Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Zombi Ekspresi

Zombi Ekspresi
(7.5/10)
Yazar: Mustafa İri

Kötülüğün ve kötü kişilerin de nüansları var. İşimize gelsin ya da gelmesin yeryüzünü kötüler yönetir. Ölü bile olsalar bu böyle.

 

Pek yakın biz zaman önce kaybettiğimiz usta yönetmen George Romero sinemada öyle çarpıcı bir akım yarattı ki, ondan sonra gelenler sürekli öykünerek ve taklitle yetindiler. İçlerinde başarılı işlere imza atanlar olmadı değil ama, ne denir bilirsiniz; taklitler aslını yaşatır. 

 

‘Zombi’ kelimesinin nasıl ve ne zaman doğduğunu araştırabilirsiniz. Sinema sanatında Romero ustadan öncesine giden sürüyle iş var. Kişisel olarak ilk korku filmi fikrinin ‘yaşayan ölü’ temasına dayandığını söyleyebilirim. Yaradılışın köklerine kadar inen bir ürperişle hepimizin genetik hafızasında sanki böyle bir korku yatmıyor mu? Küçük çocukların bir sabah uyandıklarında anne ve babalarının boş gözlerle evde dolanıp sağı solu kemirdiklerine tanık olmaları herkesin bilinçaltındaki ilk kâbusu değil mi?

 

Festivallerde ‘Busan Treni’ olarak gösterilen ‘Zombi Ekspresi’ geçen hafta vizyona girdi. Kesinlikle sinemada izlenmesi gereken bir korku-gerilim bu. Türden hoşlananları tavana uçuracak sürprizlerle dolu yapım, Güney Koreli yönetmen Sang-ho Yeon’un imzasını taşıyor. Filmografisindeki animelerle anılan Yeon’un çizgisellikten atraksiyona geçişi ballı olmuş. Böylesi bir filmi dünya festivallerinde ciddiye alınacak niteliklerle bezeyişi onun ustalığını gösteriyor. 

 

Zombi Ekspresi, aslında Hollywood’un klasik istila filmi kalıplarında ilerliyor. Standart aile klişesini en bildik şekilde kullanmaktan çekinmiyor. Aile babasının korumacılığı, göz yaşartan sevgi pıtırcıkları her yerde. Ne var ki yönetmenimiz bir harika. Delibozuk ve fişek gibi zekasıyla zombi deryasına kusursuz bir dalış yapıyor. İyi de bir stil yakalıyor. Birçok sahnede komedi ve gerilim yan yana ve uyumla ilerliyor. Seyrine doyum olmuyor. 

 

Uzak-doğu insanını çil yavrusu gibi ortaya saçan, sonra kaçık holiganlar gibi taşlarla sopalarla onları pataklayan bir film var karşımızda. Bir kır evinde üzerinize üşüşen pireler gibi kaşıntı yapan bu filmin insanı sinir eden bir yanı var. Bana göre işin en ilginç yanı, yönetmen Yeon’un zombileri tasarlama ve kullanma biçimi. Busan’a gitmek için yola çıkan ve belki de dünyadaki kurtuluşu temsil eden son treni adeta enfes koreografi ve beden hızıyla yakalamaya çalışıyoruz. Delirmiş bir karınca sürüsü gibi üst üste dizilmiş, bir sporcu kadar çevik olan zombilerin ritmi, hareketin saf şiiri gibi zevkle izleniyor. Kurgudaki hız da ona eşlik ediyor. Vagonlardan birine kısılıp kalmış olduğunuzu düşünüp yanınızdaki tarafından bir anda ısırılıp kopartılmanız mümkün gibi görünüyor.


Yazdıklarımın kulağınıza arı kovanı gibi geldiğini biliyorum ama siz bir de filmi görün. Tarzınız olmadığı halde tırnak yemeğe başlayabilirsiniz, demedi demeyin. Ben yeni yıl gecesi evime gelen konuklara projeksiyonumda kesinlikle bu filmi izletmeyi kafama koydum. Arşivimdeki son film ilan ediyorum…

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter