Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar

Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar
(6.0/10)
Yazar: Deniz Çobaner

Kült olmaya koşarak ilerleyen serinin son filmi Insidious:TheLastKey bir süre önce sinemalarda yerini aldı.  Korku severlerin merakla beklediği filmin yönetmenliğini ise Adam Robitel üstlenmiş.

 

Filmin hikâyesi bu sefer oldukça kişisel. Bu dünya ile diğeri arasındaki ruhsal köprü görevi gören Elise’in çocukluğuna döndüğümüz hikâye 2010’da, 3. filmin sonrası ile ilk filmin arasında bir yerlerde geçiyor. Elise’in yetişkinliğinde sahip olduğu yeteneğinin oldukça sancılı doğuş dönemine mercek tutan hikâye, korku filmine dram öğelerini eklemlemeye çalışmış. Filmin ilk yarısında oldukça başarılı olan bu çaba, ikinci yarıda fena halde tökezlemiş. Özellikle Elise ve iki kız kardeş arasındaki her iki dünyada geçen yüksek dozda duygusallık içermesi çabalanan sahneler fazlaca yapmacık kalmış. 

 

Serinin ilk 2 filminin yönetmenliğini üstlenen James Wan’ın 80’ler korku filmlerinin orijinal tadıyla günümüz yaşamını harmanlayıp korku severlerin başını döndürmeyi başarmıştı. Serinin yazar kadrosunda daha da kemikleşen LeighWhannel’in 3. filmi yönetme hatası bu sevilen havayı darmadağın etmiş, izleyicileri büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Bu nedenle olacak, seriye taze kan olması açısından dâhil olan Adam Robitel bu ruha geri dönüş temsili olmuşa benziyor. Robitel’in filmdeki dokunuşunun en görülür etkisi filmden çok bir dizinin herhangi bir bölümünü izliyor hissi yaratması diyebiliriz. Aslında Robitel’den daha fazlasını umut ediyorduk ki bir önceki filmin üstüne çıkması olumlu, fakat aniden bir yerlerden fırlayan nesneler ve ses kullanımı klişesini o kadar çok kullanıyor ki elindeki potansiyeli çarçur ettiğine üzülmeden geçemiyoruz.

 

Karakterlere geldiğimizde, serinin devam filmi olmasına rağmen çoğu karakterle ilk defa karşılaşıyoruz. Tanışıyoruz diyemiyorum çünkü neredeyse bütün yeni karakterler fazla yüzeysel oluşturulmuş. Elise’in kökenlerine inelim derken diğer karakterlerin bu kadar havada bırakılması, sadece bir yüze ve isme sahip olmaları hikâyenin de tadını kaçırmış. Aynı durum filmin kötü ruh karakterinde de kendini gösteriyor. Evet geçmişe dayanıyor, fakat tam olarak kökeni, isteği ya da konumuna buzlu bir camın ardından bakılıyor. Kötü ruh karakteri çok daha kuvvetli olması gerekirken ucu açık bırakılması, üzerinde çalışılırken birden sıkılıp taslak halinde bırakılmış hissi veriyor.Tanıdık olduğumuz karakterlerden Elise daha da güçlenirken Tucker ve Specs filmi, hikâyeyi, geçmiş-günümüz bağlantısını ve keyfimizi baltalıyor. 

 

Filmde olayların sürece dağılımı başarılı bir şekilde yapılamamış. Bazı bölümler fazla uzayıp sarkarken sona doğru olan bölümlerde her şey oldubittiye getirilmiş. En güçlü olması beklenilen dünya değiştirilen sahnelerin dram yönünü kuvvetlendirmeye çalışırken anlaşılamadan, o korku etkisini iliklerimizde hissettiremeden bitivermesi izleyiciyi kandırılmış hissiyle baş başa bırakıyor. Çünkü burada hikâye kendi evimizdeki davetsiz misafirlerin hoşnutsuzluğundan da ileri bir noktada. Tekinsiz, ürkütücü ve bilinmezliğin hat safhada olduğu bir başkasının evinde biz davetsiz misafiriz artık. İlk filmlerdeki diğer dünyaya yapılan ziyaretleri gözümüzün önünden geçirdiğimizde bile tüylerimiz diken diken olurken son filmdeki ziyaret bu hissin anca suyunun suyu olarak kalabiliyor. 

 

Insidious:TheLastKey kötü diyebileceğimiz bir film değil. Fakat çok güzel fikirlerle başarılı bir atmosfer yaratarak başladığı işi sonuca ulaştırmada başarısız olmuş diyebiliriz. Buna rağmen Insidiousevrenininin sevenlerinin filmi izlemeden geçmemesini öneririm. Her şeye rağmen o evrene yapacağımız ziyaret sıradan bir korku filminden kat be kat iyi olacaktır. 

 

Twitter.com/tuzluk_arch

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter