Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

PHOENIX - Yüzündeki Sır

:: Videolar PHOENIX - Yüzündeki Sır
(8.0/10)
Üye: Müge İbrikçi
Phoenix (Yüzündeki Sır), bir yeniden doğuş hikayesini anlatıyor. Biraz durağan başlayan film, savaşın insan hayatını nasıl değiştirdiğini anlatan kara film tadında etkileyici bir dram örneği.

Phoenix (Yüzündeki Sır), bir yeniden doğuş hikayesini anlatıyor. Biraz durağan başlayan film, savaşın insan hayatını nasıl değiştirdiğini anlatan kara film tadında etkileyici bir dram örneği.


Nazi kampından sağ ama yüzü tanınmayacak kadar yara almış bir şekilde kurtulan Nelly Lenz'e arkadaşı Lene Winter yardım eder. Nelly'nin kafatası biraz ezilmiş, elmacık ve burun kemikleri parçalanmıştır. Estetik ameliyat şarttır fakat o her ne kadar kendisine benzemek istese de maalesef bu mümkün değildir. Zaten hayatta kalması büyük bir şanstır ve yaşadıklarını geri alabilme gibi bir mucize hiçbir zaman gerçekleşemeyecektir. O sadece yüzünü değil, kocası Johnny'i ve şarkı söylediği günleri de istemektedir. Ameliyattan sonra başka bir insan, Nelly'e benzeyen biri olur. Aklında hem yeni kimliği hem de kocası vardır. Onu bulabilmek için gece tekinsiz sokaklarda kendini yollara vurur. Phoenix adlı gece kulübünde ona rastlar ama o karısını tanımaz. Sonra Johnny'nin aklına bir fikir gelir; konamadığı mirası elde edebilmek için bu yorgun, yıpranmış kadını Nelly'e dönüştürmek. Çünkü karısı diriyken fakir, ölüyken zengin bir adamdır. Ama karısının öldüğüne dair bir belge olmadığı için mirası alamaz. Nelly tekrar var olmalıdır ki yeniden yok olabilsin.


 

Nelly’nin bir yıkıntının içinde kırılmış bir ayna parçasında yeni yüzünü görüp oradan hızla uzaklaştıktan sonra "Ben de artık yokum." demesi ve kendisini aynı etrafındaki yıkıntı gibi hissetmesi kesinlikle filmi en iyi özetleyen sahne. Onun Nazi kampında yaşadıklarından sonra sadece yüzünün değil hareketlerinin de nasıl değiştiğini görüyoruz. Filmin ilginç yanlarından birisi de asla flashback kullanılmaması. Nelly'nin yüzünün dağılmış halini ve eski yüzünü belirgin olmayan iki fotoğraf haricinde gösterme gereği duymayan yönetmen, böylece ajitasyon yapmadan seyirciyinin güzel bir dram ile karşılaşmasına olanak sağlıyor. Aynı Johnny'in "Çok sıkışırsan ağlama krizine girersin." dediği sahnelerle de karşılaşmıyoruz. Ama La vita è bella (Hayat Güzeldir, 1997) filmi gibi de umut aşılamıyor ve güldürmüyor. Phoenix, daha çok kara filmlerde olduğu gibi toplumsal bir olayı bireysele indirgeyerek savaş bittikten sonra insanların psikolojik olarak nasıl çöküntüye uğradığını anlatıyor.


Alman yönetmen Christian Petzold'un yönetmenliğini yaptığı Hubert Monteilhet'in "Le Retour des cendres" adlı romanından uyarlanan filmde sıklıkla duyduğumuz büyüleyici "Speak Low" şarkısı ile final doruk noktasına ulaşıyor. "Acaba Johnny, Nelly'e ihanet etti mi?" sorusunun cevabı sürekli muallakta kalırken şarkı bize her şeyi anlatıyor. Yönetmenin bir önceki çalışması olan Barbara (2012) filminde de rol alan favori oyuncusu Nina Hoss ve Ronald Zehrfeld, bu filmde de yer alıyorlar. Bir dönem filmi olan Phoenix, çok aşık olan hayalet bir kadının hikayesini ağdalı bir dil olmadan iyi bir senaryo eşliğinde seyirciye sunarak izlenmeyi hak ediyor.


Twitter.com/mugeibrikci 

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter