Popüler Sinema

Trollerin hikâyeleri farklı farklı anlatımlara destanlarda, öykülerde ve filmlerde yer aldı. Mitolojiye baktığımız zaman Troller, İskandinavya’daki bir inanışa göre devasa büyük, kötü ve çirkin yaratıklar olarak geçmekte. 1959’lu yıllarda çıkarılan küçük bebeklere de Trol adı verilince algı çok farklı yerlere ulaşmış. Bu hafta vizyona giren “Troller” ise bu küçük ve şirin trollerin hikayesini beyazperdeye taşıyor.

Popüler kültürde Trol bebekler olarak yaygınlaşmış olan “Troller” animasyon hikayesi; Shrek 3, Alvin ve Sincaplar 3 ve Süngerbob Karepantolon gibi animasyonların yönetmenliğini üstlenen Mike Mitchell tarafından yönetiliyor.  20 yıl önce Bergen kasabasında bir ağaçta yaşayan Troller, topluca kaçmaya karar verirler. Çünkü Bergenlar, her yıl mutlu olmak için bir trol yemektedir. 20 yıldır Bergenlardan uzakta mutlu yaşayan Trollerin yeri bir Bergen tarafından ifşa olur. Bu Bergen birkaç Trol alır ve kaçar. Trollerin lideri haline gelen Poppy, en mutsuz Trol olan Branch ile güçlerini birleştirip arkadaşlarını kurtarmak üzere bir maceraya girer.

“Troller” filmde, attığım başlıktaki gibi renkli saçlı ve minik olarak karşımızdalar. Mitolojideki devasa ve çirkin yaratık olarak geçen Trollerin özellikleri, onları yemeye çalışan Bergen’lara geçmiş. Bergenlar da çok büyük olmasalar da gayet çirkin olarak ve Trolleri sadece yemek olarak gören kötü karakterler olarak yer almakta. Filmde Bergen’ları bir süre duyguları olmayan olarak niteliyor film ama, kötü duyguları görmemek mümkün değil, daha sonrasında aşk ve mutluluk duyguları da ortaya çıkmakta. Bir süre Berganlar duygusuzdur diye nitelemek biraz çelişkiye düşürmüyor değil. 

Film genel olarak çocuklara yönelik ve onlara güzel bir animasyon şöleni yaşatacak cinsten. Tabi aralarda yer alan farklı söz öbekleri ve argoya düşebilecek sahneleri biraz çocukları nasıl bir düşünceye yönlendirir durumu biraz düşündürücü olsa da, çok büyük bir problem olarak karşımızda değil. Özenle oluşturulmuş bir animasyon var, Türkçe seslendirmeler de çok başarılı. Taklıdığım bir diğer konuda müzik konusu. Filmin baş karakteri Poppy, sürekli mutlu olduğunu dile getirerek hemen bir şarkı patlatıyor. Bunun örneklerine fazla rastlıyoruz tabi ama, filmi fazla müziğe boğmak bir yerde temayı da zedeleyebiliyor. Ama Justin Timberlake’in “Cant Stop The Feeling” şarkısı film için çok güzel bir şarkı olmuş. Bridget’larda, sarayda bulaşıkçı olan Bridget karakterinin, Prens Gristle’a olan platonik aşkı filmde çok güzel yansıtılıyor. Özellikle Troller’in Bridget’a olan yardımı ve ona özgüven getirmeye çalışma durumu olağanüstü yapılıyor. Poppy’nin arkadaşları için girdiği mücadele, Branch’i mutlu etmeye çalıştığı sahneler ve Branch’in Poppy için yaptıkları gerçekten çok güzel örnekler. 

Troller, haftanın en eğlenceli ve en renkli filmi olarak çocukların gönlünde taht kurmaya aday. Hafta sonuna çocuklar için güzel bir seçenek…

Twitter.com/CarpeDiem_Dali