Popüler Sinema

Duvara Karşı filmiyle başlattığı "Aşk, Ölüm ve Şeytan" üçlemesini "Yaşamın Kıyısında" filmiyle devam ettiren Fatih Akın, 8 yıl süren uzun çalışmasının ardından "The Cut" ile bu üçlemeyi tamamlıyor. Filmin dünya prömiyeri yarın Venedik Film Festivali'nde yapılacak. Film Avrupa'da 16 Ekim'de gösterime girecek. Akın, Türkiye'de de ekim sonu izleyiciyle buluşması planlanan film hakkında New York Times gazetesine konuştu. Yeni filmini bir yol hikâyesi olarak tanımlayan Akın, "Bu film aynı zamanda benim sinema içerisindeki yolculuğum, hayran olduğum ve bana ilham veren yönetmenlerle de ilgili" dedi. Akın "Türkiye'nin bu film için hazır olduğunu düşünüyorum. Bu filmin senaryosunu iki yapımcı arkadaşıma okuttum. Birisi insanların bizi taşa tutacağını diğeri ise güller atacağını söyledi. Filmi 1915'te yaşanan Ermeni soykırımını destekleyen ve reddeden insanlara izlettim. İki grupta da aynı duygusal etkiler oluştu. Umuyorum, bu film bir köprü olarak görülebilir" diye konuştu. 

SCORSESE'DEN ÖVGÜ 

ABD'i ünlü yönetmen Martin Scorsese'nin senaristi olarak anılan Mardik Martin'le birlikte çalışan Akın, yeni filmiyle Scorsese'yi de etkiledi. Filmi New York'ta ünlü yönetmene izletti. Akademi ödüllü yönetmen Scorsese, "Fatih Akın'ın The Cut'ı artık kimsenin yapmadığı türde, özgün, samimi ve epik bir film. Başka bir deyişle bu film tarihin trajik bir dönemine, yoğun, görkemli ve çok içten bir bakışı yansıtıyor. Bu film benim için her açıdan çok değerli" dedi. 

BİR ERMENİ'NİN ÖYKÜSÜ

1915, Mardin... Bir gece, Osmanlı askeri şehirdeki tüm Ermeni erkekleri toplar. Demirci Nazarat Manukyan'ı da ailesinden koparırlar. Yıllar sonra, iki kızının hâlâ hayatta olduğunu duyan Nazarat, kızlarını bulmayı kafasına koyar. Bu yolculuk onu Mezopotamya çöllerinden Havana'ya, oradan da ABD'nin ıssız ve çorak arazilerine sürüklemiştir. Bu serüven, Nazarat'ı iyi kalpli insanlarla karşılaştırdığı gibi aynı zamanda kötü ve adeta şeytanın vücut bulduğu insanlarla da buluşturur.