Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Yaşamak Güzel Şey

Yaşamak Güzel Şey
(6.6/10)
Yazar: Furkan Erkan

Feel-good filmlerin öyle bir cazibesi vardır ki sinemadan çok fazla hazzetmeyen insanı bile anında kavrar. Sevdikleriyle birlikte hayatın tüm zorluklarına karşın yaşanılabilir olduğunu deneyimlemek ya da en azından 2 saatlik boş vaktini değerlendirmek için gayet idealdir. Bu türden çok başyapıt çıkmaması da tam da bu filmlerin büyük sözler söylemek yerine minimal mutluluklardan beslenmesiyle ilişkilidir. Ekseriyetle ana karakter yaşadığı bir olay ya da verdiği karar neticesinde kendi içinde bir yolculuğa çıktığı ve özüne ulaştığını görürüz. Ya da tüm bu detaylarla birlikte karakterin çevresi de bu değişimden nasibini alır ve ana karakterin değerini daha iyi anlamaya başlarlar. 


Adı üstünde izlendiğinde iyi hissettiren filmlerdir bunlar. Kimisi bu filmleri izlediğinde belki hayatına bir yön verir veyahut bilhassa memleketimizin son yıllardaki atmosferini düşündüğümüz zaman antidepresan ihtiyacını da karşılar bir yerde. Kaçış sineması da diyebiliriz.  Ancak ne hikmetse bu ‘kaçış sineması’na hizmet edecek filmlerin tam da bu minvalde yaygınlaşması beklenirken daha ziyade ucuz bir şekilde güldüren ya da korkutan yapımların revaçta olması da kafalarda yeni soru işaretleri yaratıyor ister istemez. Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Yılmaz Erdoğan, Çağan Irmak, Mahsun Kırmızıgül gibi isimlerin tekelinde olan yerli popcorn sinemasında son birkaç yılda yeni bir soluk getiren yönetmenlerle karşılaşıyoruz. Müfit Can Saçıntı bunlardan biri. Hatta artık şunu çok net söyleyebiliriz ki bu memleketin eksikliğini hissettiği, ihtiyacını duyduğu filmleri o yapıyor. Kendi oynuyor kendi yazıyor kendi yönetiyor kendi kafasında tasarlıyor kendi dünya görüşünü yansıtıyor. 


Çocuklar Duymasın dizisindeki ‘’Mandıra Filozofu’’ ile yerli yapımlarda pek göremediğimiz sistemi sorgulayan, marksist bir paradigmayı benimseyen, küfürsüz ama inceden de lafı gediğinie oturtan dobralığıyla eksantrik bir karaktere imza atmıştı Saçıntı. Bu yeni fenomen çok geçmeden beyazperde semalarına doğru da yelken açınca pekala Türk sineması için de yeni bir tarz oluşturmuştu. Beslendiği ekol biraz Yeşilçam’dan biraz Frank Capra’nın filmlerinden gelse de hem samimi hem de anti kapitalist bir çizgiyi yakalamıştı. Son filmi Yaşamak Güzel Şey de bu çizgiyi koruyor ama bu sefer modern hayatın toplum sistemi ve alışkanlıklarıyla uğraşıyor. 1 senelik ömrü kalan Müfit, tıpkı bir Bucket List ya da Ikiru filmlerindeki gibi geçmişteki pişmanlıklarını ya da ertelediklerini ömrünün son demlerindeyken bir an önce telafi etmenin peşine düşüyor. Müfit’in ölmeden önce yapmak istedikleri o klişe aktivitelerden ibaret değil. Daha ziyade ailesiyle şimdi yapamadığı ama hasretini çektiği rutinler… Babasına onu sevdiğini söylemesi, annesini daha sık araması, çocukken abayı yaktığı bir kıza açılması gibi. Tabi bu süreçte Müfit, patronundan otobüs şoförüne; çöpçüsünden okul müdürüne kadar da şu vakte dek gördüğü baskının ve sözlü tacizin intikamını alıyor. Kimisine kendi özgürlükçü ve sosyalist dünya görüşü doğrultusunda ağzının payını veriyor kimisine de (belki hepimizin yapmak isteyip de yapamadığı) kafa göz dalıyor. 


Müfit Can Saçıntı, filmin güldürü ve dram unsurlarını da bu iki bölüme paylaştırarak dengelemiş. Fakat güldürü unsurunun devreye girdiği Müfit’in çevresinden intikam aldığı bölümlerde senaryodaki yoğun didaktizm bir yerden sonra dozu aşıyor ve öyle bir hale geliyor ki filmden çıkarılacak mesajı seyirci kendine göre yorumlayamıyor. Zira Müfit San Saçıntı her şeyi söylemiş oluyor. Yine de ailesiyle olan sahnelerinde hem duygu sömürüsü yapmadan iyi bir feel-good filmi yapmanın incelikleri hem de sinematografik anlamda meramını aktarma konusunda yetkinliğini kanıtlıyor. 


Unutmamak lazım ki bu dünyaya bir kere geliyoruz, bir kere olgunluğa erişiyoruz ve bir kere ölüyoruz. Bunların hiçbirinin geri dönüşü yok. Ne geçmişe gidip pişmanlıklardan dem vurmak ne de gelecekten büyük umutlar beklemek çok da önemli değil aslında. Sonuçta en güzel gün bugündür. Filmde Müfit’in belirttiği gibi: ‘‘Ne kadar yaşadığın değil ne yaşadığın önemli bu hayatta.’’ Yaşamak Güzel Şey, Kanal D Home Video etiketiyle raflarda. Belki Mandıra Filozofu kadar vurucu, akılda kalıcı diyaloglar ve esprilerle bezeli değil ama  biraz olsun kendinizi iyi hissetmek, şöyle bir dönüp hayattan gerçek anlamda keyif almak ve sevdiklerinize ayıracağınız vakti ertelememek için de izlemenizde bir beis yok. Hatta hemen gidip alın ve izleyin derim. 


twitter.com/SinefilinBiri

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Seda Aktaş: “Kitlesel fonlama, film üreti...

Seda Aktaş: “Kitlesel fonlama, film üreti...

Fırat Sayıcı

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Fırat Sayıcı

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç değil ...

Filiz Kuka: “Filmde ölüm bir amaç  değil ...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter