Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Toprağın Tuzu: Sebastiao Salgado’yu ve Fotoğraf’ı Tanımak

:: Videolar Toprağın Tuzu: Sebastiao Salgado’yu ve Fotoğraf’ı Tanımak
(9.9/10)
Yazar: Furkan Erkan
Bu yılın Oscar ödüllerinde ‘En İyi Belgesel’ dalında aday olan ve güçlü bir sinema diline sahip olan Toprağın Tuzu, Wim Wenders ve Juliano Rubeiro Salgado (Sebastio Salgado’nun oğlu) yönetiminde, dünyaca ünlü fotoğrafçı Sebastio Salgado’nun hayatını ve fotoğraf sanatına dair yaklaşımlarını perdeye yansıtıyor.

70’li yıllarda Dünya Bankası’nda ekonomist iken (haliyle de maaşı da epey dolgun olan)  ilgi duyduğu ‘fotoğraf’ sanatı uğruna en büyük destekçisi Lelia ile bu mesleğini bırakarak hayatın gizemli dehlizlerine doğru yol almaya başlıyor Salgado. Ünlü fotoğrafçının yolculuğunun büyük bir kısmı Afrika kıtasında geçiyor aslında. Zira bu yerleşkeler acının, vahşetin, açlığın, sefaletin yoğun olarak yaşandığı bölgeler. Yani bir nevi modern dünyanın görünmeyen tarafları oluyor. Brezilya’daki ‘Altın Maden’inden Ruanda’daki korkunç vahşete kadar o bölgedeki her bir yaşananın izini süren Salgado, bu anları fotoğraflarıyla anlatmayı tercih ediyor. Zaten filmi de anlatan o siyah-beyaz kontrastlı fotoğraflar oluyor. Tabi, bu fotoğraflara Salgado da sade ve duru anlatımıyla yön veriyor. Film de, bu haliyle salt bir belgeselden ziyade, profesyonel fotoğrafçılar tarafından verilen bir seminer hatta dünyaca ünlü bir sergiyi geziyormuşsunuz izlenimini veriyor. Çünkü bazı sahnelerde Salgado’nun anlattıkları, fotoğrafı klasik resim çekme formundan çok daha öte noktalara taşıyor. Fotoğraf gibi bir sanatın aslında iletişim aracı olduğunu, Salgado’nun kadrajlarındaki derinlikte görmek mümkün. Ancak bu kadrajlar da biz yani ‘insan’ denen ‘korkunç varlıklar’ gerçeğini yüzümüze bir tokat gibi vuruyor. Bunu en çok da Ruanda’da yaşananlarda bariz bir şekilde görüyoruz.

 

Filmin en sevdiğim sahnesi, Salgado ve oğlunun, bir kutup ayısını kadraja almadan önce bir kulübeye sığınmalarıydı. Aslında bu ayıdan korktukları için değil. O kulübede, Salgado, oğluna ayıyı çekebilmenin pek mümkün olmadığını anlatıyor. Keza Salgado, uygun bir açının bulunmadığı gibi, arka planda da kayda değer bir şey olmadığını vurguluyor. Bu da bir anlamda, Salgado’nun fotoğrafa dair disiplinini irdeliyor. 

 

Rahat koltuklarınızda, önünüze gelen her bir fotoğrafın sizi insanlığınızdan, varlık sebebinizden soğutması mümkün. Hali hazırda Salgado, bu zayiat ve şiddet devam ederken bizlerin yaşama hakkı olmadığından dem vurarak bir başka gerçeği de yumruk gibi midemize indiriyor. Ama filmin finali o kadar insanı rahatlatıyor ki tüm bu pisliğe rağmen hala bir umudun var olduğunu (-hala da geç olmadığını) gerçekçi donelerle görmek harika bir şey olsa gerek. 

 

İşin bir de Salgado’nun salt yaşamı kısmına geldiğimizde devreye, eski video görüntüleri, aile fotoğrafları, renkli arşivlerden yararlanan referanslar giriyor. Böylece tüm bu etmenler, filmin ana görselliğini oluşturan siyah beyaz fotoğraflarla inanılmaz bir şekilde desteklenmiş oluyor.

 

Sözün özü, ‘Toprağın Tuzu’, hem Sebastiao Salgado’yu tanımak hem de fotoğraf sanatını anlama ve uygulama açısından mükemmel bir fırsat. Sıkı sinemaseverler de bence ‘Ölmeden önce izlenecekler’ listesine alsın derin. Özellikle fotoğrafa karşı büyük tutkusu olanlar kaçırmamalı. 

 

Furkan Erkan

 

Twitter.com/FilmNotlari


Twitter.com/SinemadanCikmaz
Etiketler: toprağın tuzu

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter