filmini bu türden veren yeni yönetmenlerimizden Teoman Gündüz, “Lanet: Ervah Cinleri” filmiyle sinemamıza merhaba diyor. Filmin en farklı özelliği ise el kamerasıyla çekilmiş olması. Şimdi hep birlikte Teoman Gündüz’le yaptığımız röportaja bakalım…

 

D.A.T.: İlk uzun metrajlı filminizi korku türünde çektiniz. Peki yönetmen olmaya nasıl karar verdiniz?


T.G.: Aslında küçük yaşlardan itibaren filmleri ben çeksem nasıl çekerim gözüyle izlerdim. İlerleyen zamanlarda bununla ilgili kitaplar, çeşitli yayınlar almaya ve araştırma yapmaya başladım. Hobi olarak kendi çevremdeki imkanlarla kısa filmler çekmeye başladım. Film yönetmenliğine karşı büyük bir merakım oluştu. Ancak bununla ilgili Türkiye'de sinema eğitimi almayı ve bunu bir meslek edinmeyi hiç düşünmedim. Üniversitede fizyoterapi eğitimi aldım. Aynı zamanda fizyoterapist olarak da mesleğimi icra ediyorum. Ve zamanla şunu gördümki sinema çektikçe, set soluğu aldıkça ve kurgu başında oturduğunuzda teknik olarak kendinizi daha çok geliştirebilirsiniz.

 

D.A.T.: “Lanet: Ervah Cinleri” nasıl bir film oldu?


T.G.: Lanet Ervah Cinleri, gerek kullandığı mekân ve atmosfer ile, gerek çekim tarzıyla alışılagelmiş Türk korku filmerinden farklı oldu diyebilirim. Tamamen terkedilmiş gerçek bir köyde ve tamamen el kamerası havasında çekilen filmimiz aynı zamanda dört değişik karakterdeki arkadaşın gizemli bir yolculuk hikayesi oldu. Ben her yaştan izleyicinin merak içersinde filmimizi takip edeceğine inanıyorum.

 

D.A.T.: Film için nasıl bir hikayeyle yola çıktınız? Özellikle “cin” öğesini kullanırken nelere dikkat ettiniz?


T.G.: Filmin hikayesini oluştururken Türk korku janrı tutkunu izleyicilerinin en çok korktuğu öğenin cin teması olduğunu biliyorduk. Terkedilmiş bir köy hikayesine de çok yakıştığını gördük. Filmde korku unsuru olarak sadece cinler olsun istemedik. Özellikle köyün doğası ve tarihi dokusu zaten bunun için yeterliydi. Bu köy ile meraklı gençleri buluşturmak istedik. Ortaya Lanet Ervah Cinlerinin hikayesi çıkmış oldu.

 

D.A.T.: Filmi, yerli filmler arasında ilk kez denenmiş olan el kamerası yöntemiyle çektiniz. Bunu tercih etme sebebiniz neydi?


T.G.: Korku türünde bana göre gerçekçiliği en iyi gösteren filmler el kamerası tarzında çekilen filmlerdir. Benim en çok ilgimi çeken bu filmler olmuştur. Onun için el kamerası yöntemini tercih ettim. Filmimizde doğal oyunculuklar ile birlikte bu gerçekçiliği yakaladığımızı düşünüyorum.

 

D.A.T.: Çekim serüveniniz nasıl geçti? Başınıza gelen ilginç bir olay oldu mu?


Lanet: Ervah Cinleri, doğayı ve kendi imkanlarını zorlayan bir film oldu. Filmimiz terkedilmiş bir köyde geçiyor. O köyde set kurmak, uzun sürede orada yaşamak, ilk filmini çeken bir yönetmen ve ilk filminde baş karakterleri canlandıran oyuncular için başlı başına bir zorluktu. Ürkütücü birçok anımız var. Filmimizi çekmeden önce görüntü yönetmenimi, sanat yönetmenimi ve koordinatörü alıp köye götürmüştüm. Mekanlarımızı ve planlarımızı belirlerken akşam oldu döneceğiz diye planladık. Tabi koşulları gereği arabaları biraz uzakta park etmiştik. Gece sessizliğinde köyün içinden arabalara ilerlerken o sessizliği art arda atılan tüfek sesleri bozdu. Ve biz yere yatarak korku içerisinde arabalara ulaştık. Daha sonra öğrendik ki orada yaşayan iki kişiden biri olan yaşlı bir amca bizi yabani domuzlar sanıp üzerimize ateş açmış. Neyse ki ucuz atlatmıştık. Biz tüm bu zorluklara rağmen vazgeçmedik ve filmimizi orada çektik.

 

D.A.T.: Sinemalarda bu filmi izleyeceklere neler vaad ediyorsunuz? İzleyenleri neler bekliyor?


Ben sinemamızda gittikçe tahammülsüzleşen izleyicimizi biraz bulunduğu ortamdan uzaklaştırmak, onları gizemli bir yolculuğa çıkartmak istiyorum. Tamamen kendi başına bırakılmış bu köyde gündüz başlayan gerilim, yerini geceye ve korkuya bırakacak. Merak duygusu, kalp çarpıntısı, klostrofobi, adrenalin, yalnızlık, sessizliği bozan değişik hayvan sesleri ve köyün sırları ilk aklıma gelenler.

 

D.A.T.: Türkiye’de korku sineması gelişmeye başlasa da hala bu türe karşı bir önyargı var. Bu önyargı aşılabilir mi sizce? Aşılması için korku sinemasında neler yapılmalı?


Aslında izleyicimizin çok haklı bir tepkisi var. Dini öğeler, cin mevzusu, büyü ritüelleri arasına sıkışmış, doğaüstü olayları içeren bir korku kültürümüz oluştu. Birkaç arkadaşımız insan merkeziyetli değişik türden gerilim filmleri denediler. Maalesef ülkemizde doğaüstü öğeler daha çok ilgi görmekte. Yurtdışındaki cadı, şeytan ve ruh içerikli filmlerin karşılığı bizde cin olarak çıkmakta. Çünkü bu geçmişten gelen kültürümüzün sonucu ortaya çıktı. Ayrıca bu sektördeki filmlerimizin çoğunluğu düşük bütçeli. Konularımız ve filmlerimiz böyle olunca özellikle eğitimli ve elitist bir kesim tarafından filmlerimize yer yer haklı önyargılar mevcut. Bu önyargının aşılması için yurtdışında olduğu gibi çok daha profesyonel ekiplerin ve büyük oyuncuların görev aldığı daha yüksek bütçeli işlerimizin ortaya çıkması gerekir. Çıkacak kaliteli işler bu sektöre bakışı değiştirebilir.

 

D.A.T.: Korku türünde yerli-yabancı takip ettiğiniz ve tarzını beğendiğiniz yönetmenler var mı?


Korku filmi deyince ilk aklıma gelenler Hitchcock, Carpenter, Argento, Hideo Nakata ve James Wan geliyor. Çünkü bu usta yönetmenler bu türde birçok film ortaya çıkardılar ve yönetmen olmak isteyenlere ilham yarattılar. Türkiye'de kabul etmeliyiz ki Hasan Karacadağ bir yol açtı. Bu yolda en tepeye koyacağım isim Alper Mestci olacaktır.

 

D.A.T.: Bundan sonra sinemaya dair yeni projeler yapacak mısınız?


Çok isterim. Eğer bir yönetmeni, film yapma isteği dürtmüyorsa bence o işten keyif almıyordur. İmkanım olduğu müddetçe hikayeleri perdede anlatma isteğimin hep olacaktır. Çünkü bu benim için bir tutku. Günümüzde çok daha fazla üretken olmalısınız. Kafamda hep farklı işler vardır. İkinci filmde farklı bir türde de yer alabilirim.

 

Twitter.com/CarpeDiem_Dali 

 

 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter