Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Sıradışı Dostluğun Hikayesi

Sıradışı Dostluğun Hikayesi
Üye: Ömür Gedik Olivier Nakache ve Eric Toledano yönetmenliğindeki Can Dostum’u popüler Fransız sinemasının en güncel örneklerinden biri olarak adlandırabiliriz.

 

Bedensel engelli, Fransız soylusu, zengin Philippe ile hizmetindeki banliyö delikanlısı, siyahi Driss’in alışılmışın dışındaki arkadaşlığını anlatan film, Fransa’da gişe rekorları kırdı, yılın en çok izlenen yapımı oldu. Diğer yanda başrol oyuncusu Omer Sy’a En İyi Erkek Oyuncu dalında Cesar Ödülü kazandırdı.

 

Fransız sineması son örnekleriyle iyice globalleşmeye başladı. Oscar galibi ‘Artist’ kadar ilgi gören bir film oldu ‘Can Dostum.’ Hatta Fransa’nın en prestijli ödülü olan Cesar’ların En İyi Erkek Oyuncu Ödülü de bu filmden çıktı; Artist’in Jean Dujardin’ini de geri bırakan Omer Sy. Fransa’nın Eddie Murphy’si olarak adlandırılan aktör bu ödülü alan ilk Afrikalı unvanını da almış oldu bu arada.

 

Yönetmenler Olivier Nakache ve Eric Toledano, Can Dostum’un senaryosunu izledikleri ‘A la vie, a la mort’ adlı belgeselden yola çıkarak yazmışlar. Belgesel, felçli milyarder Philippe Pozzo di Borgo ve onun kendisine bakmak için işe aldığı Arap Abdel arasındaki ilişkiyi konu almaktaydı. Yabancı düşmanlığı konusunda sorunlar yaşanan Fransa’da farklı sınıf ve uyruktan iki insanın dostluğu ayrıcalıklı bir konu olarak dikkatlerini çekmiş tabii ki.

 

Yönetmenlerin bu akıllı seçimi, beyazperdeye uyarlandığında da meyvesini verdi. Can Dostum, Fransa’da gişe rekoru kırarken, Miyazaki imzalı Ruhların Kaçışı’nı geride bırakarak 280 milyon dolarlık hasılata tüm zamanların İngilizce olmayan en kârlı film unvanını elde etti. Filmin konusuna geçmeden bir not daha düşeyim; The Weinstein Company, Can Dostum’un Hollywood versiyonu için kolları sıvadı bile. Ömer Sy’ın canlandırdığı Driss rolünde adı geçen oyuncu ise Will Smith.

 

Driss, Fransa’da ağırlıklı olarak göçmenlerin oturduğu bir banliyöde yaşıyor. Ailevi durumları oldukça karışık. Henüz 8 yaşındayken Senegal’den Fransa’ya getirilmiş. Anne babası yok. Teyzesini annesi bilmiş. Küçük bir evde oldukça kalabalık ve zor bir yaşam sürüyor. Eve katkıda bulunmak için sürekli iş arıyor. Philippe ise, bir hayli varlıklı. Paris’in en elit semtlerinden birinde, muazzam bir evde yaşıyor. Evde bahçıvanından aşçısına, asistanından hizmetlisine ona yakın kişi çalışıyor. Başta klasik müzik ve resim olmak üzere büyük bir sanatsever. Ancak Philippe tekerlekli sandalyeye bağlı bir hayat sürmek zorunda. Çünkü boynundan aşağısı tutmuyor. Driss ise hiç ummadığı bir anda iş buluyor; Philippe’e özel asistanlık yapmaya başlıyor. Bu başlangıç ikisi için de hayatlarının değişimi anlamına geliyor. Normalde yan yana bile durmayacaklarını düşüneceğiniz bu iki karşıt dünya görüşünün çarpışmasının ve zamanla çılgın bir dostluğa dönüşmesinin, insanı derinden etkileyen hikâyesini anlatıyor Can Dostum.

 

Filmin ilk sahnesinde lüks bir aracın içinde, zoraki, patron çalışan mantığıyla bir araya gelmiş iki kişi gibi algılanıyor Philippe ve Driss. Bu yanıltmaca uzun sürmüyor. Onların polisi atlatmaya çalışırken eğlenen iki yakın dost olduğunu anlıyoruz. Öykünün ilerleyen dakikalarında müzik, sanat, eğlence gibi birçok konuda aralarında ciddi görüş ve zevk farklılıkları olduğunu fark ettiğimiz Philippe ve Driss’in bu farklı renkleri filmi hem eğlenceli hem de zengin kılıyor. Bu esprili anlayış, zıtlıkların abartıya kaçmadığı, dozun dengede tutulduğu yerlerde gayet de işliyor aslında.

 

Can Dostum, ana akım ve popüler bir sinema örneği olarak sınıf farklılıkları üzerindeki söylemlerini derinlemesine irdelemekten geri duruyor. Derin söylemler yerine izleyiciye iyi vakit geçirtmeyi ve umut aşılamayı tercih ettiği bir gerçek. Kuşkusuz ki filmin en büyük artısı birbirlerini adeta tencere kapak misali tamamlayan oyuncuları. Philippe rolünde tüm film boyunca hareketsiz durmak zorunda kalan ve bu zor performansın altından kalkan Francois Cluzet Fransa’nın önde gelen aktörlerinden. Cesar ödüllerinde Artist’in başrolü Jean du Jardin’i de geçerek En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Omer Sy, Tokyo Film Festivali’nde de ödülle dönmüştü. Bunları nasıl da hak ettiğini filmi izlerken anlıyorsunuz. Oynadığı karakterin içine giren Sy, ritmin düştüğü anlarda devreye girip filmi yükseltmeyi başarıyor.

 

Can Dostum; eğitim, maddiyat, din, aile, ırk, ten rengi gibi tüm farklılıkların iki adamın mükemmel dostluğuyla yerle bir olduğu umut verici bir çalışma. Sadece Fransa’da değil tüm dünyada ilgi gördü, kaçırılmaması gerekenlerden.

 

Olivier Nakache ve Eric Toledano yönetmenliğindeki Can Dostum’u ana akım Fransız sinemasının en güncel örneklerinden biri olarak adlandırabiliriz. Bedensel engelli, zengin Philippe ile banliyö delikanlısı Driss’in sıradışı arkadaşlığını anlatan film, Fransa’da gişe rekorları kırmakla birlikte başrol oyuncusu Omer Sy’a En İyi Erkek Oyuncu dalında Cesar Ödülü kazandırdı.

 

Gerçek hayattan alınma bir öykü; karısını kaybettikten sonra tek başına yaşayan fiziksek engelli Fransız soylusunun, kendisine hizmet etmesi için tuttuğu genç, siyahi, Müslüman bir banliyö delikanlısıyla olan sıradışı dostluğu. Aralarındaki bağ, dostluğun ırk, din, yaş ve sınıf farkı tanımadığının en güzel örneği. Finalde filmin jeneriğinde seyirciye hoş bir de sürpriz var. Filmde hikâyesi anlatılan ikilinin gerçek görüntüleri, sizleri daha da etkileyecek.

 

 

Ömür Gedik

Etiketler: Can Dostum, Ömür Gedik

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

RÖPORTAJLAR

Emre Ahmet Seçmen: “Bu belgesel için 53 r...

Emre Ahmet Seçmen: “Bu belgesel için 53 r...

Fırat Sayıcı

Cüneyt Karakuş: "Bu filmde ses rengi...

Cüneyt Karakuş: "Bu filmde ses rengi...

Fırat Sayıcı

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Aziz Alaca: “Kısacıların birçok uzuncudan...

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter