Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

Boğaziçi Film Festivali Artistik Direktörü Emrah Kılıç ile konuştuk...

Boğaziçi Film Festivali Artistik Direktörü Emrah Kılıç ile konuştuk...
Yazar: Fırat Sayıcı

Boğaziçi Film Festivali 6.kez sinema seyircisiyle buluşurken sorularımızı festivalin Artistik Direktörü Emrah Kılıç'a yönelttik... 

 

Emrah bey öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?

 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Sinema ve TV bölümü mezunuyum. Yine aynı fakültede sinema yüksek lisansı yaptım. Festivalin ikinci yılından itibaren ekibe dahil oldum ve festivalin uluslararası kısa film yarışmasının programını yapmakla başladım. Sonraki yıllarda Genel Sanat Yönetmeni yardımcısı olarak ise uzun metraj yarışmalarının da açılmasıyla birlikte uzun filmler ve yarışma dışı tüm bölümler için programlama yaparak devam ettim. Süreç içerisinde, filmlerden,  jürilere, özel konuklara kadar birçok aşamada festivale katkı sağladım. Bu yıl ise festivalin Artistik Direktörü olarak çalışmaya devam ediyorum. Berlin ve Cannes Film Festivalleri’nde yer alan Türk Sineması stantlarının organizasyonunu da festival ekibiyle birlikte yürütüyoruz. Bunların dışında vakit bulabildikçe ufak tefek prodüksiyonların içerisinde yapımcı ve yönetmen olarak bulunuyorum. Sinema dergisi Rabarba’nın da en başından beri idari koordinatörü olarak içerisindeyim.

 

Boğaziçi Film Festivali bu yıl 6. kez seyirciyle buluşuyor. Başından sonuna dek festivalin geldiği noktayı ve geçirdiği değişimleri biraz anlatabilir misiniz?

 

Festival ilk yılında sadece ulusal kısa film yarışmaları ve uzun film gösterimleriyle ortaya çıktı, ikinci yılında ise uluslararası kısa yarışmayı da ekleyerek devam etti. Üçüncü yıldan başlayarak uzun metraj yarışmalar da açıldı ve dördüncü yılda Bosphorus Film Lab ile devam ettik. Beşinci yıl ise festivalin tüm bölümlerini, yarışmalarını, endüstri bölümünü oturtmayı başardık. Festival özellikle ulusal sinemaya güçlü bir destek ve öte yandan da uluslararası anlamda güçlü bir network edinmek amacıyla yola çıktı. Her geçen yıl üstüne koyarak bu amaçlar doğrultusunda devam ediyor. Özellikle ilk yıllarında, festivalin artistik bakış açısı, seçkileri, söyleşileri biraz karışık ve düzensiz bir haldeydi. Organizasyon anlamında da eksikleri vardı ancak bunlar yeni bir festival için anlaşılır ve kabul edilebilir şeyler olarak görünmeli. Geldiğimiz noktada ise artık her anlamda oturmuş, tecrübeli ve ne yaptığını bilen, kararlarını tutarlı bir şekilde alabilen ve stratejik olarak büyüyen bir festival haline geldik. Artık herkesin bildiği, tanıdığı, merak edip beklediği bir festivalden bahsediyoruz. Boğaziçi Film Festivali’nin kurumsal hafızasına da sahip olan kemik bir ekibi var ve bu yüzden de sürekliliği ve yıl boyunca düzenli çalışma disiplinini oturtmuş durumdayız. Beş yıllık bir süreçte tüm bunları yapabilmek, ortaya uzun ve kısa ulusal, uluslararası yarışmaları, yarışma dışı bölümleri,  jürileri, özel konukları, endüstri bölümüyle bir festival çıkartmak ve başarılı bir organizasyon yapısına sahip olmak bu kısa sürede önemli bir gelişim süreci ortaya koyduk diye düşünüyorum.

 

Boğaziçi Film Festivali'ni İstanbul'da düzenlenen diğer festivallerden ayıran en önemli özellik nedir?

 

Öncelikle biz yola çıkarken yeni yetişecek olan, eline kamerayı almak isteyen, bu alana ilgi duyan genç sinemacılara destek olmak üzere yola çıktık. Dolayısıyla kısa filme ve kısa filmcilere destekler verdik, hala da veriyoruz, söyleşileri ve atölyelerimizi bu minvalde oluşturduk, bir okul işlevi de görmeye çalıştık. Uluslararası kısa film yarışmamızı açtığımızda ise amacımız dünyanın en iyi festivallerinde gezen ve ödüller alan kısa filmcileri İstanbul’a getirerek onlarla bizim kısa filmcilerimiz arasında bir etkileşim sağlamak bir tanışıklık yaratmak ve motivasyonlarını arttırmaktı. Sonraki yıllarda uzun metraj yarışmalarımızı açmamızla birlikte bunu ulusal sinemamızın önemli isimleri ve yeni kuşak genç sinemacılar için de yapmak üzere çalışmaya başladık. Diğer festivallerden önemli farklarımızdan birisi de bizce ulusal sinemamıza elimizden geldiğince destek sağlamak üzere yola çıkmış olmamız. Diğer yandan da tabii ki biz gerek programımızla, gerek söylemlerimiz ve attığımız adımlarla sadece dar bir izleyici kitlesine, belirli bir zümreye değil toplumun her kesimine ve her türden filmlere ilgi duyan sinemaseverlere yönelik, kibirden uzak ayakları yere basan, kendi kültüründen beslenmeye çalışan ve bilet satışları üzerinden kar amacı gütmeyen bir anlayışı benimsiyoruz.Tabi son olarak da tıpkı festivalimiz gibi genç bir ekibe sahibiz ancak artık özellikle belirtmek isterim ki aynı zamanda da tecrübeli hale geldik. Heyecanımız, enerjimiz ve iştahlı olmamız da diğer festivallere göre bir farkımız olarak söylenebilir.

 

Festivalin sizce bu yıl en önemli bölümü ya da içeriği nedir?

 

Her zaman için en önemli bölümlerimiz ulusal ve uluslararası uzun metraj film yarışmalarımız. Gerçekten çok önemli filmler bir araya geldi ve bu da heyecanı artıran bir unsur. Bunun dışında dünya sineması bölümümüzde bu yıl çok güçlü, ödüllü, prestijli merakla beklenen filmlerin ilk gösterimleri olacak, filmlerin hepsi defalarca izlenebilecek ve sinema tarihinde kalıcı olarak yer edinecek yapımlar.

 

Bilet fiyatlarınızı oldukça uygun tutuyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Destekçilerinizden ne gibi yardımlar alıyorsunuz bu konuda?

 

Bilet fiyatlarımızı elimizden geldiği kadar düşük tutmaya çalışıyoruz. Bilet satarak kar elde etmek gibi bir amacımız yok, öğrenci biletlerini bu yıl tüm seanslar için 5 TL gibi bir fiyata sabitledik. Bizim için önemli olan salonların dolması, herkesin filmleri izlemeye hakkı var ve bunu bilet fiyatları üzerinden zorlaştırmayı istemiyoruz. Filmleri alabildiğimiz kadar uygun fiyatlara almaya çalışıyoruz, bir bütçe belirliyoruz ve bu bütçenin içerisinde kalarak, yıl boyunca yapımcılarla, dağıtımcılarla, ithalatçı firmalarla iletişim halinde kalarak süreci kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Diğer festivallerde olduğu gibi Boğaziçi Film Festivali’nde de T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteği bulunuyor, bunun dışında Türk Hava Yolları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile hizmet sponsorluklarımız bulunuyor. TRT ile dördüncü yılımızda Bosphorus Film Lab’i yapmaya başladık, Pitching kategorisindeki en büyük ödül olan TRT Ortak Yapım Ödülü’nü veriyorlar ve bir filmin neredeyse tüm finans süreçlerini üstleniyorlar diyebiliriz. Bu yıl ise TürkMedya ile imzaladığımız Kurumsal İletişim Ortaklığı anlaşması ile Master Class etkinliklerimizi gerçekleştiriyoruz, Turkcell TV+’da yine bu yıl İletişim Sponsorumuz olarak festivale katkı sağlayacaklar ve çeşitli kampanyalar yaparak daha geniş kitlelere ulaşmamızı sağlayacaklar. İstanbul Boğazı Belediyeler Birliği ile yaptığımız anlaşma ile ise, Boğaz’a kıyısı olan belediyelerde film gösterimleri ve çeşitli etkinlikler yapıyor, belediyelerin kültür merkezlerinden faydalanıyoruz.

 

Jüri üyelerinizi seçerken ne gibi kriterlere dikkat ediyorsunuz?

 

Öncelikle tabii ki kendisini sinema alanında kanıtlamış, yetkin olduğunu düşündüğümüz isimlere teklif götürüyoruz. Festival için uygun tarihlerde müsaitlik durumları, disiplinli bir şekilde filmleri toplu olarak sinema salonunda izlemeleri gibi kriterlerimiz de oluyor. Jüri başkanlarını şimdiye kadar hep yönetmen olarak belirledik ve diğer ödülleri de düşünerek, kurgucu, oyuncu, görüntü yönetmeni, yazar/senarist kimliği ile bilinen isimlere de jüri üyesi olarak yer verdik, ancak ileride bir oyuncu ya da yazarı da jüri başkanı olarak görebiliriz tabii ki. Festivalde filmleriyle yarışan, ödül alan, söyleşilere davet ettiğimiz daha önceden temasımızın bulunduğu isimleri, tabi daha fazla nazımız geçtiği için öncelikli olarak düşünüyoruz.

 

Bosphorus Film Lab'in ayrı bir önemi de var kanımca festival için. Buradan geçen yönetmenleri neler bekliyor? Film Lab onlara neler katacak? Biraz ayrıntı alabilir miyiz?

 

Bosphorus Film Lab’dan şimdiye kadar yolu geçen isimler gerçekten çok olumlu ve güzel geri dönüşler yapıyor bizlere, burada temel olarak, alanında uzman isimlerle yapılan atölye çalışmaları ile projelerin artı ve eksi yönleri belirleniyor, daha sonra birebir görüşmeler ile bunların üzerine tekrar çalışılıyor. Bütçe-finans planı, senaryo, sunum teknikleri, proje dosyası hazırlama gibi konulardan yapım süreçlerine, dağıtım süreçlerine ve festival stratejilerine kadar birçok konu üzerine eğitimler, söyleşiler gerçekleşiyor. Yönetmenler kendi projeleri ile samimi bir ortamda yüzleşme imkanı buluyorlar, kolektif bir çalışma içine giriyorlar ve son olarak atölye kapsamında hazırladıkları sunumları ile jüri karşısına çıkarak projelerini sektör profesyonellerinin de katılımıyla sunuyorlar. Jüri kararlarıyla da çeşitli ödüller sahiplerini buluyor. Aslında Bosphorus Film Lab’de ödüllerden daha önemli olan, bütün bu süreçte bulunmak ve projelerini geliştirme imkanı bulmak. Festivalde ağırladığımız önemli festivallerin programcılarına, direktörlerine, yapımcılara projelerini sunmak, göstermek ve iletişim kurmak diyebilirim. Bosphorus Film Lab filmleri de artık yavaş yavaş çekilmeye ve izleyiciye ulaşmaya başladı. Mahmut Fazıl Coşkun’un Anons, Banu Sıvacı’nın Güvercin, Ramin Matin’in Son Çıkış, Semir Aslanyürek’in Kaos filmleri gibi... Öte yandan bu filmler bu yıl Ulusal Uzun Metraj yarışmamızda da bulunuyorlar. Bunların yanı sıra çekim aşamasına geçen, çekilen ya da çekilmekte olan birçok proje var. Bunlardan bazıları, Murat Pay’ın Dilsiz, Eylem Kaftan’ın Kovan, Fatih Özcan’ın Mavzer, Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun Birlikte Öleceğiz adlı filmleri diyebilirim ki bazıları pitching kategorisinde yer alıp bu sene work in progress bölümünde yer alıyorlar. Aslında BFL projelerini sürekli takip ediyoruz, uluslararası başarıları bizleri de mutlu ediyor, çorbada az da olsa tuzumuzun bulunması daha fazlasını yapmak için bizi motive ediyor.

 

Ülkemizde film festivalleri oldukça yaygınlaştı. Sektörün ve seyircinin en büyük şikayetlerinden biri de festivallerin sonbahara sıkıştırılması, neredeyse üst üste yapılması. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 

Özellikle bu sene için bir sıkışıklık olduğu ortada, sektörde çok fazla iletişim eksikliği olduğunu düşünüyorum bu yüzden de bu sıkışık takvim ortaya çıkıyor. Bunun önemli sebeplerinden birisi de dünyadaki önemli festivallerin takvimleri. Cannes öncesi festivali yaparsanız o yılın Cannes'da görücüye çıkan filmlerine programda yer veremiyorsunuz ve bu da seyirci ilgisini düşürebiliyor. Öte yandan belediyeler tarafından yapılan festivaller bir şekilde belediyelerin etkinlik takvimine de uymak zorunda kalıyor. Boğaziçi Film Festivali olarak biz ilk yıllarımızda Kasım ayı sonunda yılın son festivali olarak yer alıyorduk ancak yavaş yavaş Ekim sonuna kadar geldik: İleride takvim nasıl olur pek kestiremiyoruz ancak biraz daha geri gelmek istiyoruz. Festivallerin prömiyer şartları da biraz bu durumlara sebep olabiliyor, bir araya gelinip sağlıklı bir iletişim süreci ile çözülebilecek şeyler haline getirebiliriz diye düşünüyorum.

 

Son olarak eklemek istediğiniz düşüncelerinizi alalım...

 

İlginiz için teşekkür ediyorum, güçlü filmlerden oluşan yarışmalar ve bölümlerle bu yıl izleyici karşısına çıkıyoruz, önemli isimlerin master classları ve söyleşileri olacak herkesi bekliyoruz. Festivalde görüşmek üzere.

 

Röportaj: Fırat SAYICI

twitter.com/firatsayici

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter