Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

THE IMMIGRANT-Bir zamanlar New York

:: Videolar THE IMMIGRANT-Bir zamanlar New York
(5.0/10)
Üye: Murat Duygu
Ülkemiz sinemalarına biraz gecikmeli uğrayan filmin prömiyeri 2013 yılında Cannes film festivalinde yapılmıştı. Sergio Leone klasiği Bir Zamanlar Amerika’dan öykünen Türkçe ismi sizi yanıltmasın, Göçmen olan orijinal adı film hakkında daha fazla şey söylemiyor hatta oluşacak algıyı Türkçe isminden daha fazla kısıtlıyor.

Ülkemiz sinemalarına biraz gecikmeli uğrayan filmin prömiyeri 2013 yılında Cannes film festivalinde yapılmıştı. Sergio Leone klasiği Bir Zamanlar Amerika’dan öykünen Türkçe ismi sizi yanıltmasın, Göçmen olan orijinal adı film hakkında daha fazla şey söylemiyor hatta oluşacak algıyı Türkçe isminden daha fazla kısıtlıyor. Yönetmen James Gray’in beşinci uzun metrajı olan film, çektikleri arasında en popüler işi olan 2007 yapımı “We Own the Night” (Gecenin İki Yüzü) gibi aile içi çatışmaya da yer veriyor ama hikâyenin merkezine yerleştirmiyor. Filmin öyküsü enteresan bir şekilde tarihsel bir dramdan çok çocukluğumuzun hüzünlü masallarını andırıyor. 1921 yılında savaştan kaçıp Amerika’ya gelen Ewa (Marion Cotillard) ve kız kardeşi Magda’nın öyküsü şeklinde başlayan film, Polonyalı kardeşlerin daha dakika bir gol bir şeklinde ülkeye girmeye çalışırken Magda’nın tüberküloz olduğunun anlaşılıp ayrılmalarıyla Ewa’nın kardeşini kurtarıp yeni bir hayata başlama hayalleri üzerinden ilerliyor. 

 

 

 

Eski Türk filmlerindeki gibi talihsizlikler silsilesi şeklinde ilerleyen hikâyede Ewa, Amerika’ya yanlarına sığınmak için geldikleri teyzesi ve eniştesinin adresinin yanlış olduğunu ve sınır dışı edileceklerini öğrenir. Tam umudu tükenmişken seyahat yardım derneğinden geldiğini söyleyen Bruno Weiss (Joaquin Phoenix) isimli adamın görevlilere rüşvet vererek onu kurtarması ve kalacak yer ayarlaması bir an olsun Ewa için umut ışığı yanmış gibi hissettirse de işin aslında hiçte öyle olmadığı çabuk bir şekilde anlaşılır. Bruno aslında Bandits Roost adlı mekânda, kuğularım dediği kızları konsomatris olarak çalıştırmaktadır. Biz filmi izlerken Ewa, acıların kadını Bergen’e dönüşecek diye beklerken başta da bahsettiğim masalsı hava ufak sembollerle devreye girmeye başlıyor. Filmin daha ilk sahnesinde gördüğümüz özgürlük anıtı alışık olduğumuz gibi değil arkadan, bize sırtını dönmüş umut şeklinde görselleştirilmiş. Film aslında birçok kez kutuplar arasında gidip gelir, umutla çaresizlik, sevgi ve nefret Ewa’nın yaşadıklarıyla cisimleşir. Ewa’nın gece kulübünde sahneye ilk çıktığında üzerinde Lady Liberty kostümü olması da tesadüf değildir. Joaquin Phoenix’in ne zaman ne yapacağı belli olmayan tekinsiz karakteri canlandırmadaki becerisi bize Ewa’nın çıkışsızlığını hissettirse de, hikâyeye hemen Sihirbaz Orlando (Jeremy Renner) umudu simgeler şekilde dâhil olur.

 

Ewa’nın kardeşini bulmak için gittiği gösteride Orlando’yu ilk fark ettiği anın, sihirbazın göğe yükselmesi olması, hikâyedeki Hristiyan alt metin ve mucizelere olan inancını kaybetmemesi gerektiği yolundaki bir işaret olmasıyla da önemlidir. Filmin bütün hikâyesini anlatmadan Ewa’nın başına gelenlerin (hem iyi hem de kötü) bitmediğini söyleyerek, dönem filmi olduğunu bir müddet sonra unutturan ve dram kanalından ilerleyen filmin, eksileri de olsa oyunculuklar sayesinde izlenebilir olduğunu söyleyebiliriz. Amerikan rüyasının öyle çokta sanılanı gibi tozpembe olmadığını vurucu bir şekilde gösteren film, son sahnesiyle her zaman olduğu gibi umuda yelken açmaktan da kaçınmıyor. 

 

Twitter.com/muratduygu

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

HABERLER

Yakup Tekintangaç'ın Yeni Kısa Filmi &quo...

Yakup Tekintangaç'ın Yeni Kısa Filmi &quo...

Melisa Uzunarslan'ın "Geçmiyor Günle...

Melisa Uzunarslan'ın "Geçmiyor Günle...

43. İstanbul Film Festivali 17-28 Nisan’...

43. İstanbul Film Festivali  17-28 Nisan’...

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter