Popüler Sinema

Paylaş
Eleştiriler

Personal Shopper

Personal Shopper
Yazar: Furkan Erkan

Kristen Stewart’ın Alacakaranlık serisinden önce de iyi yönetmenlerle çalışmışlığı vardı aslında ama filmografisinin özellikle bu seriden sonraki yapımlarında oyunculuk anlamında ciddi bir kaliteyi yakaladığını görebiliyoruz. Hem iyi yönetmenlerle hem de A sınıfı oyuncularla çalışarak onlarla iyi bir kimya yakaladı ve birçok farklı karakteri yorumlama fırsatına erişti. Camp X Ray, American Ultra, Equals, On the Road, Cafe Society, Still Alice bunlardan sadece bazıları. Ama elbette hem Olivier Assayas’ın hem de Stewart’ın kariyerinin en iyisi olarak nitelendirebileceğimiz Cloud of Sils Maria’ya ayrı bir parantez açmak lazım. Her şeyden önce Stewart, Juliette Binoche gibi kalburüstü bir oyuncuyla aynı filmde başrolleri paylaşırken; Assayas da yeni dünya düzenine alışmakta zorlanan, eskiden onu ün sahibi yapmış rolünü, şimdi 3D süper kahraman filmlerinde boy gösteren  yeni yetme bir ‘’aktris’’e kaptırdığını düşünen bir kadının tükenmişlik sendromlarıyla, kaygılarıyla ve beklentileriyle dolu trajik hikayesini çok ince bir yönetmenlikle ele almıştır. O kadar inceliklidir ki filmi izledikten sonra ‘’başyapıt’’ bile demek yanında hafif kalır. Film boyunca Binoche ve Stewart arasındaki diyaloglar, Binoche’un canlandırdığı çaresiz kadının dermanını, asistanını canlandıran Stewart ve onun tavsiye ettiği program doğrultusunda iç huzuru doğayla bütünleşerek onu duyumsayarak bulması da filmi daha da bir nüanslı hale getirir açıkçası. Haliyle de Kristen Stewart’ın filme katkısı yadsınamayacak derecede büyüktür. 


Hayalet Hikayesi de yine bu inceliğin, Assayas-Stewart birlikteliğinden doğan uyumun yeni bir halkası. Paris’te kalp krizinden dolayı hayatını kaybeden ikiz erkek kardeşi Lewis’in yasını tutmaktansa onunla bir bağ kurmaya çalışan alışveriş danışmanı ve aynı zamanda medyum olan Maureen (Kristen Stewart), kardeşini bulmaya çalıştıkça başka bir metafiziksel dünyadan varlıklarla iletişim kurmaya başlıyor. Normalde özellikle 60 ve 70’lerin korku sinemasında,  günümüzde de hala The Conjuring gibi yapımlarda karşımıza çıkan ‘ruh çağırma’ konseptini Olivier Assayas, Kieslowski’nin Üç Renk Kırmızı’sını hatırlatır bir şekilde günümüzün ‘iletişimsizliği’ üzerinden ele alıyor. Spiritüalizmin, günümüzün iletişim kanallarıyla ya da daha doğrusu iletişimsizliğiyle aktarılmasıyla anlatılan hayalet hikayesi daha modern bir yapıya kavuşuyor. Hatta Maruenne’in telefonuna mütemadiyen bilinmeyen bir numaradan gelen mesajların gönderilme hızı ve kelime oyunlarıyla dolu soru cevap oyunları,  Liam Neeson’ın başrolünde olduğu aksiyon yapımı Non-Stop’ı hatırlatıyor. Ve bana kalırsa oradaki gizemli terörist- hava polisi arasındaki benzer bir iletişim şeklinden daha fazla gerilim sunuyor. Çünkü Non-Stop’da en azından seyirciye mesajları gönderenin kim olduğuna dair bazı ipuçları veriliyor ve tahmin hakkı tanınıyordu. Ama bir yerden sonra Personal Shopper’da sadece Maruenne’e o mesajları gönderenin kim olduğu değil, Marianne’in de ne yapacağı, nasıl bir karar vereceği giderek muğlaklaşıyor. 


İçinde Hitchcockian tarzı şüphe unsurlarını da barındıran filmde Assayas,  (sürprizi bozmamak adına bu kısmı açmıyorum)  yoğun imgelemlere, metaforlara veya mizansenlere başvurmadan karmaşık bir ruh halinin incelikli bir yönetmenlikle aktarılacağını bir kez daha kanııtlamış oluyor. Ve yukarıda bahsettiğimiz ruh çağırma konsepti konusunda türdeşlerine de bir dolu referansla selam çakmayı ihmal etmiyor. Hatta bunu yaparken metinlerarası tekniğini kullanıyor. Daha ziyade edebiyatta kullanılan bu yöntem sinemada da sıkça karşımıza çıkar oldu. (1) Yeniden çevrimler (remake), edebi eser uyarlamaları ya da bir başka filmi, sanat eserini referans göstererek oluşturulan olay örgüleri ve diyaloglar metinlerarasılığın sinemaya yansıyan şekilleri olarak sıralanabilir. Metinlerarası kullanım, yer yer mizah unsuru olarak da karşımıza çıkabiliyor. Metinlerarasılık, bir nevi postmodernizmin getirisi olarak görülebilir. Eskiyi alarak yeni bir forma kavuşturan postmodernizm farklılığa ve birden fazla katmana açılma olanağı tanır. (1) Bu doğrultuda Assayas, (2) Victor Hugo’nun 1850’lerde, Jersey’deki yıllarında ruh çağırma seansları organize edişi; modern spiritüalizmin filozoflarından, “bilimsel spiritüalizm” kavramını kullanan Rudolf Steiner’ın düşünceleri; Kandinsky ve Malevitch’ten çok önce soyut resmi keşfeden ve bu resimleri aslında ruhların yaptığına, kendi bedeninin/elinin bir aracı olarak kullanıldığına inanan Hilma af Klint… (2) gibi spiritüalizmle hemhal olmuş isimleri de filminin bir parçası haline getirerek metinlerarası kavramının sinemadaki en soyut halini resmetmiş oluyor. 


Hayalet Hikayesi (Personal Shopper),  YeniFilm etiketiyle şimdi raflarda. Sözcü gazetesi sinema yazarı Burak Göral’ın da ‘izleyicisini hipnoz eden filmlerden…’ olarak bahsettiği ve Cannes’da Assayas’a ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü kazanan bu filmin bence en az 2 kez izlenmesi kanısındayım. 

 

(1) Metinlerarasılık Bağlamında Hollywood-Ecem Şen: http://www.filmloverss.com/metinlerarasilik-baglaminda-hollywood/

(2) Hayalet Hikâyesi: Zamanın Ruhu- Ayça Çiftçi: 

http://www.altyazi.net/altyazi/zamanin-ruhu-hayalet-hikayesi/

 

twitter.com/Sinefilimsi

YORUMLAR

Ziyaretçi Gönder

ELEŞTİRİLER

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Kısa Film ve Kapitalizm İlişkisi

Fırat Sayıcı

Gezinti

İletişim
Bize Yazın:


Gönder Max. 1000 karakter
Populer Sinema: #txt
Mesaj Gönder:
Gönder Max. 1000 karakter