Popüler Sinema

Paylaş
Röportajlar

“Albüm” Filminin Yönetmeni Mehmet Can Mertoğlu İle Röportaj

“Albüm” Filminin Yönetmeni Mehmet Can Mertoğlu İle Röportaj
Yazar: Deniz Ali Tatar MEHMET CAN MERTOĞLU: “GERÇEK FİLM 35MM ASLINDA”

Bu yıl düzenlenen Cannes ve Saraybosna film festivallerinden bir Türk filminin adı duyuldu. O duyulan film, genç ve yepyeni bir yönetmen olan Mehmet Can Mertoğlu’nun kaleminden, gözünden, gönlünden çıkan “Albüm” filmiydi. “Albüm”, 69.Cannes Film Festivali’ne giden tek Türk filmi oldu. Oradan “Yılın En Yenilikçi Yönetmen” ödülüyle döndü.


Yurtdışından büyük övgüler toplayan film, daha sonra yurtiçinde ilk gösterimini, 23.Uluslararası Adana Film Festivali’nde yaptı. Daha sonra da 53.Uluslararası Antalya Film Festivali’de gösterilen film, 4 Kasım’da bu kez vizyonda festival izleyicisi dışındaki izleyiciyle buluşuyor. Filmini, bir kara mizah olarak niteleyen Mertoğlu, aslında komediyi de barındıran, daha doğrusu bir durum komedisi izlettiren bir yapımla sinemaseverlerin karşısında. Albüm, içimizdeki isteklerin bir süre sonra, eğer ki çok fazla bir istekse, bizlerde neler yaşatabileceğini çok iyi gösteriyor.


Mehmet Can Mertoğlu ile filmin ilk Türkiye prömiyeri olan Adana’da vizyon öncesi konuştuk. Gayet efendi ve sakin bir insanla karşılaşıyorum. İlk filmiyle güzel övgüler almak bir yönetmen için şahane bir şey. O haklı gururu yaşayan sevgili Mehmet Can Mertoğlu ile büyük keyifle yaptığımız röportaja, izniniz olursa hemen geçiyorum…


“Benim için girizgahlar önemlidir.”


 

D.A.T. – Mehmet Can Bey, hoş geldiniz. Hayırlı olsun Albüm filminiz. “Albüm” filminin hikayesi ilk olarak nasıl çıktı, bizde anlatabilir misiniz?


M.M. – Çok teşekkür ederim. Aslında benim söylediğim bir şey var. Tarihe hep meraklıydım oldum olası. Ve tarih meselesini resmi, sözel ve hakiki tarih çelişkisi beni hep cezbetmiştir. Ve oradaki zıtlığı en kolay olarak, toplumun en küçük yapı taşlarından olan aile üzerinden yapmanın ilginç olabileceğini düşünüyordum. Ve bunu bir evlat edinme aşamasındaki çiftin üzerinden yapmayı elverişli buldum. Ve böylece çıktı hikayesi aslında. 


D.A.T. – Filmin adı “Albüm”. Filmde bir nesnel anlamda bir albüm figürüne rastlamıyoruz. Bunun nedeni nedir?


M.M. – Öyle bir şey koymayı hiç düşünmedim. Zaten albüm dediğimiz şey, oradaki salt bir albüm değildi. Yalnızca bir fotoğraf albümü değil, genel portrelere rastlıyoruz. Bu insanların, Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki kişilerin bir genel bir albümünden söz ediyoruz filmde. Ondan genel, somutlaşmış bir albümden söz edemeyiz. 


D.A.T. – Filmin açılış sahnelerinde hayvan sahnelerine rastlıyoruz. Filmin bütünüyle bu sahneleri nasıl bağlamayı düşündünüz?


M.M. – Onları böyle bire bir dışa çıkartmak istemesem de, çok gevşek bağları var. Benim için giriş çok önemlidir. Ve ben de bu tarz girizgahları çok severim, edebiyatta da çok severim. Bu girizgahı şundan ötürü yaptım. Filmdeki ailenin gelişim evresinin son raddelerini görüyoruz. Onların aslında geçmişlerinde de çok şey var. Ben bunu daha böyle bir bilimsel ortamda ve pozitivizm düşüncesiyle, hayvanlardaki süreç üzerinden yapmak hınzırca geldi. Buna istinaden böyle bir şey yaptım. Orada da filme sızan doneler var. Çünkü bu işin rastlantısal olması ya da olmaması ve bilimselliğiyle ilgili birtakım doneler olduğunu düşünüyorum.


D.A.T. – Film sırasında seyircinin güleceği yerleri düşündünüz mü, ya da hangi sahnelerde nasıl reaksiyonlar verecekleri konusunda fikirleriniz nelerdir?


M.M. – Filmi çok kez izledim, belki 100 kere izlemişimdir neredeyse. Yurtdışındaki festivallerde seyirciyle deneyimleme şansım oldu. Reaksiyonlar ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela prologda gülenler oldu Fransa’da. Hiç ummazdım hayvan sahnelerinde gülünmesini. Benim kendi adıma gülünç bulmadığım yerlere çok gülenler oldu. Ama genel anlamda evrensel bir kahkaha durumundan bahsedebiliriz.  


 

“Karakterlerin hayatlarından sunduğum kesitler, onların daha geri planda oldukları durumunu anlatıyor.”


D.A.T. – Filme oyuncu seçerken, cast aşamasında nelere dikkat ettiniz?


M.M. – Erkek başrolümüz Murat Kılıç, filmi yazarken aklımda olan yegâne kişiydi. Çünkü kendisini daha önce Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminde ve İnan Temelkuran’ın “Made In Europe” ve “Bornova Bornova” filmlerinde izlemiştim. Bu filmlerde gördüğüm, kendisinde bir durum komedisi potansiyeli olduğunu görüyordum. Simasıyla vesairesiyle bunu yapabileceğine inanıyordum. Ve filmde 4 yıl önce başladığımızda dahil oldu. Şebnem de kafamda olan bir isimdi ama projeyi planladığımız zamanlar çok yoğundu. Bizim filmimize vakit ayırması çok zordu. Şebnemle tanışmamız vakit aldı ve bundan 1,5 yıl önce tanıştık. O zamanlar da projeyi kesin olarak çekeceğimiz ve projenin  bütün program belli olmuştu. Filmin çekimine 6 ay kala tanıştık. Ben de onu çok beğeniyordum. Genelde ana akım ticari işlerde oynuyor ama orada bile çok maharetini gördüğüm bir insandı. Ve filmdeki Bahar karakteri gibi değişken karakterlerin üstesinden gelebileceğinden emindim. Çalışma fırsatı yakaladığım için çok mutluyum, neticeler çok güzel oldu. 


D.A.T. – Karakterlere baktığımızda filmde çok durgun ve nötr kişilikler. Siz bunu üzerinden oynamalarını mi istediniz oyuncuların?


M.M. – Karakterlerin gerçek dışı bir havası var tabi ki. Ama şöyle bir durum var, ben insanların filmlerde büyük anları yerine küçük anlarını tercih ediyorum. Ve durgun oldukları anları daha çok seviyorum. Ana akım sinemada genelde en coşkulu ve en önemli anlar daha öndedir ama benim için o önemli anların akabinindeki bağı beni daha çok cezbediyor. Burada da bu insanların durdukları komiklik vs unsurları için ekstra söz sarf ettirmeden onların başlarına gelen insanlık halleri, daha ilgi çekici oluyor benim için. Sonuçta bu insanlar biblo değil duyguları var ama benim onların hayatlarından sunduğum kesitler, onların daha geri planda oldukları durumunu anlatıyor. 


D.A.T. – Filmde bir tavus kuşu sahnesi var. Benim de izlerken çok eğlendiğim bir sahneydi. O sahneyi, daha doğrusu o anı nasıl yarattınız?


M.M. – O çok enteresan gelişti. Normalde senaryoda öyle bir şey yoktu. O mekân gerçek bir çocuk esirgeme kurumu. Orada da ördekler, kazlar, tavus kuşları vs var. Ve onlar içeriye, müdürün odasına girip çıkıyorlar. Ben orayı görünce dedim yani bunları oradaki yaşamın bir parçası, hiç garipseniyor. Ve bu durumu da filmde resmetmeye çalıştım açıkçası. Ama çok emprovize gelişmiş bir sahne oldu filmde. 


 

“Semih Kaplanoğlu’na minnet doluyum!”


D.A.T. – Çekim süreci nasıl geçti peki, ne kadar sürdü çekim süreci?


M.M. – Yaklaşık bir 5 hafta kadar sürdü çekimler. Çok zor bir set değildi. Zorluktan kastım her setin yaşayabileceği zorluklar. İlk filmim olmasına rağmen sette ne yapacağımı çok iyi biliyordum. İyi de bir ekibimiz vardı. Benim için en iyisi görüntü yönetimi, ses gibi her departmanda en deneyimli kişiyle çalışmak oldu. Onlar da benim işimi kolaylaştırdı. 


Ben aslında sinema profesyoneli değilim ve deneyimim çok az. Daha önce hep kısa filmler çekmiştim. Hayatımda gördüğüm tek uzun metraj film seti Semih Kaplanoğlu’nun “Bal” filminin setiydi. Bu filmi hazırlama sürecinde de oradaki deneyimlerden aldığım şeyler de oldu tabi, ekip kurmada, setin programlanması konusunda. Faydalı bir setti benim için ve bu konuda da Semih abiye minnet doluyum. 

 

“35mm kurguda bizi çok rahatlattı.”

 

D.A.T. – Filmi sanırım 35mm kamerayla çekmişsiniz. Oyuncular da sanırım ilk defa bu kamerayla çalışmış. Filmli kullanımı neden tercih ettiniz?


M.M. – Birçok nedeni var. Bir kere görsel hissiyatını çok beğeniyorum dijitale göre. Bir de fotoğraf, albüm üzerine bir film olduğu için onun da bir çağrışımının olduğunu düşünüyorum. Aynı zaman da sete disiplin getirmesi ve insanların daha odaklanması açısından da çok da faydalı olduğunu düşünüyorum. Gerçek film bu aslında. Bunu herkes sordu bana. Normalde daha önce neden dijital çekiyorsunuzdu durum. Bu durum artık o kadar yüzeyselleşti ki, artık Türkiye’de hiç yok. Ben bunu daha çok seviyorum aslında, film dediğimiz şey bu. Eskiden festivallerde “film ve video” festivali denirdi, çünkü dijital kurmaca video olarak atfedilirdi. Büyüdüğüm filmler de böyleydi ve 35mm nin görsel dünyası her zaman akrabalık kurduğum bir şeydir.


D.A.T. – 35mm çekim, kurgu masasında neler yaşattı?


M.M. – Bence bu benim işime yaradı. Yani zaten kısıtlı film stoğuyla çektik. Dijitalde istediğiniz kadar tekrar sahne alabiliyorsunuz ama, benim en fazla aldığım bir sahne için 9 du.


D.A.T. – Tavus kuşunun olduğu sahne miydi yoksa?


M.M. – Yok, o en kısalardan biri oldu enteresandır. 5 kere falan çektik, en kısalardan biriydi. En başta prologdaki hayvan sahnesiydi en çok çektiğimiz. Çünkü o çok uzun bir plan ve büyük hayvanlar çok kontrol edilebilir olamıyorlar. İnsan barındırmadığından dolayı da olabilir, en çok o oldu.


D.A.T. – Çekimi en rahat ve kısa olarak da akla o sahne geliyor aslında.


M.M. – Rahattı ama tam istediğim olsun diye uğraştım. Olanlar vardı içlerinden ama yarım yamalaktı. En içime sinen en son çektiğimiz plan oldu. Kurgu konusunda da , elimizdeki materyal de çok fazla değildi. Bir de deneyimli bir kurgucuyla çalıştım, Ayhan Engürsel ile. Bu açıdan 35mm bize faydalı da oldu. Çekimdeki fazlalık, kurguda bazen kafa karışıklığına da yol açabiliyor. Bu aslında kurgu masasında çok dağılmamamızı sağladı. 

 

“Albüm’ün farklı coğrafyalarla buluşması çok güzel bir şey.”


 

D.A.T. – Albüm’le dünyayı dolaştınız aslında, Cannes ve Saraybosna’da yer aldı. Yurtiçi serüveni de festival ve vizyon ile başladı. Yurtdışından nasıl tepkiler aldınız?


M.M. – Genel olarak gayet iyi tepkiler geldi. Ödüller de aldık. Onun haricinde dünyanın her yerinde sinema yazarlarının eleştirilerinde yer aldı. Olumsuzlar da vardı tabi ama genel olarak iyi dönüşler geldi. Umduğumdan ya da ön gördüğümden, filmin bu kadar değişik coğrafyalara ulaşmasından dolayı memnunum. Filmin evrensel yönünden memnun herkes. Filmin bir yandan Kolombiya’da bir yandan da Lübnan’da festivalde gösteriliyor olması, farklı coğrafyalarda insanların gülüyor olması ya da farklı reaksiyonlar verebilmesi benim için çok güzel. İlk filmimde salt, domestik ve lokal bir şey kalmaması benim için kıvanç verici. İnşallah böyle de devam eder. 


D.A.T. – Albüm ilk Türkiye prömiyerini Adana Film Festivali’nde yaptı. Daha sonra Antalya ve şimdi vizyonda. Adana’da ilk Türk gösteriminden nasıl tepkiler aldınız?


M.M. – Adana’da güzel reaksiyonlar aldık. Türk izleyici film hakkında neler düşünecek, merak ediyorduk. Ben hep beklentileri düşük bir insanımdır, çünkü herkes nefret edecek diye düşünürüm hep. Çok hoş yorumlar aldık filme dair. Albüm’ün ilk Türkiye prömiyerinin Adana olması güzel oldu. Daha sonra Antalya ve şimdi vizyon. Heyecan vericiydi. Adana gibi köklü bir festivalde ilk gösterimi yaptığım için çok kıvanç duyuyorum.

 

“Çok çalışmak, çok okumak ve bol film izlemek çok önemli.”


D.A.T. – Siz de genç bir yönetmensiniz. Yönetmen olmak isteyen birçok genç var. Onlara neler önerirsiniz?


M.M. – Bunu ben aslında çok haddime bulmuyorum. İlk filmimi çekmiş biriyim. Belki 8-9 film çekmiş deneyimli ağabeylerimiz daha iyi cevaplandırabilir. Ama benim tavsiyem, bunun hiçbir şartı bir matematiği yok. Ben çok çalışkan biriyimdir. Çalışmak çok önemli. Çok okuyup, çok film izlemelerini tavsiye edebilirim. Tavsiye yerine aslında benim deneyimlerim böyle diyebilirim.


D.A.T. – Albüm’ün ardından yeni bir projeniz var mı?


M.M. – Yeni bir projem var tabi ki. Şu an daha yeni yeni üzerine çalışıyorum. Bakalım ne zaman çekmeyi başarırım, şartların elverişine bağlı.


D.A.T. – Yeni projenize de Albüm kadar başarı getirmesini diliyorum. Çok teşekkür ederim bu keyifli sohbet için.

M.M. – Bakalım, göreceğiz. Ben de çok teşekkür ederim. 

 

“Albüm” filmi üzerine yazdığım yazıyı da buradan okuyabilirsiniz. ( Eleştiri )

 

Twitter.com/CarpeDiem_Dali

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Fırat Sayıcı

Emre Ahmet Seçmen: “Bu belgesel için 53 r...

Emre Ahmet Seçmen: “Bu belgesel için 53 r...

Fırat Sayıcı

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Salvatore Schirmo: "İtalyan sineması...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter