Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

The Neon Demon - Neon Şeytan

:: Videolar The Neon Demon - Neon Şeytan
(7.7/10)
Yazar: Deniz Çobaner
Yönetmen bu hikâyede izleyene düşünülecek, üzerine konuşulup tartışılacak bir şeyler veriyor. Derdi bizlere iyi zaman geçirtip sinemadan mutlu mesut göndermek hiç değil. Amaç daha çok bizi sarsıp rahatsız ederken, aynı zamanda estetik ihtiyacımızı karşılayan bir filmle unutulmazlığa bir adım daha yaklaşmak ki bence bunu da başarıyor.

Drive filmi ile Amerikan sinemasına transfer olan Nicolas Winding Refn, şahsına münhasır çizgisini son filmi The Neon Demon(Neon Şeytan)’da da koruyor. Bir David Lynch filmi nasıl kilometrelerce uzaktan bile tanınabilirse, ileride Refn filmleri de aynı spesifikliği gösterecek gibi. Drive(Sürücü)’dan sonraki filmi Only God Forgives(Sadece Tanrı Affeder) ile vasat bir işle hayranlarını hayal kırıklığına uğratmış olsa da, The Neon Demon ile bunu telafi etmişe benziyor Danimarkalı yönetmen. 


 

Filmin hikâyesi Türk ve aslında dünya izleyicisi için oldukça tanıdık. Küçük bir şehirden Los Angeles’a modellik yapmak için gelen Jesse, kısa sürede doğal güzelliği ile çevresindekilerin dikkatini çeker. Üzerine dönen gözlerin bazıları hayranlıkla bakarken bazılarınınkinde ise nefret ve kıskançlık okunmaktadır. Kurtlar sofrası denilebilecek bir ortamda Jesse’nin yükselişini takiben başından geçenleri izleriz. Hikâye konusuna bakıldığında oldukça basit, sıradan ya da öncesinde çok kullanılmış gelebilir. Ama Refn, hikâyeyi yalnızca bir araç olarak kullanıyor. Senaryo göründüğü haliyle de bir hikâye anlatıyor. Ama içindeki simge ve metaforlar okunduğunda en eski mitlerden günümüz post-modernizmine kadar birçok anlatıya ulaşmak mümkün.

 

Yönetmen bu hikâyede izleyene düşünülecek, üzerine konuşulup tartışılacak bir şeyler veriyor. Derdi bizlere iyi zaman geçirtip sinemadan mutlu mesut göndermek hiç değil. Amaç daha çok bizi sarsıp rahatsız ederken, aynı zamanda estetik ihtiyacımızı karşılayan bir filmle unutulmazlığa bir adım daha yaklaşmak ki bence bunu da başarıyor. Cannes Film Festivali’nde seyircinin yuhalamasıyla karşı karşıya kalması bile bu etkiyi azaltmıyor. Bunun yanı sıra yine aynı festivalde aldığı En İyi Soundtrack ödülünün de yerli yerinde olduğunu belirtmek gerek. Filmin açılışından kapanışına bütün müzikler zekice kurguya yerleştirilmiş. Soundtrackten bahsetmişken, kapanıştaki cast akışında bize siyah ekran yerine yine görselliği had safhada imajları Mia-Waving Goodbye gibi filmin ruhuna birebir uyan bir şarkıyla sunmasının ödüllendirilmesi oldukça mutlu edici.


 

Filmin görselliği her şeyin önünde tutulmuş. Herhangi bir saniyede gördüğümüz herhangi bir şey oraya öylesine ya da hesap edilmeden konulmamış. Filmin her yerine sinmiş alacakaranlık-karanlık temalı sahnelerin en güçlü öğesi yapay ışıklar mesela. Neon ışıklar sinema tarihinde hep yapaylığın, kötü olanın tasvirinde kullanılmış(Blade Runner vs.). Göz kamaştırıcı olsa da filmin çoğu sekansının karanlıkta ya da neon ışıklarla aydınlatılmış mekânlarda geçiyor olması yapılan eleştirinin altını kalın bir kalemle çiziyor. Ayrıca tekno müzik ve patlayan renklerin akışa yedirilmesi de şimdiden Refn’in imzası olmuş bile. 

 

Filmin karakteri feminen gibi gözükse de etkili bir maskulenliğe sahip. Erkekler geri plandalar ama kritik öneme sahipler Refn’in filminde. Fotoğrafçı, motel sahibi, moda tasarımcısı gibi karakterler film süresince izlediğimiz bütün savaşan kadınları ortaya süren, istediklerini yok edip istediklerini yücelten, tabiri caizse cehennemin ateşini bizzat körükleyenler olarak karşımıza çıkıyorlar. Bir sahnede Jesse’nin sarf ettiği “Onlar olmak istemiyorum, ben bizzat kendim olmak istiyorum.” çıkışı da anlatıya bir erkek dokunuşunu takiben duyuluyor. Jesse’nin iyice dile gelen kendi kendinin farkına varma durumu onu  küçük bir narsiste dönüştürüyor.


 

Oyunculuklara gelecek olursak, Jesse olarak izlediğimiz Elle Fanning bu rol için adeta biçilmiş kaftan. Karakterin ruh dalgalanmalarını küçük bir bakışıyla bile izleyiciye yansıtabilmiş. Jena Malone ise dikkat çekici Ruby karakteri ile göz dolduruyor. Ayrıca Keanu Reeves castın bonusu. Kısa ve kısıtlı karakteri ile bile olsa bekleneni veriyor.

 

Sonuç olarak Refn, kimliği haline gelen bir imaj oturtmuş artık bu filminde. Refn hayranlarının ve türün takipçilerinin bayılarak izleyeceği parıltılı bir korku-gerilim, türler arası mash-up olan The Neon Demon izleyeni uzun süre etkisi altına alacak gibi görünüyor. 

 

Twitter.com/tuzluk_arch

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter