Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

RÜZGÂRIN HATIRALARI - Bir Umuttur Yaşamak

:: Videolar RÜZGÂRIN HATIRALARI - Bir Umuttur Yaşamak
(7.0/10)
Üye: Hüseyin Eken
Özcan Alper, her üç filminde de, ülkede yaşanan acıları, toplumsal yaraları ajite etmeden, abartmadan, doğanın, hayatın ve aşkın diyalektiğine sarılarak yediriyor öyküsüne. İnsanın vicdanına dokunuyor.

Daha önce ‘Sonbahar’ (2008) ve ‘Gelecek Uzun Sürer’ (2011) ile ödüller alan Özcan Alper, bu defa üçüncü filmi ‘Rüzgârın Hatıraları’ ile karşımızda. Sonbahar’da;  bir üniversite öğrencisi olarak girdiği cezaevinde ölüm orucuna giren ve 10 yıl sonra özgürlüğüne kavuşan Yusuf’un çocukluk ve ilk gençlik yıllarının izini sürerek geçirdiği son iki ayının öyküsü anlatılmıştı. Yaşlı annesiyle birlikte Artvin’in bir dağ köyünde nefis doğa görüntüleri eşliğinde sonbaharın kış’a dönüşü izlerkenki ruh hali filmde çok iyi resmetmişti. İkinci filmi Gelecek Uzun Sürer’de ise; üniversitede müzik araştırmaları yapan Sumru’nun, ağıt derlemeleri üzerine yaptığı tez çalışması için birkaç aylığına İstanbul'dan ülkenin güneydoğusuna doğru yaptığı bir yolculuğun yansımaları anlatılmıştı. Sumru’da Yusuf gibi geçmişinin esiri idi. Her ikisi de ince göndermeleri olan politik filmlerdi.


 

Son filmi Rüzgârın Hatıralarında ise; 2. Dünya savaşı yıllarında Türkiye’de yaşayan Ermeni bir aydın olan Aram’ın dramına odaklanıyor. Hükümete muhalif bir gazete çıkartan, gayr-i müslüm yazar Aram'ın İstanbul'da küçük bir matbaası vardır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'de de artan yabancı düşmanlığı Aram'ı ve gazetesini bulur. Ödeyemeyeceği bir varlık vergisi yükümlülüğü ile arananlar listesine giren Aram, yakın arkadaşının yardımıyla çareyi kaçmakta bulur ve Sovyet Gürcistan'ın sınırına gelmeden, karadeniz ormanlarında bir kulübede saklanır. Burada sınıra geçeceği günleri sabırla beklerken, sürgünde yazmaya ve geçmişini unutmamak için çizmeye devam eder. 

 

Özcan Alper, her üç filminde de, ülkede yaşanan acıları, toplumsal yaraları ajite etmeden, abartmadan, doğanın, hayatın ve aşkın diyalektiğine sarılarak yediriyor öyküsüne. İnsanın vicdanına dokunuyor. Karakterlerini kuşatan yalnızlık, adaletsizlik ve imkânsızlık aslında bütün dünyanın bir hapishane olduğunu söylüyor. Bu kez de, hapishanenin geleceğe doğru değil, geçmişe doğru genişlemesinin hikâyesini izliyoruz. 1915’te daha küçücük bir çocukken yaşadığı acıların hatıraları hep gözünün önündedir Aram’ın ve geçmişine yapılan geri dönüşler kendisinin örselenmiş ruhuna ayna olur.  Alper, görkemli doğa manzaralarını yararlı ve etkili biçimde kullanarak, duyguları pastoral atmosferle çok iyi bütünleştirmiş. Geçmişteki bir zaman diliminde dinlediğiniz bir müzik,  yıllar sonra tekrar dinlediğinizde sizi nasıl o günlere alıp götürürse, rüzgârda öyledir. Hatta Yağmurda. İşte Aram’ın çocukken yaşadığı olayları unutturmayan hep aynı rüzgârdır. Her rüzgâr estiğinde canlanır gözünde acı hatıralar. Evet Aramın tatlı hatırası yoktur. Çünkü onun için hep acı esmiştir rüzgâr.


 

Fakat filmin müzikleri rüzgârdan daha etkili oluyor seyircinin gözünde. Yönetmen filmde,  daha önce Sonbahar filminde de beraber çalıştıkları Onur Saylak’ın yanı sıra, Sofya Khandemirova, Ebru Özkan, Mustafa Uğurlu, Murat Daltaban ve Tuba Büyüküstün gibi isimlere yer vermiş. Bütün oyunculuklar çok iyi fakat Onur Saylak ve Sofya Khandemirova rollerine tam oturmuşlar.

 

‘Yolunu değiştirmeden devam ettiğin sürece, Ne kadar yavaş gittiğinin önemi yoktur’ der Konfüçyüs. İşte Özcan Alper’de buna uyan yönetmenlerden birisi. Yavaş yavaş  kendi yolunda ilerliyor ve karşılığını da kesinlikle alıyor. Fakat Konfüçyüs’ün sözünü ettiği şeyi yapmanın bazen yan etkileri de ortaya çıkabilir bir ki; o da kendini tekrar etmektir. Ve maalesef Alper’de de, bu yan etki görülmeye başlanmış olsa gerek ki, sürekli geçmişine hapsolmuş karakterleri aynı mekânlara kapatmaya devam ediyor. Tabii ki bu durum devam ettiği sürece bir süre sonra, anlatmaya çalıştığı hikâyelerin de pek bir önemi kalmaz. Belli ki yönetmenin eski Türkiye’nin despotik yapısıyla haklı olarak bir alıp veremediği bir durum söz konusu. Sinemanın güzel yanı da, bu aslında.  Bir gün gelir tüm gerçekler bütün çıplaklıklarıyla gözler önüne serilir ve tüm haksızlıkların kurucuları ve uygulayıcıları da, kötü adam olarak tarihteki yerini alır. 

 

Twitter.com/huseyin_eken

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

HABERLER

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

43. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI!

Köpekle Kurt Arasında Moskova Film Festiv...

Köpekle Kurt Arasında Moskova Film Festiv...

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter